Yanlızlık kavramı günümüz dünyasının aslında oldukça popüler kavramlarından bir tanesi olarak ön raflarda yerini almıştır. Bu kavram çevremizdeki bireylerden bir nevi kopukluğu, tek ve bireysel alanı sosyal alana göre daha çok tercih etmeyi diğerleriyle etkileşimi ve iletişimi en aza belki de hiçe indirgemeyi ifade eder. Bazen kalabalıklar içerisinde yalnız olmak bazende yalnız iken kendini kalabalık hissetmek. Gelin öyleyse yanlızlığa giden yollara bir de psikolojik pencereden bakalım! İnsan sosyal bir varlıktır. Çevremize baktığımız zaman bir çok insanın aslında iletişim ve etkileşim halinde olduğunu görürüz. Sosyalleşme süreci doğduğumuz andan itibaren karşımıza çıkan bir olguyla hayatımızın dönemsel aşamalarında bizi takip eder. Ailemizle başlayan bu sosyalleşme süreci zamanla okulla birlikte devam eder daha sonra sosyal çevre ve aktiviteler daha sonra iş hayatımız gibi bir çok farklı alanda bizlere eşlik eder. Bu sosyalleşme süreciyle birlikte birey aslında toplumsal olaylara ve yaşadığı süreçlere daha kolay adapte olur. Sosyalleşme süreciyle birlikte kişinin iç ve dış motivasyonu ve olaylarla karşı başa çıkma becerisi artar. Peki bu süreç herkes için gerçekten bu şekilde mi ilerler? Yaşadığımız sosyalizasyon süreçlerinde tüm bireyler gerçekten birbiriyle maksimum düzeyde etkileşim içerisinde mi hareket ederler?
Tabikide yaşadığımız hayat denen bu süreç de herkesten maksimum bir seviyede birbiriyle iletişim kurması beklenemez. Nasıl ki beş parmağın beşi bir değilse insan içinde aynı şekilde iletişim kurma ve ilerletme yada sosyalleşme becerisinde farlılıklar vardır. Kimisi toplu bir ortamda çok rahat bir şekilde kendisini ifade ederken kimisi içinde yalnız bir ortamda kendisini ifade edebilme yeteneğinin daha fazla olduğu gözlemlenebilir. İnsanlar bazen kalabalık bir ortamda sosyalleşmeye çok hızlı bir şekilde adapte olabiliyorken bazen bu süreçte oldukça çekingen ve gergin tavırlar sergileyebiliyorlar.
Sosyal Kaygı ve Yanlızlık
Sosyal Kaygı yaşayan bireyler toplum içerisinde küçük düşme, kendini yetersiz görme, kendini ifade etme gücünü kendinde bulamama gibi çekingenlik gösteren düşünceler sebebiyle toplumdan kendini soyutlama ve göz önünde bulunmaktan kaçınma gibi davranışsal haraketler sergilerler. Bu tip bireyler genellikle sınıf içerisinde söz almaktan, toplu bir ortamda sunum yapmaktan, kalabalık ortamda iletişim kurmaktan kaçınırlar ve kendini güvende hissettiği konfor alanından uzaklaşmak istemezler.
Depresyonda olan bireylerde görülen semptomların en başında hiç bir şeyden keyif alamama durumu ve sosyalleşme sürecinde bireylerle kurulan ilişkide azalma hatta hiçe indirme durumu gelmektedir. Birey zaten genel olarak derin bir duygu durum değişikliği yaşadığı için yalnızlık bu durumda depresyon olgusuyla derinsel bir anlamda birbirini besler. Bazı durumlarda kişi yalnız kaldığı ve çevresinde kimse olmadığı içinde depresyona girebiliyorken bazen de hayattaki hiç bir şeyden keyif ve lezzet alamadığı, sürekli bir mutsuzluk hali söz konusu olduğu için ve çevresindeki insanlarıda bu çerçevede etkilediği düşüncesiyle depresyona girebilmektedir. Depresif bireylerde yalnız kalma eğilimi sağlıklı bireylere göre daha fazladır.
Madde bağımlılığında birey sürekli olarak bağımlı olduğu maddeye karşı bir tetiklenme hisseder.Her ne kadar da maddeyi bırakmak istesede yoksunluk belirtileri yaşar ve maddeyi bırakamaz. Böylece her geçen gün maddeye olan bağımlılığı daha fazla artar ve vücudu bu maddeye karşı daha fazla istek duyduğu için aynı zamanda bu maddeye karşı aldığı dozda gün geçtikçe artış göstermeye başlar.
Kişinin madde kullanımı beynindeki işlevselliği doğrudan etkilediği için bu aynı zamanda onun davranışsal ve bilişsel bir takım sorunlar yaşamasına sebep olur. Kişi madde kullanımının verdiği etkiler sonucunda hem kendine hem de çevresine zarar vermeye başlar. Böylece birey çevresindeki insanları madde kullanımının verdiği etki sonucunda uzaklaştırmaya başlar ve kendi içsel dünyasına kapanır. Bu da onun yalnız kalmasına doğru giden bir örüntüyü oluşturur.
