Yeme bozuklukları, gençlik döneminden itibaren her yaştan bireyde ve her cinsiyette görülebilecek bir rahatsızlık çeşididir. Kendi içinde farklı yeme bozuklukları barındıran bu durum psikoloji ile yakından ilişkilidir çünkü bireyler genellikle aşırı kaygı, stres, travma gibi durumlara bağlı olarak yeme bozuklukları geliştirir ve bu durumlar da bireylerin hayatını ciddi ölçüde etkileyebilir. Bireyler kısa sürede aşırı kilo kaybederek ciddi sağlık sorunları yaşayabilirler ve bu durum bireylerin organlarına da ciddi zararlar vermektedir. Yalnızca fiziki değil ruhsal anlamda da büyük bir kaygıya neden olan bu durumlar aslında genel kaygı durumlarına bağlı olarak ortaya çıkar.
Genel anlamda kadınlarda görülen bu rahatsızlıklar halk arasında “manken hastalığı” diye de bilinir çünkü bireyler genel anlamda “manken” görüntüsüne sahip olma amacı ile bu yeme bozukluklarını farkında olmadan geliştirir. Örneğin hiç yemek yememeye başlarlar, az yemek yiyerek çok egzersiz yaparlar ya da aşırı yeme nöbetleri geçirirler ve sonrasında istifra ederek bu yeme nöbetini telafi etmeyi amaçlarlar.
Farklı çeşitlerde yeme bozuklukları mevcuttur ve bu yeme bozuklukları sık sık görülmeye başladıysa hem ruhsal hem de fiziki anlamda destek alınmasının zamanı gelmiştir. Peki, yeme bozuklukları nelerdir?
Bulimia nervoza, anlık gelen yeme atakları ile sonrasında kusma ve aşırı egzersiz yapma isteği ile birlikte görülen bir yeme bozukluğudur. Bu rahatsızlığa sahip olan kişiler uzun bir süre hiçbir şey yemeden durabilir ve sonrasında gelen ani bir yeme nöbeti ile çok kısa sürede adeta tıkınırcasına pek çok farklı şeyi aynı anda yiyebilir. Bu durumda aç olmasının ya da olmamasının hiçbir önemi yoktur. Birey yarım saat önce yemek yemiş olsa da yeme nöbeti esnasında ne kadar tok olduğunun bir önemi yoktur. Aynı zamanda bireyin yeme nöbeti sırasında neyi nasıl yediğinin de önemi yoktur. Tatlı, tuzlu, asitli, meyve, sebze ve benzeri pek çok şeyi aynı anda yiyebilirler ve bu konuda yeme esnasında herhangi bir rahatsızlık hissetmezler ancak yeme nöbeti bittiği zaman kişiler kendilerini suçlu hissederler ve kilo almamak için ya da suçluluk duygularından kurtulmak için kusma eylemi gösterirler. Bu durum da mide kaslarının zamanla bu eyleme alışmasına neden olur ve vücuda giren yiyecekler mide bulantısı yaratmaya başlar, yenilen her yiyecekten sonra kusma davranışı istemli ve bazen de istemsiz şekilde gösterilebilir. Bu rahatsızlık özellikle de fiziki anlamda bireyi çok yormaktadır çünkü düzenli şekilde beslenemeyen birey yemesi gereken besinleri de bir süre sonra kusmaya başlar ve aslında hiçbir şey yemeden yaşamaya devam eder. Hem fiziki hem de psikolojik anlamda destek almayı gerektiren bu durum bireyleri ciddi anlamda etkileyebilir.
Anoreksiya nervoza, bireylerin kilo alma korkusuna bağlı olarak çok sıkı diyetler ve “yememe” programları geliştirmesine dayanır. Kişiler anoreksiya nervoza rahatsızlığına sahip ise günlerce hiçbir şey yemeden ya da yalnızca bir öğün yiyerek her türlü günlük işlerini yapmaya çalışabilirler. Bu durumda da ani nöbetler, bayılmalar, organlarda meydana gelebilecek hasarlar mevcuttur. Kişiler yalnızca aşırı yememe programlarını uygulamakla kalmazlar aynı zamanda da çok sıkı egzersiz programları uygulayabilirler ve kısa zamanda çok ciddi kilolar kaybederek sağlıklarını tehlikeye atabilirler. Bu bireyler kilo almaktan ciddi ölçüde korktukları için herhangi bir aşırı yeme davranışı göstermezler ve bu nedenle de sürekli olarak kilo verirler.
Yeme bozuklukları genel anlamda çevresel faktörlerin etkisinde kalan bireylerde ortaya çıkmaktadır. Bu çevresel faktörler nelerdir peki?
