Anksiyete bozukluğu, günlük hayatta herkesin karşılaşabileceği bir durumdur. Bu rahatsızlık ise günlük yaşamı ciddi ölçüde etkileyebilen bir durum olduğu için kısa zamanda psikolojik destek alınması da büyük öneme sahiptir. İlişkileri, evlilikleri, iş yaşamını, sosyal aktiviteleri ve günlük yaşamı büyük ölçüde etkileyebilen anksiyete bozukluğunun genel belirtileri yakın çevre tarafından tespit edilebilmektedir. Bu durumda önlem alarak psikolojik desteğe başvurmak gerekir.
Anksiyetenin her yaşta ortaya çıkabileceğini söylemek mümkündür. Çocuklardan yaşlılara kadar her kişide anksiyete olması olasıdır. Okul dönemindeki etkileri çocuklarda sık şekilde görülür. Çocuklar, alacakları notlardan aile içindeki yaşantılarına ve arkadaşlık ilişkilerine kadar her konuda anksiyete bozukluğu sahibi olabilir. Bu durumda da aslında anksiyetenin yaşa bağlı bir psikolojik rahatsızlık olmadığını söylemek mümkündür. Yine de yapılan çalışmalarda kadınlarda, erkeklere oranla daha sık şekilde anksiyete bozukluğu görüldüğü gözlemlenmiştir. Bunun yanı sıra sürekli baskılanan, çocukluktan itibaren sosyal anlamda zayıf olan, korumacı şekilde yetiştirilen bireylerde anksiyetenin daha sık görüldüğü gözlemlenmiştir. Ayrıca genetik şekilde anksiyete bozukluğu durumuna rastlanılması da olasıdır. Travma ve benzeri durumları yaşayan bireylerde anksiyete bozukluğu daha sık şekilde gözlemlenir.
Anksiyete bozukluklarını farklı türler ile incelemek mümkündür. Bunlar anksiyetenin farklı etkenlere bağlı şekilde ortaya çıkabildiğini kanıtlayan türleridir.
Genelleştirilmiş ya da genel anksiyete bozukluğu olarak bilinen bu rahatsızlık, günlük yaşam içindeki pek çok konunun anksiyete bozukluğu nedeni olması ile gözlemlenir. Bireylerin genel konularda kaygı hissetmesi durumu ile kendini gösterir. İlişkilerde de sosyal yaşamda da gün içindeki davranışlarda da bu tip anksiyeteyi görmek mümkündür.
Sosyal anksiyete bozukluğu genel anlamda bireylerin sosyal konulardaki kaygılarını içerir. Kişilerin sosyal anksiyete sahibi olması, başkalarının yanında rahat şekilde hareket edememesine neden olabilir. Bunun yanı sıra sosyal ortamlara girme konusunda da kaygılar yaşanabilir. Konuşma yapma, soru sorma ve benzeri durumlar kaygı yaratabilir. Anksiyete bozukluğu olan insanlar yön tarifi alacakları zaman ya da kasada ödeme yapacakları zaman bile sosyal anksiyete bozukluğu hissedebilir.
Panik atak, anksiyete bozukluğu durumunun bir sonucu ve tetikleyicisi de olabilir. Bu durumda yaşanan kaygılar nedeniyle panik atak geçirilebilir. Ayrıca panik atağın da kaygılarda tetikleyici rolü olması olasıdır. Panik atak, kişilerin yüksek endişe içinde olduğu, stresli ve sinirli durumlarda ortaya çıkabilmektedir.
Kişilerin yaşadıkları fobiler, anksiyete bozukluğu çeşidi olarak görülebilir. Karanlık fobisi, kapalı alan fobisi ya da böcek fobisi gibi onlarca farklı fobinin anksiyete bozukluğu içinde değerlendirilmesi olasıdır. Kişilerin içinde bulundukları sosyal fobiler nedeniyle kaygı duyması, endişe içinde olması mümkündür. Bu durumlar da anksiyeteye işaret eder ve farklı etkileri ile bireylerin kaygı içinde olmasına neden olabilir.
Anksiyete bozukluğunun bireylerin günlük yaşamlarından iş yaşamına kadar pek çok alanı etkilediği söylenebilir. Anksiyete pek çok neden bağlı şekilde oluşabilen bir kaygı bozukluğudur. Anksiyete bozukluğu, bireylerin pek çok konuda özellikle de geleceğe yönelik şekilde kaygı ve endişe duyması anlamına gelir. Bu durumda da kişiler yaptıkları her eylemde ya da her düşüncelerinde bir kaygı güder ve buna bağlı olarak da günlük yaşamlarına odaklanmakta zorluk çekerler. Kaygı bozuklukları bireylerin günlük yaşamlarında depresif ruh hali içinde olmalarına neden olabilen bir durumdur ve farklı psikolojik rahatsızlıkların da ortaya çıkması konusunda anksiyete bir tetikleyici görevi görebilir. Peki, anksiyete bozukluğu etkilerini hangi alanlarda ortaya koyar?
Kişiler yaşamları içinde anksiyete bozukluğu ile karşılaşabilirler ve bu durum gerçekleştirdikleri işlerine, çalışma alanındaki sosyal ilişkilerine ve daha pek çok duruma da ciddi ölçüde etki edebilir. Bireyler iş hayatları boyunca farklı konularda anksiyete durumları yaşayabilmektedir. Bu durumda da bireylerin yaşadıkları anksiyetenin aslında iş ortamı içindeki olumsuzluklara ya da farklı durumlara bağlı olabileceğini söylemek mümkündür. İletişim problemleri, meydana gelen anlaşmazlık, işin yapımı sırasında görülen problemler ve daha pek çok durum aslında iş hayatındaki anksiyeteyi bir nevi körükleyici bir etkiye sahiptir ve bu durumlarda da bireylerin iyi şekilde işlerine odaklanmaları zorlaşır, iş ortamında tedirgin ya da kaygı hali içinde olmaları da mümkün hale gelir. Bu durum genellikle bazı tetikleyicilere bağlı şekilde görülebilen anksiyete şeklinde olsa da ilerleyen dönemde bireylerin genel olarak pek çok konuda anksiyete içinde olması da mümkündür. Bireyler ortada belirgin bir neden olmasa dahi sürekli olarak işten kovulabileceklerini düşünebilir. Örneğin o gün iş yerinde farklı renkte bir kıyafet giydiklerinde ve yöneticinin onu yanına çağırdığını öğrendiklerinde kıyafetlerinin rengi nedeniyle işten kovulacaklarına inanabilirler. Bu gibi aslında önemsiz olan durumlar, anksiyete içindeyken çok önemli ve göz ardı edilemeyecek problemlere dönüşebilmektedir. Bunların yanı sıra bireyler genelleştirilmiş anksiyete bozukluğu durumu içinde pek çok konuya karşı da anksiyete hissedebilirler. İş yerindeki havalandırmanın çalışıp çalışmadığı, işe giderken giydikleri kıyafetin uygun olup olmadığı, çalışma alanında söyledikleri bir sözün uygun olup olmadığı ve daha pek çok şekilde görülebilen anksiyete bozukluğu etkenleri de kişilerde olumsuz şekilde etki gösterir.
