Kişilik, bireyin davranışlarının bir bütünüdür. Eğer bozukluk yaşanırsa ilişki kurma şekli, düşünceleri, duyguları dahil zarar görür ve bu da kişilik bozukluğu adı verilen bir tür ruh sağlığı problemi doğurur. Bu değişimler bireyin hayatındaki işlevlerini de etkiler. Pasif agresif kişilik bozukluğu da bunlardan birisidir.
Kişilik bozuklukları daha çok başlangıç olarak ergenlikte- genç yetişkinlik döneminde görülür fakat birey özellikle ergenlikteyse, tanı için bir süre daha beklenmeli. Ergenlik döneminin birey üzerinde yarattığı bazı etkiler ruhsal sorun belirtisi olarak görülebilir bu yüzden tanı için beklenmelidir. Bu durumun tek istisnası ise bireyin suça eğilim, öfke vb. tarzı iletişim bozukluları göstermesine sebep olan anti sosyal kişilik bozukluğudur, ergenlikten önce de tanı konulabilir.
Kişilik bozuklukları bireyin genetiği dahil tüm çevresinden etkilenebilir. Çoğu ruhsal bozuklukta olduğu gibi çocuklukta yaşana fiziksel veya duygusal istismar, aile yapısı, sıkıntılı çocukluk da kişilik bozukluklarında en çok rastlanan faktörlerdir. Bunun en büyük nedeni yaşanılan travmaların bireyin bilinçaltında bulunmasıdır.
Kişilik bozukluklarının tedavisinin olup olmadığı ise en çok merak edilen sorulardan biridir. Evet vardır fakat diğer ruh hastalıklarının aksine çoğunlukla ilaçtansa uzmanların ve çevrenin, ailenin etkisi ve desteğiyle bu tedavi tamamlanabilir. İlaç ancak bozuklukların doğurduğu kaygı ve depresyon belirtileri gibi diğer belirtilere etkili olarak kullanılabilir. Aynı zamanda terapi de kişilik bozukluklarının tedavisinde etkilidir.
Bu uygulamalar uzun bir süreçte tamamlanır çünkü bir bakıma şemayla hedeflenen şey bireyin düşüncelerini, davranışlarını bozuk kalıplarından çıkarmaktır. Bu süreci hızlandıracak en önemli şey ise bireyin kendisini fark etmesi, değişmek istemesidir.
Bunun için bireyin gün gün not alacağı bir kayıt tutması onun farkındalığını ve bu konu hakkındaki hislerini değiştirmeye yardımcı olur. Birey aynı zamanda madde ve alkol kullanımına dikkat etmeli, egzersizle ve yemek düzeniyle sağlıklı bir hayat sürdürmelidir aynı zamanda iletişim kopukluklarını en aza indirgemek için sosyal bağlar kopartılmamalıdır, insanlardan uzak durulmamalıdır. Eğer kayıt tutularsa günbegün var olan belirtiler ve hisler ile hem sosyal kopukluklar önlenebilir hem de birey tedavi sürecinde ona yardımcı olacak farkındalığı edinebilmek için kendine uygun ortam ve kanıt hazırlamış olur. Çünkü kişilik bozuklularında görülen davranışlar birey için dışarıdan görülen kadar anormal görünmez, hatırlandıkça da kendi hislerini hatırlarlar, fakat not alınan bir sosyal etkileşim ve dışarıdan gören kişinin bireyin davranışları hakkındaki yorumları bireye gerçekte ne tarz tepkiler verdiğini veya neden anormal görüldüğü hakkında fikir sahibi olmak için yardımcı olabilir.
-Davranışlar bireyin benliğine yerleşmiştir
- Sosyal hayata ve topluma uyum sağlayabilmek için geçerli olan normal sınırlardan sapmıştır
-Özellikle toplum içinde belirgin iletişim bozukluklarına yol açmaktadır
- Kişilik bozuklukları bazen benimsenmiş oldukları için değiştirilemeyebilirler
-Bazen de benimsenmemelerine rağmen değiştirilemezler
- Kişilik bozukluklarına sahip olan bireylerde bozuk düşünce, bilişsel yetenek tarzı belirtiler yoktur. Bu hastalar çok nadir depresif belirtiler gösterir.