İçine yaşanılan toplumun genel güzellik kalıplarına uymak isteyen bireyler çevresel faktörlerin etkisi ile yeme bozuklukları geliştirebilir. Genel güzellik kalıplarına uymak için çeşitli şekillerde farklı yeme bozukluklarına sahip olabilirler. Bu durumlar toplumun güzellik kalıplarına uymaktan başka bir şey değildir çünkü birey bu güzellik kalıpları tam tersi olsaydı da zaten bu kalıplara uymak için tam tersi davranış gerçekleştirecekti. Örneğin zayıf olmanın güzellik olarak kabul edildiği bir toplumda yaşanıyorsa bireyler zayıflamak için uğraşacaktır ve bunun için de çeşitli yeme bozuklukları geliştirebileceklerdir. Bu durum tam tersi olsaydı ve kilolu olmanın ya da çok yemek yemenin güzellik olarak kabul edildiği bir toplumda yaşansaydı birey bu kalıba uymak için kilo almaya çalışacaktı ve çok yemek yiyecekti, spor yapmayacaktı. Bu da bireyin sağlığını toplum kalıplarına uymak için olumsuz şekilde etkileyecekti. Bireyler yalnızca kilo almak ya da kilo vermek için yeme bozuklukları geliştirmezler, bireyler az yediklerini göstermek için de yeme bozuklukları geliştirebilirler. Örneğin normal zamanda normal bir porsiyon yemek yiyen bireyler başkalarının yanında oldukları zaman bir porsiyondan çok daha az yiyerek yeme bozukluğuna giden yoldaki ilk adımı atmış olur ve sonrasında bu ciddi anlamda bünyesel bir alışkanlığa dönüştüğü zaman kişi devamlı olarak az yeme eğiliminde olacaktır. Bu da sağlıklı beslenme açısından büyük bir tehdittir. Kişiler tek başına ya da dışarıdaki restoran benzeri alanlarda yemek yemek istemiyor olabilir. Bunun temel sebebi yemek yerken izleniyor gibi hissetmeleridir ve geçmişte bununla ilgili travmatik anısı olan bireylerde sıklıkla görülür. Örneğin bireyin kilolu olduğuna dair yapılacak bir yorum sonrasında kişi dışarıda su dahi içmeyecek kadar büyük bir yeme bozukluğu geliştirebilir. Bu durumda birey evine gidene kadar ya da herkesten tam olarak uzak kalana kadar hiçbir şey yemez ya da içmez, içecek ya da yiyecek dahi satın almaz. Bu durum da gün içinde yaşanacak bayılmaların, değişik şeker ve tansiyon durumlarının, böbrek problemlerinin habercisidir. Bu gibi durumlar normal değildir ve hem psikolojik hem de fiziki anlamda destek almak gerekir. Bu durumun en büyük sebebi de önceden yaşanmış olan bir kötü deneyimdir. Örneğin birey yemek yerken biri ona “Çok yiyorsun, çok kilolusun.” benzeri bir yaklaşımda bulunmuş olabilir. Bu durumlar tekrarlanıyorsa ya da kişi çok etkilendiği birinden bu sözleri duyduysa yeme bozukluğu geliştirmesi an meselesidir. Hatta bu durumda yeme bozukluğunun tam tersi şekilde gelişerek bireyin çok yemesine sebep olması da mümkündür ki iki durum da birbirinden tehlikelidir.
Yeme bozuklukları bireylerin toplum görüşleri dışında gelişen durumlara bağlı olarak da ortaya çıkarabilecekleri rahatsızlıklardır. Bu durumlar nelerdir?
Kişilerin hayatlarında yıkıcı travmalar gerçekleştiyse farkında olmadan anoreksiya nervoza ya da bulimia nervoza rahatsızlığına sahip olabilirler. Buradaki amaç kilo almamak ya da kilo vermek değildir, psikolojik bir duruma bağlı olarak istemsizce yemeyi kesmek ya da aşırı yeme davranışı geliştirmektir. Bu travma örneğin sevilen birinin kaybı olabilir. Kaybedilen kişiden sonra birey hiç yemek yememe davranışını devam ettirirse anoreksiya nervoza rahatsızlığını yaşaması an meselesidir. Aynı şekilde geçmişinde taciz ve benzeri sarsıcı hikayesi olan bireylerde de bu yeme bozukluklarına sıklıkla rastlanır. Bunun nedeni ise genel anlamda bireylerin yaşanan olayı kimseye anlatamayacak olmasıdır. Bu nedenle daha çok yemek yemeye yönelen bireyler bulimia nervoza rahatsızlığı geliştirebilir. Ayrıca travmatik olaylarda olduğu gibi bu durumda da birey yemek yemekten tamamen uzaklaşabilir ve buradaki sorun kilo almamak ya da kilo vermek, toplumsal kalıplara uymak gibi bir durum değildir. Birey gerçek anlamda farkında olmadan bu yemek yememe ya da aşırı yeme davranışlarını göstermektedir. Bu gibi durumlar her bireyin yaşayabileceği yeme bozukluklarıdır ve önemli olan kısa zamanda psikolojik anlamda ve fiziki anlamda destek almaktır. Bireyler destek aldıkları sürece aşırı yeme davranışlarının veya hiç yememe davranışlarının ne kadar yanlış olduğunu anlayacaktır ve zamanla b bu sağlıksız alışkanlıktan kurtulacaktır.