Sosyal fobi olarak da bilinen sosyal anksiyete bozukluğu, sosyal ortamlarda kaygı veya korkuya neden olan bir tür kaygı bozukluğudur.
Sosyal izolasyonu ise sosyal ilişki, temas veya etkileşim eksikliği şeklinde tanımlayabiliriz. Bireyin sosyal olarak aidiyet duygusundan yoksun olması, başkalarıyla etkileşimde bulunmaması, sosyal temasların minimum düzeyde olması, doyum verici ve kaliteli ilişkiler kurma konusunda yetersiz olması durumudur.
Sosyal ilişkilerin akıl sağlığımızı korumda ne kadar önemli olduğu konusundaki farkındalık son zamanlarda iyice arttı. Özellikle de COVID-19 pandemisinden sonra izolasyonun hiç kimseye iyi gelmediğinde hepimiz hemfikir olduk.
Belirli durumlardaki utangaçlık veya rahatsızlık hissi yaşanmak kişinin sosyal kaygı bozukluğu olduğu anlamına gelmez. Sosyal durumlardaki konfor düzeyleri kişilik özelliklerine göre değişir, bazı insanlar doğal olarak içine kapanıktır bazıları ise daha dışa dönüktür.
Bazı sosyal durumlarda gergin hissetmek gayet normaldir. Örneğin bir randevuya çıkmak ya da sunum yapmak midenize ağrılar giriyormuş gibi hissetmenize neden olabilir. Ancak sosyal fobi olarak da adlandırılan sosyal kaygı bozukluğunda günlük etkileşimler bile önemli düzeyde kaygıya ve utanmaya neden olur. Çünkü başkaları tarafından incelenmekten veya yargılanmaktan korkarsınız.
Sosyal anksiyete bozukluğunda korku ve kaygı kaçınmaya yol açar. Neden olduğu şiddetli stres de ilişkileri, günlük rutinleri, işi, okulu veya diğer günlük aktiviteleri negatif etkileyebilir.
Korkulan bir sosyal duruma maruz kaldığında, sosyal fobisi olan bir kişi aşağıdakiler de dahil olmak üzere aşırı kaygı belirtileri yaşayabilir:
Fiziksel belirti ve semptomlar bazen sosyal anksiyete bozukluğuna eşlik edebilir ve şunları içerebilir:
Sosyal izolasyonun çok ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Bunlar; kalp hastalığı, uyku kalitesinin azalması, bağışıklığın azalması ve felç gibi bazı durumları içerir.
Sosyal kaygı bozukluğunuz varsa yaygın günlük deneyimlere katlanmak zor olabilir. Örneğin;
Diğer birçok zihinsel sağlık durumu gibi sosyal kaygı bozukluğu da muhtemelen biyolojik ve çevresel faktörlerin karmaşık etkileşiminden kaynaklanmaktadır. Olası nedenler şunları içerir:
Biyolojik ebeveynleriniz veya kardeşleriniz bu duruma sahipse, sosyal anksiyete bozukluğu geliştirme olasılığınız daha yüksektir. Ancak bunun ne kadarının genetik ne kadarının öğrenilmiş davranıştan kaynaklandığı hala tam olarak belli değildir.
Beyindeki amigdala adı verilen bir kısım korku tepkisinin kontrolünde rol oynar. Amigdalası aşırı aktif olan kişilerde korku tepkisi daha yüksek olabilir ve bu da sosyal durumlarda kaygının artmasına neden olabilir.
Sosyal kaygı bozukluğu öğrenilmiş bir davranış olabilir; bazı insanlar hoş olmayan veya utanç verici bir sosyal durumdan sonra ciddi kaygı geliştirebilirler. Ayrıca sosyal kaygı bozukluğu ile çocuklarına karşı daha fazla kontrolcü ve aşırı korumacı davranan ebeveynler arasında da bir ilişki olduğu görülmüştür.
Alay edilmeye, zorbalığa, reddedilmeye, alay edilmeye veya aşağılanmaya maruz kalan çocuklar sosyal kaygı bozukluğuna daha yatkın olabilir. Ayrıca aile çatışması, travma veya istismar gibi olumsuz olaylar da bunınla ilişkilendirilebilir.
Yeni durumlarla veya insanlarla karşılaştıklarında utangaç, ürkek, içine kapanık veya çekingen davranan çocuklar daha yüksek risk altında olabilir.
Belirtilerin etkisini azaltmak için aşağıdaki adımlar atabilirsiniz:
Toplum yapısı bazı grupların izolasyona karşı diğerlerine göre daha savunmasız olduğunu gösteriyor. Örneğin;
Sosyal anksiyete bozukluğu belirtileri zamanla değişebilir. Hayatınızda çok fazla değişiklik veya stresle karşı karşıya kalırsanız belirtiler alevlenebilirler. Kaygı yaratan durumlardan kaçınmak kısa vadede kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlasa da tedavi görmezseniz kaygınızın uzun vadede artarak devam etmesi muhtemeldir.
Bir psikoloğa gidip bilişsel davranışçı terapi alabilrsiniz. BDT insanların sosyal durumlarda düşünme, hissetme ve davranış biçimlerini değiştirmelerine yardımcı olmayı amaçlamaktadır.