Sosyal anksiyete bozukluğu özellikle de sosyal ortamlarda kendini gösteren bir durumdur ancak bazen bireylere sosyal ortamda bir eylem yapma düşüncesi bile endişe verir hale gelebilir. Sosyal anksiyete bozukluğu olan kişiler genellikle sosyal ortamlarda ya da topluluk önünde olmak istemezler. Bunun yanı sıra sosyal fobisi olan kişiler topluluk ya da bir grup önünde konuşmaktan da çekinirler. Bu bireylerin genellikle çok az arkadaşı vardır ve bunlarla dahi konuşurken zorluk çekebilirler. Sosyal fobisi yani sosyal anksiyete bozukluğu olan kişiler topluluk önüne çıktıkları zaman terleme, titreme, mide bulantısı gibi fiziksel etkiler hissedebilir ve bunlar yalnızca kalabalık ortamlarda ya da tanımadık kişilerin yanında yaşanan bir durum değildir. Sosyal fobi sahibi olanlar, bunu arkadaşları ile konuşurken dahi yaşayabilirler. Fiziksel etkilerin yanı sıra pek çok psikolojik rahatsızlık da hissedebilirler. Bunlardan en önemlisi ise topluluk önünde olmaya karşı duyulan aşırı kaygıdır. Kişiler topluluk önünde olma konusunda kaygı hissederler ve bu kaygı sınıf ortamında bulunmak, iş ortamına girmek, sunum yapmak, konuşmak gibi pek çok farklı olay için hissedilebilir. Sosyal anksiyeteye bağlı olarak bireyler arkadaş çevreleri ile görüşme sıklıklarını azaltabilir, kalabalık alanlarda bulunmaktan çekinebilir, göz önünde olacağı durumlardan sakınır. Kişiler sosyal anksiyete bozukluğu içindeyken bir nevi “dikkat çekmemek” isterler. Buna neden olan şey ise genellikle rezil olacakları düşüncesi, kendilerini ifade edemeyecekleri düşüncesi ya da farklı etkenlerdir. Örneğin kişilerin alay konusu olmaktan korkmaları, yanlış bir kelime kullanmaktan çekinmeleri, tanımadıkları kişiler ile konuşurken kelimelerine özellikle dikkat etmeleri mümkündür. Bu tür durumlar sosyal anksiyetenin önemli belirtilerindendir.
Çocuklarda dahi görülebilen sosyal anksiyete bozukluğu, topluluk içinde konuşmak istememe, soru sorulunca cevap verememe, otobüsten inileceği zaman inilecek olan yeri dahi belirtememe ve başkasının inmesini bekleme gibi farklı durumlarda gözlemlenebilir. Çocukların okulda öğretmenleri ile iletişim kuramaması, arkadaşlık ilişkileri edinememesi, derslerde soru sormaması ya da cevaplayamaması aslında çocukların dersleri anlamadıklarını değil sosyal anksiyete bozukluğu içinde olduklarını dahi gösteriyor olabilir. Sosyal anksiyete bozukluğu yalnızca konuşma yapmak ya da iletişim kurmak anlamında kendini göstermez. Aynı zamanda toplu bir ortamda yemek yemek, alışveriş yapmak, tuvalet kullanmak, telefonla konuşmak gibi pek çok farklı konuda da kendini gösterebilir. Ayrıca bireyler başkalarının içinde çalışmaktan da çekinebilirler. Sosyal fobisi olan çocuklar bunların yanı sıra dikkat odağı olmaktan da çekinirler ve mümkün olduğunda az dikkat çekmek isterler. Bu bir nevi topluluk içinde kaybolmaktır ve kendilerinin en az dikkat çekeceği şekilde hareket etmeye çalışırlar. Çocuklar sosyal anksiyete bozukluğu içinde oldukları zaman iletişim kurmakta zorlandıkları gibi seçici dilsizlik sergilemeleri de mümkündür. Bu durum çocuğun ailesi ile sorunsuz şekilde iletişim kurarken yabancılar ile konuşamamasına neden olur. Okulda öğretmenleri ile, dışarıda arkadaşları ile, sosyal ortamlarda ise akrabaları ya da akranları ile konuşması mümkün olmaz. Bunun yanı sıra herhangi bir şeyi sormakta ya da cevaplamakta da zorlanırlar. Çocukların bu durumları taciz, istismar, baskılanma ve benzeri farklı pek çok duruma bağlı olabilir. İlerleyen dönemde ise bu anksiyete bozukluğu durumlarının daha etkili şekilde kendini göstermesi mümkündür.
Anksiyete bozukluğu yalnızca iş yaşamına etki etmekle ya da sosyal ilişkileri sınırlamakla kalmaz. Aynı zamanda romantik ilişkilerin de anksiyete bozukluğu nedeniyle etkilenmesi ve olumsuz şekilde gelişim göstermesi olasıdır. İlişiki içinde olan kişiler genellikle bir ilişki içindeyken ayrılık kaygısı yaşarlar. Bu durumu herkes yaşayabilir ancak anksiyete bozukluğu şeklinde görülen ayrılık kaygısı, ilişki içinde olan kişilerin kendilerini yıpratmalarına neden olacağı gibi ilişkilerinin de zarar görmesine neden olur.
Belli durumlara bağlı şekilde de anksiyete bozukluğu görülmesi mümkündür. Örneğin eski sevgilisi esmer olan anksiyete sahibi biri, tekrar esmer biri ile sevgili olduğu zaman aynı olumsuzlukları yaşayabileceğini düşünür ancak sarışın biri ile beraber olduğu zaman onunla olumsuz durumlar yaşamayacağına güvenebilir. Bu tür durumlar anksiyete hali içinde sıklıkla görülebilmektedir. İlişkiler içinde yaşanan bu anksiyete de çalışan kişilere iş hayatında ciddi sorunlar yaşatabilir. İlişkilerde görülen problemler, bireylerin işlerine odaklanmasını engeller. Ayrıca iş alanında geliştirilebilecek olan yeni ilişkilerin de engellenmesine neden olur.
Bireyler ayrıca ayrılık kaygısı içinde oldukları zaman sürekli olarak partnerlerini gözlerinin önünde görmek isterler, davranışlarını kontrol etme ve sorgulama eğilimi içinde olurlar. Partnerlerinin her bir hareketini takip edebilir ve şüphe duyabilirler. Aldatılma ya da terk edilme korkusu bireylerin günlük yaşamlarına dahi etki edebilir. Bu durumda anksiyete bozukluğu durumunun ilişkileri büyük ölçüde olumsuz şekilde etkilemesi mümkündür.
