Fobiler kişiye endişe veren, genellikle sağlam bir fiziksel sebebi olmayan ve kişinin hayatını olumsuz olarak etkileyen durumlardır. Çeşitli nesnelere, durumlara, seslere, mekanlara, hayvanlara ya da birçok farklı şeye karşı fobi geliştirilebilir. Tripofobi ise yakın zamanda literatüre giren bir fobi türüdür. Yunanca delik ve korku kelimelerinin birleşiminden oluşan tripofobi, delik fobisi veya delik korkusu olarak da adlandırılır. Tripofobiye sahip olan kişiler yüzeylerinde delik bulunan ve birbiriyle yakın şekilde konumlanmış olan delikli yapılardan korkma, endişe duyma, iğrenme ve aşırı rahatsızlık duyma durumudur. Delikli el hastalığı olarak da bilinen tripofobinin kişide uyandırdığı bu olumsuz hisler, sadece psikolojik olarak değil aynı zamanda fiziksel olarak da etki yaratabilir. Örneğin kişideki tiksinme ve endişe hissi oldukça yüksek boyutlara ulaşabilir ve böylelikle kişinin midesi ağrıyabilir hatta kusabilir. Bu bilgilere ek olarak, delikli yüzey fobisi sadece delikli kümeli yapılara karşı değil aynı zamanda su çiçeği gibi kabarcıklı yapılara, köpüklü şekillere ya da süngerimsi nesnelere karşı duyulabilir. Delik korkusu henüz yeni yeni tanımlanan bir fobi olduğu için, hakkında çok net tanımlamalara ulaşmak mümkün değildir. Ancak söz konusu fobinin oldukça yaygın olduğu bilinmektedir. Toplanan verilelere göre insanların yaklaşık %16'lık bir kısmı tripofobiye sahiptir. Bununla birlikte delikli el hastalığı, tıbbi literatürde henüz "hastalık" olarak değerlendirilme özelliğine sahip değildir.
Tripofobi henüz sebebi net olarak bilinmeyen bir fobidir. Bu konuyla ilgili çeşitli teoriler mevcuttur. En çok dillendirilen teorilerden birisi ise delik fobisinin çeşitli fiziksel hastalıklarla ilişkili olduğu yönündedir. Buna göre; su çiçeği, kızamık, kızamıkçık ve tifüs gibi deriyi etkileyip kabarcık görünümüne sahip olan hastalıklar ya da uyuz, kene, sivrisinek ya da parazitlerin sebep olduğu çeşitli cilt hastalıkları tripofobiyi tetikleyebilir. Tripofobinin bu hastalıklardan ötürü tetiklenme sebebi ise beynin ciltte ortaya çıkan bu semptomları olumsuz olarak algılamasıdır. Kimi insanlarda bu "olumsuzluk" algısı oldukça şiddetli hale gelir ve böylelikle herhangi bir delikli nesne gördüklerinde beyinlerinde bir tehdit algısı oluşur. Bu durumun asıl sebebi ise insanların içgüdüsel olarak zehirli hayvanlara ve yaralara karşı geliştirdiği olumsuz davranıştan ileri gelir. Bu sebeple birçok insan hastalık, zehirli bitki, zehirli hayvan ya da yara benzeri görüntüler görünce olumsuz tepki verir. Delik korkusu hastalığı oluşumunun da böyle bir sebepten kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Bir diğer teori ise kişinin duyduğu rahatsızlık ve tiksinme hissinin kişinin gördüğü görsellerin konumsal frekanslarıyla alakalı olduğu yönündedir. Bu teoriye göre tripofobik semptomları tetikleyen görüntüler yüksek kontrasta sahiptirler ve bununla birlikte düşük ve orta seviye konumsal frekanstadırlar. Bir diğer deyişle; içerisindeki detaylarda yüksek kontrast bulunan ve bununla birlikte içerisinde delik, nokta ve kabarcık desenler bulunduran görseller delikli el hastalığı oluşumuna sebep olabileceği öne sürülmüştür. Yukarıda verilen bilgilere ek olarak; yılan ya da eşek arısı tarafından sokulan kişilerin ciltlerinde ciddi şişlikler ve kabarcıklar görülebilir. Dolayısıyla bu tür tecrübeler yaşamış kişilerin tripofobi geliştirme ihtimalleri daha yüksektir. Tripofobi sorununa sahip olan insanlar tripofobiyi tetikleyebilecek kabarcıklı ve düzensiz kümelenmiş olan nesneleri gördükleri zaman fiziksel ve psikolojik birçok belirti gösterebilirler. Bununla birlikte, kimi fobiler çok ciddi ve güçlü yan etkiler ortaya çıkarırken tripofobinin sebep olduğu yan etkiler genellikle çok ciddi değildir. Ancak kimi durumlarda kişi gördüğü görsellerden ciddi manada etkilenebilir ve duruma göre hayati risk oluşturabilecek düzeye gelebilir.