Tanı koyarken kullanıla tek bir yöntem veya tek bir belirti yoktur. Muayene sırasında bireyin anlattığı yaşam kesitleri, düşünceler ve olaylarla beraber bireyin tutumu çıkarılır.
Çevre ile çatışma içinde olması
Sorunun kendisinde olmadığını söylemesi ve sürekli çevreyi suçlaması
Kendi davranış ve düşüncelerini haklı çıkarmaya çalışması
İçinde bulunduğu durumlardan ders almayıp aynı sıkıntılı davranışları tekrar etmesi
Sorumluluklardan kaçması
Alkol ve uyuşturucu maddeye olan ilgi
Suçluluk duygusunun olmayışı kişilik bozukluğunun tanısını düşündürecek belirtilerdir.
Bireyin anlatış tarzı, mimikleri gibi detaylar da bu belirtilere dahildir. Her farklı kişilik bozukluğuna sahip olan birey farklı bir yüz ifadesi ve ses tonu barındırır.
Kişilik bozukluğu yaşamanın nedenleri genetik ve çevreseldir. Bazı kişilik bozukluklarında soya çekim vardır. Çevresel olarak da daha çok erken çocukluk travmaları etkilidir.
Kişilik bozuklukları toplumda genellikle %10-%20 oranındadır ve sosyolojik olarak çalkantılı dönemlerden geçen toplumlarda bu oran daha yüksektir.
Pasif agresif kişilik bozukluğuna sahip olan bireyler kişisel farkındalık ve saygıda bozulmalar yaşarken, sosyalleşirken de karşılarındaki kişinin düşüncelerini protesto etmeye, reddetmeye veya karşı çıkmaya meyillidirler. İletişim esnasında fikir karşıtlığı oluşturup tartışma durumuna taşımaya çalışırlar. Bozukluğun temelinde bireyin kafasındaki düşünce ve duyguların barındırdığı agresifliğin dışarıya pasif bir şekilde çıkmasıdır. Aynı zamanda olumsuzluklar da yaratır. Kendilerinden beklenen şeylere karşı pasif bir direnç gösterirler. Sorumluluklarını unuturlar veya en alt sıraya koyarlar. Örneğin, iş ortamında verilen işi biraz daha hızlı veya zamanında teslim edilmesi istendiğinde bireyin daha da yavaşlayıp verilen işleri ertelediği görülür. En büyük yanlışlardan biri üstlerine gitmektir. Üstlerine gittikçe bu karşıt davranışları artış gösterir. Surat asıp, küserler ve diğer insanlarla çekişmeye girerler. Kendilerini güvenli ifade edemezler. Düşüncelerini ve duygularını saklarlar, daha sonradan sakladıkları düşünce ve duygular sabote olarak ortaya çıkar. Çevreleri tarafından yeterince iyi anlaşılmadıklarından şikayet ederler. Normal hallerinde alaycı ve düşmanca tavırlar sergilerler. Empati kuramazlar ve başkalarının şikayetlerini, ihtiyaçlarını anlayamazlar. Alınganlardır ve iş birliği içine girmezler. Olumlu şekilde yaklaştıkları konular hakkında olumlu davranış sergilemezler yokmuş gibi davranırlar, unuturlar, bahane uydururlar veya ertelerler. Otorite figürleriyle araları daha da çekişmelidir. Kendilerine değer verilmediğini ifade ederler ve kendilerini sürekli yorgun hissederler. Yaptıkları şeylerden ve özellikle hayattan bezmiş tavırlar takınırlar. Herkesin onları yanlış anladığını düşünürler. Özet olarak ise davranışlarıyla genel olarak dışarıdan gelen taleplere direnç gösterirler. Genellikle ilgisiz yaklaşırlar. Bu ilgisizliği farkında olmadan değil, çoğunlukla bilerek yaparlar. Hep daha fazlasını isterler, kırılganlardır, karamsarlardır ve özgüvenleri düşüktür. Özgüven düşüklüğünü kişilik bozukluklarının nedenlerinden biri olan erken çocukluk travmalarına bağlayabiliriz. Davranışlarından sorumlu olmadıklarını iddia ederler ve kendilerini herhangi bir şekilde eleştirmeye izin vermezler. İletişimleri genellikle belirsizdir. Gerçekten içlerinde hissettikleri