Günlük yaşamda anksiyetenin etkilerini her alana bağlı şekilde görmek mümkündür. Bireylerin ilişkilerde yaşadıkları problemlere, sosyal anksiyetelerine ya da farklı durumlara bağlı olarak günlük yaşamda anksiyete göstermesi mümkündür. Bu tür durumlar bireylerin uyku düzenlerini, yemek yeme düzenlerini ve daha pek çok etkinliklerini de etkileyebilir. Kişiler sürekli olarak ayrılma korkusu yaşadığı için yemek yemek istemeyebilir. Yapacakları bir konuşmanın stresi ile günlerce uyku uyumayabilirler. Bu tür durumlar da hem fiziksel hem de zihinsel anlamda ciddi problemlere neden olabilmektedir.
1. Anksiyete Bozukluğu Tetikleyicisi: Fobiler
Çeşitli fobilerin birer anksiyete bozukluğu tetikleyicisi olduğunu söylemek mümkündür. Yükseklik fobisi, karanlık fobisi, sosyal fobiler ve daha farklı onlarca fobi anksiyete bozukluğu tetikleyicisi olabilir. Bu durumda öncelikli olarak fobilerin etkilerinin azaltılması önemlidir. Kapalı alan fobisi olan birinin kapalı alanlarda bulunma duruma karşı anksiyete bozukluğu geliştirmesi olasıdır. Bu durumda kapalı bir alanda çalışan bireylerin iş hayatları etkilenebilir. Ayrıca bireyler evlerinde dahi kalmak istemiyor olabilir, iş yerlerinde ofise giremeyebilir. Bunun gibi farklı fobilerin günlük yaşama bir anksiyete bozukluğu şeklinde yansıması mümkündür.
2. Stres Faktörleri ve Anksiyete Bozukluğu
Günlük yaşamda karşılaşılabilecek her türlü stres faktörünün anksiyete nedeni olabileceği unutulmamalıdır. Özellikle de iş yaşamında karşılaşılan zorluklar, partnerler ile yaşanan problemler, fobiler ve sosyal ortamlarda yaşanan sorunlar bireylerin anksiyete bozukluğu içinde olmasına neden olabilmektedir. Bu duruma bağlı şekilde farklı psikolojik rahatsızlıkların meydana gelmesi ya da panik atak oluşması olasıdır. Bir derste öğretmene soru sormak, tuvalete gitmek için izin almak, bilinmeyen bir adresi yolda birine sormak bile anksiyete bozukluğu nedenidir. Kimi zaman fobilerle kimi zaman da sosyal anksiyete ile ilişkili olabilen bu durumlar günlük yaşamı önemli ölçüde sarsar. Bu durumlar kimi zaman fark edilmese dahi aslında çocuklukta başlayan durumlar ile ilerleyen dönemlerde kendini daha net şekilde ortaya koyabilmektedir.
Romantik ilişkilerde anksiyete bozukluğu kendini pek çok durum ile belli edebilir. Kontrol sağlama çabaları ile, müdahale ederek, partnerin sosyal yaşamını ve alanını kısıtlama ile ya da farklı şekillerde anksiyete bozukluğu durumunun somut bir hal alması olasıdır. Bu durumlar kişilerin yaşadığı kaygının bir dışa vurumu olarak görülebilir. İlişiki içindeyken kişiler kaygılarını kontrol altına almak için bir çeşit savunma mekanizması geliştirebilir ya da farklı yöntemler ile kaygılarını kontrol altına almaya çalışabilirler. Bunlar da ilişkinin olumsuz şekilde etkilenmesine neden olan etkenlerdir. Anksiyete bozukluğu nedeniyle bireyler ilişkileri içinde kısıtlandıklarını, kontrol edildiklerini ya da baskılandıklarını hissedebilirler. Bu durumlar aslında normal olarak algılanır. Yine de sağlıklı bir ilişki içinde yüksek kaygının mevcut olması, ilişkinin de olumsuz şekilde ilerlemesi anlamına gelir. Kontrol sağlanan, kısıtlamaları içeren, sosyal yaşamın az olduğu bir ilişki içinde bireyler kendilerini özgür hissetmekten uzaklaşırlar. Bu durum ise ilişkilerin sonlanma sebebi olabilir.
Anksiyete bozukluğuna sahip olan ilişki içinde olan kişilerin partnerlerini sürekli olarak kontrol etmek istemesi olasıdır. Telefonlarını karıştırabilir, mesajlarını ya da maillerini okuyabilir, kıyafetlerini kontrol edebilirler. Bunların yanı sıra evden çıkıp nereye gittiklerini, marketten hangi ürünleri aldığını görmek için fişleri incelemeleri, kredi kartı ekstrelerini kontrol etmeleri mümkündür. Bu durumlar terk edilmekten ya da aldatılmaktan kaygı duyan bireylerin yaptığı oldukça alışılmış belirtilerdir. Bu durumlar partner tarafından öğrenildiği zaman genellikle ilişkiler büyük ölçüde olumsuz şekilde etkilenir ve ayrılıkların meydana gelmesi söz konusu olur.
Sosyal fobi nedeniyle bir restorana, kafeye, bara, sinema ya da tiyatroya, maça ya da tatile gitmekten büyük ölçüde çekinen bireyler, kendilerini yalnızca ilişkilerden değil aynı zamanda diğer tüm insanlardan soyutlama eğilimi içinde olabilirler. Bu durum da aslında sosyal bir varlık olan insanın doğasına aykırı olduğu için bireyde bırakacağı etki aslında düşünülenin de dışında bit boyuta sahiptir. Kişiler hiçbir paylaşım içinde bulunmadıklarında, problemlerini yalnızca kendileri düşünerek çözüm aradıklarında, dışarı çıkıp tanımadığı kişileri görmekten bile tedirgin olduklarında aslında kendi doğalarına aykırı şekilde hareket ettiklerini söylemek mümkündür. Bu durum da doğalarında yer alan romantik ilişkilerin, arkadaşlık ilişkilerinin, aile içi ilişkilerin olumsuz şekilde gelişim göstermesine neden olmaktadır. Herhangi bir romantik ilişki içine girmekte büyük ölçüde zorlanan sosyal fobi sahibi kişiler, romantik bir ilişki içinde oldukları zaman da partnerlerinin ruhsal anlamda ciddi şekilde yorulmasına neden olabilirler. İletişim kurmakta zorlanan, partnerleri ile sosyal aktivitelerde bulunmak istemeyen, genel anlamda paylaşımlarının az olmasından dolayı sorunlarını ya da neşelerini paylaşmaktan çekinen sosyal fobi sahibi bireylerin her ne kadar birini sevseler de bunu karşılarındaki kişiye belli etmesi pek mümkün olmayabilir. Bu durumda da partnerinin ondan uzaklaşması olasıdır.