Aşağıda en sık karşılaşılan tripofobi belirtileri sıralanmıştır:
● Delikli, kümelenmiş, köpüklü ya da kabarcıklı bir nesneye ya da görsele bakıldığında kişinin kendisini rahatsız hissetmesi
● Rahatsızlık hissini takip eden aşırı iğrenme, endişe, korku ve stres gibi daha ileri seviye psikolojik belirtiler
● Yaşanılan stresin günlük hayatı kısıtlayacak boyutlara ulaşması
● Vücudun aniden ürpermesi
● El ve ayaklar başta olmak üzere vücutta genel olarak görülen titreme hissi
● Yaşanabilecek olan gerginlikten dolayı görülebilecek terleme
● Rahatsız edici nesnelerin bulunduğu ortamlardan ani şekilde uzaklaşma isteği
● Rahatsız edici nesnelerle karşılaşıldığında vücudun çeşitli bölgelerinde kaşıntı hissinin duyulması
● İğrenme ve stres sonucunda ortaya çıkan mide bulantısı
● Kusma
● Kalp çarpıntısı
● Nefes darlığı
● Kişinin zarar göreceğine dair derin bir korku duyması ve bunu takip eden ölüm korkusu
Tripofobi yeni bir fobi türü olduğundan hakkında yapılan çalışmalar sınırlıdır. 2013 yılında yapılan bir çalışmaya katılan gönüllü kişilere lotus çiçeğinde bulunan tohumlu kısım gösterilmiştir. Deneye katılan gönüllülerin %16'sı gördükleri fotoğrafa karşı ciddi bir rahatsızlık ve tiksinme duyduklarını belirtmişlerdir. Ek olarak, deneye katılan kadın gönüllüler erkeklere kıyasla söz konusu görsellerden daha fazla etkilenmişlerdir.
İnsanlık binlerce yıldır süregelen evrim ve adaptasyon sürecinin sonucunda çeşitli durumlara karşı içgüdüler ve refleksler geliştirmiştir. Bu doğrultuda birçok insan belirli durumlara ortak tepkiler vermektedirler. Bunun tripofobi ile ilişkisi ise beynin genel olarak çoğu insanda "delikli" cisimleri tehlike ile ilişkilendirmesidir. Bunun doğada en basit örneği meyvelerdeki deliklerdir. Zira meyvelerin üzerinde bulunan delikler meyvenin içerisinde kurtçuk, parazit ya da solucan olabileceğini gösterir. Böylelikle bu tür cisimleri görünce insan beyni doğal olarak olumsuz bir tepki verme eğilimindedir. Yani aslında tripofobinin en önemli sebeplerinden birisi olan bu faktör, insanın olumsuz durumlardan kaçınma isteğinin bir sonucudur. Tripofobiye sahip olup olmadıklarını anlamak isteyen kişiler, kendi başlarına bir nevi tripofobi testi olarak da varsayılabilen çeşitli denemeler yapabilirler. Bunların arasında nilüfer çiçeğinin baş kısmının görüldüğü bir fotoğrafa bakmak ve düzensiz şekilde kümelenmiş fotoğraflara bakmak sayılabilir. Bu tür fotoğraflara internet üzerinden ‘’tripofobi fotoğrafları’’ şeklinde aratarak ulaşmak mümkündür. Eğer kişi bu tür görsellere aşırı tepki verdiğini ve aşırı rahatsızlık duyduğunu hissediyorsa bu durum kişide tripofobi olduğuna dair bir işaret olabilir. Bununla birlikte, en doğru teşhis kişinin iletişime geçeceği uzman bir psikiyatrist tarafından konulacaktır.