Genel olarak şizoid kişilik bozukluğuna sahip bireyler yakın ilişkiler yaşamaktan geri dururlar ve sosyal ortamlarda bulunmazlar. Aileleri dışında çok fazla insanla iletişim kurmak istemezler ve genel olarak yalnız oldukları konularda ve alanlarda daha fazla başarılı olurlar. Aile dışındaki insanlara karşı hep bir duvar oluşturan şizoid kişilik bozukluğuna sahip bireyler duygusal açıdan soğuk ve duyguları çok fazla belli edemeyen bir yapıya sahiptirler.
Yanlız yaşamayı tercih eden,genel olarak etkinliklerden ve insanlarla iletişim kurmaktan kaçınan belirli bir aktiviteye sürekli bir şekilde tekrarlamaktan zevk duyan ve tek düze hayat yaşamayı tercih eden şizoid kişilik bozukluğunun temelinde ailevi sorunlar yatmaktadır. Bireyin aile içerisinde kendini değersiz ve yetersiz hissetmesi ailesinden ihtiyaç duyduğu sevgi ve ilgiyiyi bir türlü görememesinden kaynaklanmaktadır.Bu tür bireylerin mutlaka uzman bir psikoloğa danışmaları ve içerisinde bulundukları süreci alanında uzman bir terapistle paylaşmaları gerekmektedir.
Aslında yalnızlık kavramı insanlarda sadece negatife doğru tetikleyen bir çağrışım uyandırsada bu durum her zaman bu şekilde değildir. Kimi bireyler yalnız olduğunda daha fazla üretkenlik gösterebiliyorken kimi insanlar grup çalışmalarında daha fazla üretkenlik gösterebiliyorlar. Kimi insanlar tek başına kaldıkları zaman daha iyi bir planlama, düzen, sosyal ve bireysel hayatına çeşitli yönden katkılar sağlayabiliyorken kimi insanlar da bunun sosyal bir ortamda daha hızlı ve verimli bir şekilde gerçekleşebileceğine fikir farklılıklarının her insandan alınan fikirlerin insana daha fazla şey katabileceğine inanıyorlar.
İlgi duyduğunuz alanla başlayabilirsiniz.Hayatınızdaki belirli hobileri sosyalleşmek için bir anahtar olarak kullanabilirsiniz. Müzik dinlemeyi seviyor olabilirsiniz. Hatta sadece tek hobiniz bu bile olabilir. Sevdiğiniz sanatçıyı bir başkasının ağzından dinlemek size keyif verecektir. İnsanlar genel olarak ortak özelliklerinin daha fazla olduğu insanlarla daha rahat ve daha içten iletişim kurmayı severler. Siz de hem ilgi duyduğunuz alana karşı daha fazla vakit geçerecek hem de sosyalleşme imkanı sağlayacaksınız..
Hatta belki de zamanla sosyalleşmeye karşı olan duvarlarınızı kırıp ilerleyen günlerde sevdiğiniz sanatçının konserine gidebilme istediğini kendinizde bulacak ve coşkuyla eğleneceksiniz!
Konfor alanınızdan uzaklaşın. Konfor alanınız sizin kendinizi en rahat hissettiğiniz ve her şeyi kontrol edebildiğinizi düşünüp ayrılmak istemediğiniz alandır. Konfor alanınızdan uzaklaştığında aslında kendinizin dışında bir başka Dünyayı’da keşfetme fırsatı elde edeceksiniz. Hata yapmaktan korkmayın. Hatasız kul olmaz diye boşuna dememişler! Hata yapmaktan çekinmeyin ve korkmayın. Her insan hata yapabilir. Her insanın mutlaka bir hatası vardır ve olacaktır. Hata yapa yapa doğruyu ve yanlışı hayatınızda tecrübe ede ede öğreneceksiniz. Kendinizi hata yapmaktan korktuğunuz için geri çekmeyin. Kendinizi ifade etmeye uzun uzun cümlelerle başlamanıza gerek yok. En rahat cümlelerle en rahat zamanda kendinizi ifade edin. Zamanla göreceksiniz ki aslında en büyük hatanın hata yapmaktan korkmaya başladığınızı düşündüğünüz andan ibaret olduğunu farkedeceksiniz. Gönüllü aktivitelere katılın. Hayatta ilgi duyduğunuz şeylere karşı gönüllü aktivitelere katılmak size hem sosyalleşme imkanı hemde bir iç motivasyon sağlayacaktır. Örneğin ağaç dikmeyi topraklarla ve çiçeklerle uğraşmayı çok seviyor olabilirsiniz. Bu alanda gönüllü yüzlerce platforma katılabilir ve size en yakın yeri tespit ederek bir an önce hem sevdiğiniz bir şeyle ilgilenerek vakit geçirebilir hem de sosyalleşme imkanı elde edebilirsiniz.
Özgüveninizi yüksek tutun. Bunun için kendinizi her alanda geliştirebilir, beslenmenize dikkat edebilir ve spor yapabilirsiniz. Böylece sosyalleşme adımlarını gün geçtikçe daha rahat ve sağlıklı bir şekilde gerçekleştirdiğinizi görecekseniz.
Ve en önemlisi UZMAN DESTEĞİ ALMAKTAN HİÇ BİR ZAMAN ÇEKİNMEYİN
Bu süreçte psikolojik terapinin yeri oldukça önemlidir Unutmayın yalnız olan yalnızca size değilsiniz. Biz bu yolda sizinle yalnızlığınıza dair uzun bir yolculuğa çıkmaya hazırız.