İlişki içinde olan kişiler; partnerlerinin sosyal yaşamlarını, izledikleri filmleri, giydiklerini ya da yaptıklarını kısıtlayabilir. Bu durum kimi zaman basit bir kıskançlık olarak görülse de aslında kimi zaman basit bir kıskançlıktan öte olduğu da söylenebilir. Bu kısıtlamaların hayatın her alanında görülmesi mümkündür. Örneğin arkadaşlar ile görüşmenin kısıtlanmaya çalışılması mümkündür. Giyilen kıyafetin kıskanılması olasıdır. Arkadaşlara karşı ya da sosyal ortamlara karşı kısıtlamalar da görülebilir. Örneğin bireyin bir kafeye gitmesi konusunda kısıtlanma çalışması olasıdır. Bunun yanı sıra arkadaşları ile daha az görüşmesi de istenebilir. Bunların hepsi romantik ilişkilerde görülen anksiyete durumunun kısıtlayıcı etkileridir.
Ölüm korkusu, kilo almaya bağlı oluşan gerginlik, maddi problemler gibi farklı konular anksiyete bozukluğu nedeni olabilir. Bireyler yaşamları boyunca ölüm korkusu içinde olabilirler ve buna bağlı olarak sürekli huzursuzluk içinde olmaları mümkündür. Yaşanan kayıpların, ciddi hastalıkların, ilerleyen yaşın ya da ölüme yakın deneyimlerin ölüm korkusunu meydana getirmesi mümkündür. Günlük pek çok durum ölüm korkusunu tetikleyebilir ve bu konuda anksiyete bozukluğu meydana gelmesi mümkündür. Kişiler evden çıkarken “Bugün ölecek miyim?” diye düşünerek hareket edebilir, her alanda sürekli temkinli olmak için obsesif kompulsif bozukluklar geliştirebilirler. Kimi zaman ölüme karşı hazır olmak için genç yaşta vasiyet yazabilir, ölüme karşı önlem almak için farklı yollara başvurabilirler ve kaygılarını tetikleyecek olan etmenlerden uzak durma davranışı gösterirler.
Bireylerin bazı durumlarda kilo alma durumuna karşı kaygı duyması da mümkündür. Yaptıkları iş kimi zaman fiziklerinin ön planda olduğu işler olabilir ya da ilişkilerinin kilo almalarına bağlı olarak sonlanabileceğini düşünebilirler. Bunlar da aslında zamanla tetikleyicilere bağlı şekilde gelişen kaygılardır. Çocukluğunda kilosu nedeniyle alay edilen bireylerde, kilosu nedeniyle aşağılanan kişilerde, fiziksel özellikleri genel kalıplara uymayan bireylerde bu kaygıların meydana gelmesi mümkündür. Bu durumda sağlıklı beslenme mümkün olmaz. Yaşanan kaygı nedeniyle bireylerin yeme bozuklukları ve uyku bozuklukları geliştirmesi mümkün hale gelir. Bunlar kişinin bünyesini zayıf düşüreceği gibi aynı zamanda kaygılarını da büyük ölçüde tetikler. İçinde bulunan koşullar nedeniyle maddi açıdan kaygı duyulması da mümkündür. Bu durumlar yeterli maddi güce sahip olmamaktan, istenilen ürünlerin satın alınamamasından, çevrede görülen maddi zenginliğin bireyde bulunmamasından ve daha farklı pek çok nedenden kaynaklanabilir. Bu durumlar sürekli olarak maddi sorunlar yaşandığının düşünülmesine neden olabilir. Kişiler duyulan kaygı nedeniyle para harcamaktan kaçınabilir, işlerinin bozulacağını düşünebilir. İşten kovulurlarsa ya da işleri kötü giderse ne yapacaklarını düşünerek sürekli olarak huzursuzluk içinde olurlar. Bunlar da genel anksiyete bozukluğu nedenleri olabilmektedir. Bireylerin pek çok konuda aynı anda anksiyete bozukluğu içinde olması olasıdır. Örneğin maddi kaygılar içinde olan biri bir yandan çocuklarının geleceği ile ilgili kaygı duyabilir, kendi işi ile ilgili huzursuz hissedebilir. Bu durumların sıklıkla görülmesi mümkündür ancak bireyler eğer farklı konularda yoğun şekilde stres ve huzursuzluk içindeyse bu durumun anksiyete bozukluğu olduğunu söylemek mümkündür.
Anksiyete bozukluğu durumuna bağlı olarak bireylerde panik atak durumu gözlemlenmesi mümkündür. Panik atak bir tetikleyici ya da farklı tetikleyiciler sonucunda bireylerin kriz geçirmesine neden olmaktadır. Bazı durumlarda ani ya da yoğun korkuların, stres etmenlerinin ve farklı pek çok tetikleyicinin de panik atak tetikleyicisi olması mümkündür. Panik atak genel olarak fobilerle, farklı konularda yaşanan anksiyete bozukluğu ile kendini dışa vurabilir. Korku ve fobilerin de günlük yaşamda panik atak tetikleyicisi olarak görülmesi mümkündür. Örneğin karanlık fobisi olan bir birey, karanlık bir alanda tek başına kaldığı zaman panik atak krizi geçirebilir. Bunun gibi pek çok fobide de aynı durumun meydana gelmesi mümkündür. Örneğin böcek fobisi olan bireylerin böceklerle günlük hayatta karşılaması ve olumsuz bir deneyim yaşaması o anda panik atak krizi geçirmesinin nedeni olabilmektedir. Bu tür durumlar da aslında günlük hayatta sıklıkla karşılaşılan durumlardır. Kişilerin korkularına bağlı olarak günlük yaşam içindeki pek çok alanda panik atak tetikleyicilerine maruz kalması söz konusudur. Bu korkunun ne olduğu değil, bireyi ne derecede etkilediği önemlidir. Eğer bireyler fobi derecesindeki korkulara sahipse ve bu fobiler bireylerin yaşamlarını kısıtlayacak ölçüde etkili şekilde hissediliyorsa aslında birer panik atak tetikleyicisi ve kaygı olduğu söylenebilir.Panik atağın meydana gelmesi için temelde aslında hep olumsuz olayların meydana gelmesi gerekmez. Olumlu olayların yaratacağı ani heyecanlar ve duygu – durum değişimleri de panik atak için bir neden olabilmektedir. Buradan hareketle olumlu olayların da anksiyete ve dolayısıyla panik atak tetikleyicisi olabilmektedir.