Tripofobi çeşitli uyaranlar tarafından tetiklenebilir. Bunların arasında mercanlar, kabuğu soyulmuş nar, genişleyen cilt gözenekleri, köpüklü yüzeyler, süngerler, bal petekleri ve nilüfer çiçeği en başta gelir. Ek olarak arı kovanı, sıvı yüzeylerin yoğunlaşmasıyla ortaya çıkan damlacıklar, mısır ve yakın mesafeden çilek gibi yüzeylere bakmak da tripofobiyi tetikler. Görülen delikli ve kabarcıklı yapılar insan vücudunda yer aldığı zaman kişide daha ciddi bir tiksinme ve strese sebep olur. Bununla birlikte, tripofobi sadece yüz yüze gerçek dünyada görülen nesnelerden dolayı tetiklenmez. Aynı zamanda telefon, bilgisayar ya da televizyon gibi araçlar vasıtasıyla görülen resimler de tripofobiyi tetikleyebilmektedir.
Günümüzde henüz kişinin delik fobisine sahip olup olmadığını kesin olarak belirleyebilecek tanı kuralları geliştirilememiştir. Bu sebeple, kişiye tripofobi tanısı konulması için asıl olarak hastanın tıbbi öyküsü ile sahip olduğu fiziksel ve psikolojik semptomlar üzerinden bir değerlendirme yapılır. Hekim tarafından hastaya çeşitli sorular sorulur. Bununla birlikte kişiye bazı görseller gösterilir ve kişinin vereceği tepkiler ölçülür. Eğer kişi gösterilen görüntüler sebebiyle ciddi bir iğrenme duyuyorsa, bulunduğu ortamı terk etmek istiyorsa, aşırı şekilde tiksiniyorsa ve bunların üstüne stres, korku ya da endişe gibi duygular hissediyorsa kişide tripofobi olduğu sonucuna varılabilmesi mümkündür. Psikolog ya da psikiyatrist tarafından yapılan bu değerlendirme sonucunda kişinin tripofobiye sahip olup olmadığı tespit edilebilir. Kişinin içerisinde bulunduğu durumun diğer fizyolojik hastalıklardan kaynaklanıp kaynaklanmadığını anlamak amacıyla ise kişiye fiziki muayene yapılabilir ya da MR ve Beyin Tomografisi gibi görüntüleme yöntemlerine başvurulabilir.
Günümüzde ilerleyen psikoterapi ve ilaçlı tedavi teknikleri sayesinde birçok fobi türünün tedavisi mümkün hale gelmiştir. Bu doğrultuda tripofobi de yeni tanımlanan bir fobi türü olmasına rağmen tıpkı diğer yaygın fobiler gibi tedavi edilebilir özelliktedir. Hastaya göre uygun şekilde ayarlanan tedavi planları sayesinde kişi uzun süre boyunca tedavi görmek zorunda kalmadan sahip olduğu fobileri yenebilir. Ancak sadece ilaç kullanmanın tedavi konusunda yeterli olmayacağı ve bununla birlikte asıl olarak psikoterapi yöntemlerine başvurulması gerektiği göz ardı edilmemelidir. Kişiye yapılacak olan planlı bir tedavi programı sonucunda kişinin yaşam kalitesi yükselir ve sahip olduğu fobinin tetiklediği olumsuz semptomları aşabilir.
Tripofobi net bir temeli olmayan ve ciddi anlamda irrasyonel bir fobidir. Bu yüzden tedavi sürecinde birçok farklı yöntem denenip uygulanmaktadır ve net bir tedavi yöntemi yoktur. Tripofobi tedavisi amacıyla kişiye genel bir terapi hizmeti verilmelidir. Kişinin alacağı psikoterapi ve terapisti tarafından uygulanacak olan hipnoz, bilişsel davranışçı terapi gibi yöntemler sonucunda fobinin yaşattığı olumsuz semptomlar en aza indirgenebilecektir.
