Günlük hayatta adını sıklıkla duymaya alıştığımız klostrofobi genel olarak kapalı alanda olma korkusu olarak bilinir ancak bu korku aslında yalnızca kapalı alanlarda yaşanan bir korku durumu değildir. Kapalı alanlarda, sıkışık alanlarda, dar ve küçük alanlarda klostrofobinin kendini göstermesi mümkün olduğu gibi fazla büyük alanlarda kalabalığın içinde kalmak da aslında klostrofobinin kendini göstermesine bir neden olabilmektedir. Klostrofobi genellikle çeşitli travmalar sonucunda ya da yaşanan travmatik durumların sıklıkla duyulması şeklinde kendini gösterebilen bir durumdur. Örneğin bir çocuk küçükken bir odada kilitli kaldıysa, küçük bir alanda tek başına uzun süre boyunca bırakıldıysa, asansörde kaldıysa ya da bunun gibi durumlar yaşadıysa klostrofobi geliştirmesi mümkündür. Ayrıca çevresinde bu tür durumlardan dolayı olumsuzluklar yaşayanlar da mevcutsa bireylerin kaygı bozukluğu şeklinde gelişen bir klostrofobi geliştirmesi mümkündür.
Klostrofobi temelde kapalı, sıkışık, dar alanlarda bulunmaktan kaygı duyma durumudur ancak bireylerin bir berber koltuğunda oturmak istememeleri, otobüse binmek istememeleri, dar sokaklardan geçmek istememeleri de mümkündür. Bunların tamamına bakıldığı zaman aslında yalnızca kapalı alanda olmak ile ilgili bir durum olmadığı görülebilir. Kalabalık alanlarda olmak, açık alanlarda dar sokaklardan geçmek de klostrofobiyi tetikleyebilen durumlardır. Kişilerin klostrofobi ile gösterdikleri tepkiler birbirinden farklı şekilde görülebilir ve aslında bireyler aynı alanlarda klostrofobiye sahip olmasına rağmen farklı tepkiler gösterebilirler. Bu nedenle de aslında klostrofobinin tetikleyicilerinin, klostrofobi karşısında gösterilen tepkinin ve bu tepkiler sonucu bireylerin yaşayacakları durumların da birbirinden farklı şekilde ortaya çıkabileceği görülmektedir. Bu nedenle klostrofobinin aslında kişiden kişiye değişeceği de söylenebilir.
Klostrofobi kapalı ve açık alanlarda, dar ve sıkışık alanlarda, kalabalık ve yoğun alanlarda görülebilmektedir. Bu nedenle de klostrofobinin yalnızca belli bir alanda görülmesinin mümkün olmadığı söylenebilir. Birbirinden farklı alanlarda ve farklı şekillerde görülebilen klostrofobiye örnek vermek için genellikle asansör, oda gibi alanlar kullanılır ancak bireylerin açık alanlarda da klostrofobi etkisi göstermesi mümkündür. Kişi örneğin dar bir sokakta yürürken etrafındaki duvarların çökebileceğini, apartmanların yıkılabileceğini düşünebilir. Yani aslında klostrofobi temelde kapalı ya da dar alanlarda bir sorun yaşanacağı, kişinin tehlikede olacağı ya da bir problemle karşılaşacağı düşüncesi ile kendini gösterir. Kişiler bu tür alanlarda yer aldığı zaman kendilerini tehlikede hisseder, o alanda sıkışacaklarını ya da alanda yer alan nesnelerin üzerlerine düşeceğini düşünürler. Bu gibi düşünceler sonucunda da bireyler kendilerini tehlikede hissedecekleri alanlara girmeye çekinir hale gelirler ve girdikleri zaman da bu alanlarda kendilerini güvende hissetmezler. Klostrofobi bu nedenle panik atak gibi durumlara neden olabilir, bireylerin yaşadıkları strese bağlı şekilde kalp krizi dahi geçirmelerinin etkeni olarak kendini gösterebilir. Uçakta, metroda, trenlerde, otobüs gibi toplu taşıma araçlarında ve hatta otomobillerde, kilitli ya da dar odalarda, asansörde, döner kapılarda, iyi havalandırılmamış ya da aydınlatılması iyi şekilde yapılmamış alanlarda, tünellerde, alt geçit gibi alanlarda, kabinlerde, dar alanlarda, kalabalık alanlarda ve daha pek çok yerde klostrofobinin etkili şekilde kendini göstermesi mümkündür. Klostrofobi ilk zaman kendini basit belirtiler ile gösterir. Örneğin bireyler kapalı ya da klostrofobiye neden olan alanlarda bulunduğu zaman kendilerini gergin hissedebilirler ve kaygılanabilirler. Ancak ilk dönemde genellikle ciddi şekilde tepki göstermezler. İlerleyen dönemde ellerde terleme, titreme ve ağızda kuruluk gibi basit belirtiler görülür. Bu belirtiler zaman yerini göğüste sıkışma, panik atak, nefes darlığı, baygınlık, boğulma hissi gibi ciddi belirtilere bırakır. Sonrasında ise bireyler yaşadıkları bu olumsuz duruma bağlı olarak belirtilen alanlara girmekten çekinir hale gelirler. Örneğin bir zaman sonra klostrofobi sahibi kişiler dar odalara girmez, odalarının kapılarını kapatmaz ve kilitlemez, asansör kullanmaz, kalabalığın içine girmekten çekinir. Bu da kişinin günlük yaşamını ve sosyal ilişkilerini ciddi ölçüde etkileyen bir durumdur. Bireyler pek çok yere gitmekten çekinir hale gelir ve buna bağlı olarak da günlük yaşamda zorluk yaşayabilirler. Yaşanan bu zorluklar bireylerin evlerine dahi girmek istememelerine neden olabilir çünkü kişiler evde kendilerini güvende hissetmemeye başlayabilir. Evdeki eşyaların onlara zarar verebileceğini veya üstlerine düşeceğini düşünebilir, evlerinde yüksekte duracak büyük mobilya ve eşyaları kullanmayabilirler. Bu durum kişinin alışkanlıklarında, kendi ev düzeninde, ilişkilerinde ve günlük yaşamında pek çok sorun yaşamasına neden olabilir.