Panik atağın meydana gelmesi için yalnızca kötü olaylar yaşanması gerekmez. Panik atağın meydana gelmesi için ani değişikliklerin oluşması da ayrıca bir etkendir. Bu ani değişimler taşınma, terfi, evlenme, bebek sahibi olma ve benzeri olumlu durumların sonucu olarak da aslında panik atak meydana gelebilir. Bu da aşırı heyecana bağlı şekilde ortaya çıkabilir. Bireylerin yalnızca ayrılma, terk edilme, kovulma ve benzeri olumsuz durumlarda değil aynı zamanda olumlu durumlarda da anksiyete bozukluğu hissetmesi mümkündür. Bu durumlar hamile kalmak olabilir, terfi almak ya da önemli bir iş görüşmesine gitmek olabilir. Okulun ilk günü dahi bir anksiyete nedeni olabilir. Bu tür durumları çocuklar da yetişkinler de sıklıkla hisseder. Taşınma, yeni bir çevre ile tanışma, bir iş gerçekleştirme, yeni bir deneyim edinme gibi olumlu durumlar sıklıkla yaptığımız şeylerdir. Yine de bir anksiyete bozukluğu nedeni olması mümkündür. Bu nedenler günlük hayatta sıklıkla karşılaştığımız problemlerdir. Bir yerden alışveriş yapmak bile kimi zaman anksiyete bozukluğu yaratabilir. Olumsuzlukların yanı sıra olumlu durumların da sıklıkla stres nedeni olduğunu söylemek mümkündür. Bireyler olumlu durumlar karşısında mükemmel olmak ya da iyi bir imaja sahip olmak isteyebilir. Örneğin bir iş görüşmesinin çok iyi geçmesi istenir. Buna bağlı olarak birey anksiyete içinde olur çünkü en mükemmeli göstermek ister. Aynı şekilde yeni bir arkadaş ortamına girildiği zaman da birey kendini iyi şekilde göstermek ister. Bu tür durumlar olumlu durumlarda görülen anksiyete bozukluğu örneğidir.
Anksiyete bozukluğu, kişilerin belli durumlara karşı duydukları kaygı ile meydana gelen bir durum olduğu için genel belirtileri de buna yöneliktir. Bireylerin kendini panik ve endişe içinde hissetmesi ve huzursuz olması mümkündür. Bunun yanı sıra terleme, nefes darlığı, ağız kuruluğu, kalp atışında hızlanma, ellerde titreme, uyku problemleri ve yeme bozuklukları görülebilir. Anksiyete bozukluğu olan kişilerde özellikle de kaygı anlarında bayılacak gibi hissetme, panik atak krizi gibi durumların gözlemlenmesi mümkündür. Bu durumlarda bireyler kaygı içinde oldukları durumdan uzaklaşmak isterler ancak eğer bu mümkün değilse belirtilerin çok daha şiddetli şekilde gözlemlenmesi olasıdır. Bireyler her konuda şüpheci olabilir, farklı şekillerde şüphelerini takip edebilir, kaygılarına yönelik olarak sürekli kontrolcü davranabilirler. Bu durumlardan dolayı bireyler geceleri rahat bir uyku uyuyamaz, sağlıklı şekilde düşünemez, düşüncelerini aktarmakta zorlanabilir. Bu tür davranışların her biri anksiyete konusunda ciddi belirtilerdir. Anksiyete olan bireyler odaklanma probleminin mevcut olduğu söylenebilir. Bireylerin sürekli olarak kaygı duydukları konuyu düşünmesine bağlı olarak odaklanamama gözlemlenir. Bu durumda okulda, işte ya da herhangi bir sosyal aktivitede bireyin o an içinde bulunduğu durumdan keyif alması imkansız hale gelir. Keyif almanın ötesinde, bireyler yaşadıkları bu odaklanamama durumu nedeniyle çevrelerindeki her şeye daha az ilgi gösterirler. Bu nedenle karşıdan karşıya geçerken araba gelip gelmediğine dahi dikkat etmeyebilirler. Bunun gibi farklı örneklerin anksiyete bozukluğu belirtisi olarak görülmesi olasıdır. Bireyler anksiyete bozukluğu nedeniyle çeşitli obsesyonlar ve kompülsiyonlar geliştirebilirler. Bunlar genelde anksiyete bozukluğu nedenine yani kaygı nedenine yönelik obsesif kompulsiyonlardır. Örneğin ayrılma kaygısına karşı birey sürekli olarak partnerinin ilgisini çekme durumu içinde olabilir ve onu kontrol edebilir. Hasta olma kaygısına karşı birey sürekli olarak ellerini yıkayabilir. Kişi sosyal ortamlarda onunla alay edileceği ihtimaline karşı en az dikkat çekecek şekilde giyinebilir ve öyle davranmaya çalışabilir. Bunlar birer obsesyon ve kompulsiyon geliştiğinin göstergesidir.
Anksiyete bozukluğunu önlemek için bireylerin stres etmenlerinden, sinirden, fobilerden uzak kalması gereklidir. Kişilerin kaygı yaratabilecek durumlardan uzak olması ise her zaman mümkün olmaz ama bu durumlarda hissedilen kaygıyı en aza indirmek kişinin elinde olan bir durumdur. Bunun için psikolojik destek almak, kaygı durumlarında ne yapılabileceğini bilmek ve mümkün olduğunca stres etmenlerinden uzak kalmak büyük öneme sahiptir. Anksiyete bozukluğunun önüne geçmek için bireylerin çeşitli faktörlerden de uzak olması gerekir. Örneğin yaşanan travmalar, kişisel faktörler, çocukluk döneminde yaşanan istismar, baskılanma ve benzeri onlarca farklı durum anksiyete bozukluğu nedeni olabilir. Bunlardan uzak kalmak, belli durumlar karşısında kaygıyı azaltmak için çalışmak önemlidir. Aksi takdirde kaygı bozuklukları ile beraber panik atakların, depresyon ve obsesif kompulsif bozukluk gibi farklı psikolojik rahatsızlıkların oluşması mümkün olacaktır. Yaşam içinde pek çok değişimin meydana gelebileceği unutulmamalıdır. Bu şekilde olumlu ya da olumsuz her türlü değişimi de kaygısız şekilde karşılamak mümkün olabilecektir. Eğer yaşanan her durumun içinde bir olumsuzluk aranırsa, kaygılardan kaçmak imkansız olacaktır. Anksiyeteden uzak kalmak için yapılabilecek en iyi şey, her durumu olumlu şekilde karşılamak olacaktır. Örneğin bir ayrılık, olumlu yönü ile görülmelidir. “Beni bırakıp gider mi?” diye ağlamak yerine “Beni sevmiyorsa ayrılması daha iyi olacaktır.” demek her zaman için en iyisi olacaktır. “Bu işi alamazsam hayatım mahvolur.” demek asla bir çözüm değildir ve hatta bir iş görüşmesinin olumsuz şekilde sonlanmasına dahi neden olabilir. Bunun yerine “Bu olmazsa başka işlere de bakabilirim.” ya da “Daha iyisini de bulabilirim.” demek daha sağlıklı olacaktır. Kişilerin anksiyete bozukluğu yaşaması elbette ki yalnızca çeşitli düşüncelere bağlı değildir. Fizyolojik olarak görülen anksiyetenin de önüne geçmek yine bireyin elindedir. Düşünceler bireylerin nasıl hissettiğini etkiler. Bunları düzenlemek ise kişinin kendi motivasyonunu sağlamak için önemlidir.