Bilişsel davranışçı terapi (BDT) diğer birçok fobinin ve psikolojik bozukluğun tedavisinde kullanıldığı gibi aynı şekilde tripofobinin tedavisinde de başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Bu terapi yönteminin amacı kişinin geliştirdiği gerçekçi olmayan düşünceleri değiştirmek ve tedavi sürecine hastanın kendisini de katmaktır. Hastaya tedavinin genel mantığı anlatılır ve hastaya olumsuz bir durumla karşılaştığında kaçmak, ortamı terk etmek ya da kendisini kaşımak gibi savuşturucu hamleler yapmak yerine durumla yüzleşmeyi öğrenmesi telkin edilir. Böylelikle kişi korkularıyla nasıl başa çıkacağını aşama aşama öğrenecektir. Bilişsel davranışçı terapi yöntemleri arasında Maruz Bırakma Terapisi de oldukça önemli bir yer tutar. Bu terapi yöntemi obsesif kompulsif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu ve benzeri birçok farklı psikolojik hastalığın ve fobinin tedavisinde kullanılır. Elde edilen başarılı sonuçların ışığında; maruz bırakma terapisi fobilerin tedavi edilmesi amacıyla kullanılan en başarılı tedavi yöntemi olarak göze çarpar. Yapılacak olan terapi seanslarında kişinin doktoruyla iş birliği içerisinde olması ve tedaviye istekli olmasının oldukça büyük bir öneme sahip olduğu unutulmamalıdır.Kişi tedaviye istekli olduğu zaman hem tedavinin süresi kısalacak hem de kişi günlük hayatını daha olağan bir şekilde yaşamaya devam edebilecektir. Yukarıdaki psikoterapi yöntemlerine ek olarak, gerekli görülen durumlarda kişiye ilaç tedavisi de uygulanabilir.İlaç tedavisi fobilerin ortadan kaldırılması için tek başına bir çözüm yolu oluşturmaz. İlaç tedavisinin asıl amacı kişinin aldığı psikoterapiyi daha etkin hale getirmek ve bununla birlikte kişinin sahip olduğu fobi sebebiyle yaşadığı olumsuz semptomları kontrol altına almaktır. Böylelikle kişinin yaşadığı olumsuz durumlar karşısında vereceği tepkiler daha iyi bir şekilde kontrol altına alınmış olur.
Tripofobi yaşayan kişilere verilebilecek ilaçlar ise kişinin durumuna göre değişebilmektedir. Kimi kişilerde tripofobi depresyona sebep olabilir. Hatta kimi zaman ise depresyon; tripofobinin asıl tetikleyici sebebi olabilir. Bu yüzden kişinin yaşayacağı tükenmişlik hissini azaltmak amacıyla kişiye doktoru tarafından çeşitli antidepresan ilaçlar reçete edilebilir. Depresyona ek olarak kişinin yaşayabileceği kaygı ve korku hislerini engellemek için ise sakinleştirici özelliği bulunan ilaçlar reçete edilebilmektedir. Yukarıda bahsedilen psikolojik etkilere ilaveten tripofobi çeşitli fiziksel yan etkilere de sahiptir. Bunlardan en önemlisi fobinin sebep olduğu korku ve kaygı hissinin kişiyi fiziksel olarak etkilemesi ve vücuttaki stres seviyelerini ciddi oranda arttırmasıdır. Stres ise bilindiği üzere birçok hastalığın sebeplerinden birisidir ve genel olarak vücudun bağışıklığını düşürür. Dolayısıyla kişinin stres kaynaklı yaşayabileceği problemleri azaltmak amacıyla beta bloker özelliğine sahip ilaçlar reçete edilebilir. Tüm bu bilgilerin ışığında, tripofobinin sadece ilaç kullanarak tedavi edilebilecek bir durum olmadığı ve ilaçların sadece çeşitli ek semptomların etkisini azaltmaya yaradığı unutulmamalıdır. Zira psikoterapi yöntemlerine başvurulmadan uzun süre boyunca ilaç kullanan kişilerde hem fobinin asıl psikolojik sebebi yok edilemeyecek hem de uzun süreli ilaç kullanımından ötürü daha başka olumsuz semptomlar görülebilecektir.