düşüncelerin aktif olarak dışarı vurulamamasından kaynaklanabilecek bu özellikleri onları dışarıdan ikilem içinde ve ne istediklerini bilmeyen, zıt duygulara sahip olan bireyler gibi gösterebilir. Rahatsız oldukları veya olmasını istemedikleri bir olayda ses çıkarmazlar fakat iç dünyalarında yaşarlar bu yüzden genellikle uyumlu ve sorunsuz görünürler. Duygularını çok iyi saklarlar, sıcak kanlı görünürler birebir iletişimde bazen ortaya çıkabilecek yönleri ise kıskançlık, kin ve agresyondur. Pasif agresif kişilik bozukluklarına sahip olan insanlar genelde iş yerlerinde daha çok fark edilir. Üst-alt ilişkisinin daha çok bulunduğu iş ortamlarında bireyin davranışları hem iş performansına hem de genel işin işleyişine bir hayli zarar verir. Sosyal ve mesleki hayatı ileri derecede etkileyecek ve iletişim problemleri doğuracağından eğer çevrenizde bu tür belirtilere sahip olan bir kişi varsa veya kendinizde fark ettiğiniz bazı benzer davranışlar varsa en yakın zamanda bir uzmana başvurmanız tavsiye edilir. Uzmanın size uygulayacağı tek şey terapidir. Tedavi için çeşitli terapi yöntemleri kullanılabilir, tek bir yolu yoktur. Aynı zamanda yararlı bir tedavi için çevrenin desteği çok önemlidir.
-Bu süreçte özellikle kişinin özgüvenle ilgili sorunları olduğu için kişinin kendini rahat hissedeceği bir konuşma ortamı yaratın ve ona kendini güvende hissettirin. Böylece kişi gerçekten hissettiklerini daha rahat söyleyebilecektir. Kişinin kendini rahatça anlatması ise daha sonra oluşabilecek olumsuz davranışları önler.
- Karşınızdaki kişi her türlü daha çok tartışmaya meyilli olup daha sonrasında küslük yaratıp daha da içine çekilebileceği için tartışmalardan kaçının. Bunu kişinin davranışlarına karşı temkinli ve sakin yaklaşarak halledebilirsiniz.
-Kişinin sabote edici olduğunu kabullenin ve ona göre yaklaşın çünkü yarattığınız her duvar, size kişi tarafından birkaç katıyla dönecektir.
-Kişinin hiçbir konuda üstüne gitmeyin. Bu onları daha inatçı hale getirecektir. Özellikle iş hayatında ortaya çıkan sorumluluk unutma, erteleme ve üst pozisyonlardan gelen sözlere kulak asmama durumlarında kişiye verilen ceza tarzı uygulamalar sizin istediğiniz sonuca varmayacaktır.
Bu tip cezalar onları daha saldırgan hale getirebilir. Aynı zamanda istediğiniz şeyi yapmamaya devam ederler. Bunun yerine onlara sorumlu oldukları şeyleri söyleyin ısrarcı olmayın ve bırakın yapmadıkları sorumluluklar onların üstünde kalsın o sorumluluğu başkasına vermeyin veya kendiniz yapmayın.
- Son olarak kişinin davranışlarının fevri, manipülatör, tartışmacı tarzda olacağını bilin. İletişime girerken kendinizi buna alıştırmanız demek karşınızdaki hasta kişinin davranışlarına tepkinizi daha temkinli ve onun davranışlarını arttırmayacak tarzda oluşturabilirsiniz demektir.
Karşınızdaki kişinin güven eksikliği olduğunu, yapıcı da olsa eleştirilerinizi kabul edemeyeceğini ve eğer kişi sizi kendine göre üst bir pozisyonda görüyorsa daha da ters davranacağını bilin. İsteklerinizi yerine getirmeyebilir bunun için bahaneler uydurabilir. Bu maddelere ek olarak en önemli olan nokta ise, eğer bu tarz davranışları olan bir kişi tanıyorsanız yakınlarıyla veya kişinin farkındalığına güveniyorsanız kendisiyle iletişim haline geçin. Çünkü kişilik bozukluğuna sahip olan bir birey sadece çevre desteğiyle iyileşemez aynı zamanda bir uzman gözünden terapiye ihtiyacı vardır.