Anksiyetenin de bir tetikleyici olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bireylerin sahip olduğu kaygıların farklı pek çok hastalığa da sebebiyet vermesi mümkündür. Bu hastalıklar kimi zaman fiziksel kimi zaman da psikolojik olabilir. Bir tetikleyici olarak anksiyete, özellikle de psikolojik rahatsızlıklara sebebiyet verebilmektedir.
Anksiyete bozukluğu, bireylerde obsesif kompülsif bozukluk ortaya çıkmasına neden olabilir. Kişiler kaygı duydukları konu ile ilgili çeşitli obsesyonlar ve zamanla kompülsiyonlar da geliştirebilirler. Örneğin aldatılma konusunda kaygı duyan biri sürekli olarak partnerinin telefonunu nereye koyduğunu, ekranını kilitleyip kilitlemediğini kontrol edebilir. Kendini kontrol etmemesi gerektiğine inandırmak istese de kontrol etmekten de vazgeçemez. Bu tür durumlar obsesyonların ve kompülsiyonların zamanla geliştiğinin bir göstergesidir.
Anksiyeteye bağlı şekilde kalp hastalıklarının meydana gelmesi mümkündür. Bu durum özellikle de ani şekilde değişen kalp ritmine bağlı olabilir. Ayrıca anksiyete bozukluğu nedeni ile geliştirilen yeme bozuklukları da kalp hastalıklarının bir nedeni olabilir. Yeme düzeninin ve beslenme alışkanlıklarının büyük ölçüde değişmesi, kalp hastalıklarının da ortaya çıkmasının nedenidir. Ayrıca anksiyete bozukluğu nedeniyle stres ve sinirden çabuk etkilenir hale gelmeniz de olasıdır. Bu durum da aslında kalp hastalıklarının en önemli tetikleyicilerindendir.
Kişilerin anksiyete bozukluğu nedeniyle yaşadıkları kaygılarını bastırmak için bağımlılıklar geliştirmesi mümkündür. Sahip oldukları endişelerden uzaklaşmak için alkol, madde ya da sigara kullanımına yönelmeleri ve bu maddelere bağlı şekilde bağımlılıklar geliştirmeleri mümkündür. Ayrıca bağımlılıkların yan etkiler nedeniyle de sağlıklarının büyük ölçüde olumsuz şekilde etkilenmesi mümkündür. Kişiler genellikle depresyon, kaygı bozukluğu ve benzeri psikolojik rahatsızlıklar nedeniyle madde kullanımına yönelebilir. Madde kullanımının kaygılarını azaltacağını düşünmeleri olasıdır. Bu durum doğru değildir çünkü çeşitli psikoaktif maddeler, sigara ve alkol gibi maddeler aslında kaygılar için bir çeşit tetikleyici görevi görür. Bu sebeple de ankisyete bozukluğu durumunda ya da herhangi bir psikolojik rahatsızlığa bağlı şekilde madde kullanımı da aslında durumun olumsuz şekilde gelişim göstermesine neden olabilmektedir. Hiçbir durumda madde kullanımı tavsiye edilmez.
Anksiyete bozukluğu sahibi bireyler solunum yolu problemlerinin meydana gelmesi olasıdır. Bunun temel nedeni ise anksiyeteye bağlı şekilde gelişen solunum bozukluklarıdır. Ayrıca madde kullanımı ve benzeri ek etkenlerin de solunum yolu problemlerinin meydana gelmesinde etkili olabileceğini söylemek mümkündür. Kişilerde gelişen solunum yolu problemleri genel anlamda nefes alma ve verme düzenlerinde gelişen anormal durum ile beraber gözlemlenir. Bunun yanı sıra beslenme, madde kullanımı ve benzeri onlarca farklı anksiyete bozukluğu sonucunun da solunum yolu problemlerinde neden olması mümkündür.
Bireyler anksiyete bozukluğu nedeniyle yemek yemeyi bırakabilir, az ya da hiç yememe durumu gösterebilirler. Bunun yanı sıra çok yeme durumunun görülmesi de mümkündür. Kişilerin yeme düzenlerinde meydana gelen bu problemler kimi zaman kendini obezite, kimi zaman diyabet kimi zaman da bağışıklık sisteminin bozulmasına bağlı hastalıklar ile gösterebilir. Örneğin sık ve çok yiyen kişilerde diyabet ve obezite görülmesi olasıdır. Ayrıca az yemek yiyen ya da düzenli şekilde beslenmeyen kişilerde de bağışıklık sisteminin zayıflaması mümkündür. Bu durumlar bireylerde cilt hastalıklarına, göz hastalıklarına, kansere, iyileşmesi güç olan grip ve benzeri farklı hastalıklara neden olabilmektedir. Kişilerin yeme düzenlerinin bozulması yalnızca sağlıklarını değil ciltlerini, saçlarını ve görme sağlığını dahi etkileyebilir. Bu durumda bireylerde sağlıksız bir dış görünüm oluşması olasıdır. Beslenmenin eksik ya da düzensiz oluşuna bağlı şekilde göz altı morlukları oluşabilir, güçsüz kaslar ve eklemler görülebilir. Bunların yanı sıra ciltte morlukların, şişliklerin, kızarıklıkların, mantar enfeksiyonlarının ya da farklı problemlerin de oluşması mümkündür. Bağışıklık sistemi güç kaybettiği zaman kişilerde her alanda farklı rahatsızlıkların gözlemlenmesi mümkün hale gelecektir. Basit bir grip hastalığı dahi bağışıklık sisteminin güçsüz olmasına bağlı şekilde uzun bir süre iyileşme göstermeyebilir. Bu durumların dolaylı şekilde anksiyete bozukluğu ile bağlantılı olduğunu söylemek mümkündür.
Anksiyete bozukluğu tanısı konması için bireylerin fiziki muayene sonrasında tıbbi geçmişlerinin incelenmesi gereklidir. Tetikleyicilerin tespiti için bireylerin çeşitli testlere girmesi mümkündür. Ayrıca farklı psikolojik rahatsızlıklara ilişkin testler de bunlar içinde yer alabilir. Farklı psikolojik rahatsızlıklar da bazı durumlarda anksiyete bozukluğu için tetikleyici olabilir. Anksiyete bozukluğu tanısı için bireylerin psikoloğa ya da psikiyatriye yönlendirilmesi de mümkündür. Bu şekilde yapılabilecek olan incelemeler daha nitelikli şekilde incelenir. Ayrıca bireylerin psikolojik durumlarının da detaylıca incelenmesi mümkün hale gelir. Tanı için gerekli olan bilgiler özellikle de kaygı durumunun süresi, ne yoğunlukta görüldüğü gibi durumlardır. Bunlar göz önüne alınarak anksiyete bozukluğu tanısı koyulması olasıdır. Belirtiler doğrultusunda bireylerin sahip olduğu rahatsızlığın çeşitli testler ile desteklenen şekilde tespit edilmesi mümkün olacaktır. Kişilerin kendine anksiyete bozukluğu teşhisi koyması elbette ki yanlıştır. Herkes zaman zaman belli konularda kaygı yaşayabilir, endişe duyabilir. Bu tür durumlarda bireyin anksiyete bozukluğu olduğunu düşünmesi için belli tanı yöntemlerinin uygulanması gereklidir. Testler ve psikolog görüşmeleri ile anksiyete teşhisinin sağlanması mümkün olacaktır. Bu nedenle de anksiyete bozukluğu durumu olabileceği düşünüldüğü zaman mutlaka kontrol sağlanması gereklidir. Bu sayede ilaç tedavisinin uygun görülmesi ya da psikolog desteği alınması, rahatsızlığın çözüme kavuşmasında etkili olacaktır.