Kişi, klostrofobik alanda olduğu zaman kendine zarar gelebileceği düşüncesi ile kaçmak isteyebilir ve bu durumda da çeşitli klostrofobi belirtileri gösterebilir. Bu belirtiler şu şekilde sıralanabilir:
Kapalı alandan çıkamama korkusu
Klostrofobik alanlarda terleme
Nefes darlığı
Boğulma hissi ve nefes alamama
Bayılma ya da baş dönmesi
Panik hali ve sonrasında panik atak krizleri
Hızlı kalp atışı
Titreme
Öfkeli hissetme, gerginlik
El ve ayaklarda titreme, uyuşma
Ağızda kuruluk
Tuvalete gitme ihtiyacı
Göğüste sıkışma ve ağrı
Bu belirtiler klostrofobiye sahip olan herkeste görülmez ancak genel olarak klostrofobinin bu belirtiler ile beraber kendini gösterdiğini söylemek mümkündür.
Bu belirtiler genel olarak kapalı ya da belirtildiği şekilde klostrofobik olarak adlandırılan alanlarda görülebilir. Belirtiler ayrıca kendini çok etkili şekilde gösterirse panik atak, kalp krizi gibi ciddi rahatsızlıklara da neden olabilmektedir. Bu nedenle aslında klostrofobi ciddiye alınması gereken önemli bir rahatsızlıktır.
Klostrofobiden kurtulmak için bireylerin aslında en temelde psikolojik destek alması gerekir. Alınacak olan bu psikolojik destek, kişilerin klostrofobilerinin neyden kaynaklandığının belirlenmesine yardımcı olur. Sonrasında ise klostrofobinin ortadan kaldırılması için terapiler ile bireylerin korkularından uzaklaşması sağlanır. Kişiler klostrofobiden kurtulmak için aslında sanıldığının aksine bu korkunun üzerine gereğinden fazla gitmemelidir. Bireylerin korkuları ile yüzleşmesi elbette ki gereklidir ancak kişiler öncelikli olarak mantıksal açıdan bu problemi çözmeli, psikolojik olarak kendilerini bu duruma hazırlamalıdır. Sonrasında ise bireylerin öncesinde korktukları alanlarda nasıl hissettiklerini düşünmeleri ve bu alanlara girmeye cesaret etmeleri gerekir. Bu şekilde aslında aşamalı şekilde bireylerin korkularını yenmesi, klostrofobi oluşturan ortamlarda bulunur hale gelmesi mümkündür. Tabi bu noktada klostrofobinin yenilmesi için gereken en önemli unsurlardan birinin psikolojik destek almak olduğu bilinmelidir. Bireyler klostrofobi nedeniyle destek almak alanında uzman, bilgi sahibi ve konu ile ilgili yardımcı olabilecek psikologlardan destek almalıdır. Bunun yanı sıra kişilerin çevrelerinden de bu konuda destek almaları, klostrofobik alanlarda bulunmak için zorlanmamaları ve kendilerini bir süreliğine rahat hissettikleri alanlarda bulunmaları oldukça önemlidir. Kişiler kendilerini klostrofobi oluşturan alanlarda tutulmamalıdır. Çünkü bireylerin bu alanlarda bulunması aslında etkilerin çok daha net ve sert şekilde görülmesine neden olacaktır. Bu nedenle de aslında terapiler ve alınan destekler süresince kişiler kendini bu tür alanlarda bulunmak için zorlamamalıdır. Bu noktada elbette ki psikoloğa danışmak da oldukça büyük öneme sahiptir. Çeşitli yönlendirmeler sayesinde kısa sürede bu rahatsızlıktan kurtulmak mümkündür.