Anksiyeteden uzaklaşmada farklı yöntemlerin tercih edilmesi mümkündür. Genel anlamda alınacak olan psikolojik destek ve çoğunlukla da psikiyatrist tarafından verilecek olan ilaçlar ile tedavinin sağlanması mümkündür. Tedavi sırasında psikoterapi sağlanabilir, bilişsel davranışçı terapi uygulanabilir ve bu tedaviler ayrıca ilaçlar ile desteklenebilir. Erken dönemde psikolog desteği almak ve sonrasında durumun seyrine göre tedavinin yöntemini belirlemek önemlidir çünkü ilerleyen dönemde anksiyete bozukluğu durumunun farklı psikolojik rahatsızlıklara da bir dayanak olması olasıdır. Bu durumda yakın çevrenin anksiyete bozukluğu durumu keşfetmesi, bireyi destek almak için yönlendirmesi önemlidir. Aksi takdirde kişiler uzun yıllar boyunca yaşadıkları anksiyete bozukluğu, panik ataklar ve kaygı bozuklukları ile yaşamlarının her alanında problem yaşamaya devam edebilirler. Kişilerin anksiyete bozukluğu konusunda tedavi alması önemlidir çünkü her alanda kaygının ciddi şekilde hissedilmesi, işe ya da günlük yaşama odaklanmayı zorlaştırır. Odaklanma probleminin yanı sıra işlerin gerçekleştirilmesini ve ilişkileri bile engelleyen bu sorun, kısa zamanda tedavi edilmesi gereken bir durumdur. Bireylerde gelişen anksiyete bozukluğu tedavisine ek olarak gözlemlenen farklı rahatsızlıkların da tedavi edilmesi önemlidir. Örneğin meydana gelen solunum problemlerinin, bağımlılıkların ya da kalp rahatsızlığı gibi problemlerin kısa zamanda tedavisinin sağlanması hayati açıdan büyük öneme sahiptir. Bu durumlar kişinin sağlığını olumsuz şekilde etkilediği gibi ayrıca psikolojik anlamda daha olumsuz hissetmelerine de neden olabilmektedir.
Anksiyete bozukluğu durumunda kişilerin belli testler ile kaygı durumlarının ölçülmesi mümkündür. Bu testler bireylerin içinde bulunduğu endişenin bir çeşit ölçeklendirme ile ölçülmesini sağlar. Belli durumlarda nasıl tepkiler verilebileceğinin baz alındığı, kaygı durumlarında nasıl hissedildiğinin değerlendirildiği bu testler anksiyetenin tespiti konusunda büyük öneme sahiptir.
Anksiyete bozukluğu testleri içinde en bilindik olanı Beck Anksiyete Ölçeği (Beck Anxiety Inventory)’dir. Bazı kurumlar ve şirketler eleman alımı sırasında çeşitli kişilik testleri ile beraber kimi zaman Beck Anksiyete Ölçeği’ni de uygulayabilir. Bu ölçekte 21 adet soru yer almaktadır. Genel anlamda fiziksel anksiyete belirtilerinin tespitine, korkuların derecelendirmesine ve psikolojik anlamda endişenin ve kaygının kişiyi nasıl etkilediğine odaklanan bu test pek çok klinik tarafından da etkili şekilde uygulanmaktadır. Önemli olan yalnızca testin kişinin duygu durumunu ve fiziksel belirtilerini doğru şekilde yansıtması değildir. Bu testin doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük öneme sahiptir. Bu nedenle de internet üzerinden ulaşılabilen testlerin yanı sıra psikologların kontrolünde sağlanan test sonuçlarına önem vermek gerekir. Bu testlerde genellikle kişinin son birkaç hafta içinde yaşadığı genel durum değerlendirilebilir. Bunun yanı sıra belli bir konuda anksiyete yaşanıyorsa konu ile ilgili anlarda nasıl hissedildiğine odaklanılması da mümkündür. Örneğin kişi sosyal anksiyete sahibi olabileceğini düşünüyorsa bu konuda uygulanan testler sayesinde psikolog desteği alarak anksiyete düzeyini öğrenebilmektedir. Testlerde genel anlamda titreme, halsizlik, baygınlık, terleme gibi fiziksel durumların ne düzeyde olduğu üzerine durulabilir. Bunun yanı sıra “… durumunda nasıl hissediyorsun?” gibi özel soruların yer aldığı testlerin de uygulanması mümkündür. Bu testler psikologlar tarafından kişiye özel olacak şekilde tasarlanmış testlerdir ve paylaşılan kaygı durumu baz alınarak yapılır. Siz de anksiyete bozukluğu sahibi olabileceğinizden şüphe duyuyor, kimi zaman kaygılarınızdan ve endişelerinizden kurtulmakta zorluk yaşıyorsanız uzman psikologlarımız ile iletişime geçerek online ya da yüz yüze terapi desteği alabilirsiniz. Bu sayede anksiyete bozukluğu durumunun tespit edilmesi ve sonrasında anksiyeteden uzak durmak için nelerin yapılabileceği görülebilir. Bunların yanı sıra mevcut anksiyetenin de uzan psikologlarımızın desteği ile ortadan kaldırılması mümkündür. Anksiyete yani kaygı, aslında hayatımızı devam ettirmek için sahip olduğumuz bir dürtüdür. Doğal olan kaygı tehlikeler karşısında kullanılarak yaşamın sürdürülmesini sağlar. Fakat anksiyete bozukluğu denilen kaygı bozukluğu bu tehlike anında yaşanılan uyarılmış halin tehlike yokken bile yaşanmaya devam etmesidir. Tehlike olmadığında bile devam eden kaygı, bireylerin günlük hayat işlevlerini ve insanlarla iletişimini kötü etkileyebilir. Anksiyete bozukluğu insanların hayatını zorlaştırabileceği için tedavi ve bir uzmana başvurmak çok önemlidir.
Konsantrasyon bozukluğu
Titreme, sık nefes alıp verme
Uykusuzluk
Gergin ve kaygılı hissetmek
Özgüvensizlik, toplumdan uzaklaşma
Nefes darlığı
Kalp çarpıntısı
Mide bulantısı ve baş dönmesi
Devamlı olarak umutsuz, mutsuz olmak
Sürekli olan ağlama isteği, tarzında fiziksel ve psikolojik belirtileri vardır.
Fakat bu belirtiler ve kaygı her zaman anksiyete bozukluğunu işaret etmez.
Eğer bu belirtiler:
- Kaygı gerektiren durum ve haller dışında bile çok şiddetli hissediliyorsa
- Kişi tarafından kontrol edilemeyecek hale geldiyse
- Kişinin günlük hayatını sürdürmesini zorlaştırıyorsa yaşanılan kaygı küçük görülmemelidir.
Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Hakkında uzmanlarımıza sıkça sorulan sorulara buradan ulaşabilirsiniz.
Evet, çoğu birey yaşadığı şeyin farkındadır ve bunu size sözlü bir şekilde de ifade edebilirler fakat bu durum kontrollerinin dışındadır. Kendilerini sakinleştiremezler.
Anksiyete bozukluğunun genetik olan yanı vardır fakat büyük bir kısmı çevreden etkilenmektedir. Özellikle erken çocukluk dönemleri bu tarz rahatsızlıklar için çok kritiktir. Travmatik olaylar beyindeki mekanizmalarda değişikliklere sebep olabilir. Çocukken yaşanan stresli ve çoğunlukla travmayla sonlanan olaylar bireyin strese ve kaygıya karşı direncini azaltmaktadır.
Panik atak, çeşitli fobiler, travma sonrası stres bozukluğu ve obsesif kompulsif bozukluk, anksiyete bozukluğunun türleridir. Panik atak anlık ve şiddetli kaygıdan dolayı oluşur. Çok ciddi bir şekilde belirti gösteren kaygı bireyi normal bir kaygıdan daha farklı ve şiddetli etkileyebilir. Panik atak şiddetli ve ani kalp atışı ve nabız artışı oluşturur. Fobiler çeşitli kaygı ve korkulardan oluşur bu sebeple bir anksiyete bozukluğu türüdür. Fobilere örnek olarak agorafobi, kalabalık yerlere girmekten çekinen bireylerin yaşadığı durumsal anksiyetedir. Sosyal fobi, çevredeki insanlarla olan iletişiminde yaşanan durumsal anksiyetedir. Tekrarlayan ve takıntılı hale gelen düşünceleri azaltmak veya kurtulmak için yapılan tekrarlayan davranışlara obsesif kompulsif bozukluk adı verilir. OKB de spesifik konulara yaşanan anksiyeteden doğar. Mikrop, hastalık, kirlenme tarzında korkuları olan bir kişi sürekli ellerini yıkamak isteyebilir. Yangınla alakalı kaygı yaşayan bir kişi sürekli ocağı kontrol edebilir. Anksiyetenin birçok durumu da travma sonrasında oluşmaktadır. Yaşanılan travmanın etkileri bireye sürekli bir kaygı hali yaşatabilir. Gözün önüne gelen imgeler, hissedilen anlık hisler, uykusuzluk tarzında sıkıntılar çekebilirler.
Kafeinin bilinen etkilerinden dolayı öncelikle anksiyete sahip olan bireyler kahve, çay ve enerji içecekleri gibi içeceklerin tüketimini azaltmalıdırlar. Uykusuzluk kaygı arttırır, bu yüzden uykular düzenli olmalıdır. Aynı zamanda iyi bir yeme düzeni ve günlük yapılan egzersiz kaygıyı azaltmaya yardımcı olacaktır. Kaygı hissettiğiniz zamanda kendinizi başka bir iş veya düşünce ile meşgul etmeniz size yardımcı olacaktır, bunlar egzersiz yapmak, müzik dinlemek, dizi veya film izlemek gibi etkinliklerdir.
Anksiyetenin varlığını tek bir test belirleyemez. Bir uzmana başvurduktan sonra yapılan testlerin arasında yaşanılan belirtilerin başka hastalıklardan olup olmadığını test edecek testler de vardır. Örneğin nefes alıp vermedeki bozukluk veyahut nabız bozukluğu tarzı fizyolojik belirtiler başka rahatsızlıklardan dolayı olabilir. Bunlara karar verildikten sonra en önemlisi bu belirtileri ne kadar sıklıkla yaşadığınız. Yapılan muayene ve testlerden sonra tanı konur.
Anksiyete bozukluğunun genel olarak terapiden oluşan bir tedavi yöntemi vardır aynı zamanda ilaç da kullanılmaktadır. Çeşitli anti-depresan içeren ilaçlar anksiyete bozukluğu için kullanılabilir fakat ilaçlar kullanımı için bir uzmana başvurulması gerektiği unutulmamalıdır. Terapi ile akla gelen olumsuz düşünceler değiştirilebilir. Terapinin genel amacı soruna sebep olan düşüncenin başladığı yere yani köküne gidilmesidir. Nefes egzersizleri veya kaygı yaratan olumsuz düşüncelere maruz bırakma gibi çalışmalar da tedavi için yararlıdır. Verilen tedaviler ile birey 2 ay süren seanslardan sonra yaşadığı anksiyeteyi kontrol altına alabilecek düzeye gelebilmektedir.
Bozukluğun derecesi ve ciddiyetine bakarak kişinin bir uzmanla görüşmesini sağlamanız yapabileceğiniz en ciddi şeydir. Kişiyi stres yaratacak ortamlardan da uzak tutmanız kişiye iyi gelecektir.Sohbetinizde kaygı barındıracak olay veya düşüncelere yer vermeyi durdurabilirsiniz. Aynı zamanda sohbetlerinizde kişinin kafasını meşgul edecek başka sohbet konuları veya etkinlikler de oluşturabilirsiniz. Sonuç olarak yapabileceğiniz en doğru şey, eğer kaygı bozukluğunun derecesi yüksek bir seviyeye gelmeye başladıysa kişiyi bir uzmana yöneltmektir.
Anksiyete bozukluğunun genel olarak terapiden oluşan bir tedavi yöntemi vardır aynı zamanda ilaç da kullanılmaktadır. Çeşitli anti-depresan içeren ilaçlar anksiyete bozukluğu için kullanılabilir fakat ilaçlar kullanımı için bir uzmana başvurulması gerektiği unutulmamalıdır. Terapi ile akla gelen olumsuz düşünceler değiştirilebilir. Terapinin genel amacı soruna sebep olan düşüncenin başladığı yere yani köküne gidilmesidir. Nefes egzersizleri veya kaygı yaratan olumsuz düşüncelere maruz bırakma gibi çalışmalar da tedavi için yararlıdır. Verilen tedaviler ile birey 2 ay süren seanslardan sonra yaşadığı anksiyeteyi kontrol altına alabilecek düzeye gelebilmektedir.