1. Uzman
  2. Zümrüt Yaren SERT
  3. Blog Yazıları
  4. Kendimizi ” Sabote ” ediyor olabilir miyiz ?

Kendimizi ” Sabote ” ediyor olabilir miyiz ?

Spora başlama kararınızı yarıda bıraktığınız , kilo vermeyi ve sağlıklı beslenmeyi istediğiniz halde daha çok yediğiniz , yarınki sınava çalışmanız gerektiğini bildiğiniz halde kendinizi halsiz ve hasta ve depresif hissettiğiniz , yeni bir işe başlamak istediğiniz için başvurduğunuz işin mülakatına ” bir şekilde ” gitmediğiniz zamanlar oldu mu ?


Cevabınız çoğunlukla ” evet ” ise kendinizi sabote ediyor olabilirsiniz.


Performansımızı önemsediğimizde, ancak başarı olasılığımızdan şüphe duyduğumuz zamanlar , benliğimizi korumak amacıyla kendini sabote etme adı verilen bir davranış sergileyebiliyoruz. Bu davranış, özellikle yeni çabalar içine girdiğimizde ortaya çıkar .Oldukça sinsidir ve çoğu zaman asıl resmi görmemiz oldukça zor olabilir.

Bazen kendimizi bilinçli bir şekilde sabote ederken ( Diyetteyken bol kalorili bir tatlı yemek gibi ) , bazen de bilinçsizce ( kaygılandığınız bir ödeve başlamak için sona güne kadar beklediyseniz ) sabote ederken bulabiliriz.


Psikoloji literatüründe, ”’başarısızlık korkusu”, “mükemmeliyetçilik”, “risk almak” ve “hata yapmak” korkuları da, kendi kendini sabote etmek kavramı içinde değerlendiriliyor. Elliot ve Thrash isimli araştırmacıların şu saptamasına katılmamak olası değil. “Kişiler, hata yapma korkusu nedeniyle, çeşitli durumlara hazırlık yapmayı ertelemekte, olumsuz çıktılar oluşturarak, olası başarısızlık sonucu yaşayacakları utanç duygusundan benliklerini korumaya çalışmaktadırlar.



Peki Neden kendimizi sabote ederiz ?


Bireyler kendileri hakkında olumlu duygulara sahip olmayı, kendilerini yeterli hissetmeyi ve yaşamları ile ilgili başarı ya da başarısızlık olasılıklarına ilişkin önemli sonuçları kontrol edebilmeyi isterler . Kendini sabote etme davranışları bireylerin başarısızlıklarını dışsallaştırmalarına olanak sağladığı ve böylece benliklerini koruduğu için tercih edilen davranışlardır. Dolayısıyla, bireyin benliğini korumak için kendini sabote etme davranışına ihtiyaç duymamasını sağlamak, sabotajı önlemek için en uygun yardım yaklaşımlarından biri olmaktadır. Bu bağlamda, öz-yeterlilik, kendiliğin olumlu algılanması, öz-saygı gibi benlik ile ilişkili özellikler önem kazanmaktadır. 


Kendimizi sabote etme, çocukluğumuzdan itibaren kendiliğimize ve başarıya ilişkin geliştirdiğimiz olumsuz bilişsel yapılardan kaynağını almaktadır. Örneğin Çocuğa, akademik başarı gibi belirli görevlerdeki performansına dayalı olarak değerli olduğu duygusunun aşılanması çocuğun ebeveynlerine başarılı görünmek, onları mutlu etmek, onların dikkatini çekmek ve kendilik değerini korumak için kendini olduğundan daha yetenekli ve zeki gösterme çabası içine girmesine yol açabilmektedir. Zaman içinde bu eğilim kendini sabote etme davranışlarını ortaya çıkarmaktadır.


Kendini sabote etme stratejilerinin kullanımındaki ana nedenlerden bir diğeri ise, hata yapma korkusudur. Hata yapma korkusu nedeniyle kişiler çeşitli durumlara hazırlık yapmayı ertelemekte, olumsuz çıktılar oluşturarak olası başarısızlık sonucu yaşayacakları utanç duygusundan benliklerini korumaktadırlar.


Kendini sabote etme stratejisinin kullanımına neden olan etkenlerin bazıları ise

kaygı üzerine temellendirilmektedir. Özellikle yeterliği değerlendirmeye yönelik eylemlerin yapılacağı durumlarda birey başarılı olamama ya da yetersiz olma ihtimaline ilişkin bir kaygı yaşamaktadır. Birey, başarısız olabilme düşüncesine eşlik eden bu kaygıları giderebilmek için çeşitli arayışlar içerisine girmektedir. Ancak birey, arayış içerisine girdiği yöntemler arasından genellikle kendisini başarısız gösterme ihtimali olanları ortadan kaldırmayı tercih etmektedir.


Peki kendimizi sabote ettiğimizi nasıl anlayabiliriz ?


Öncelikle en yaygın davranışlardan biri ” Erteleme Davranışı ” ve ” Her yere geç kalma ” olarak karşımıza çıkar. Devamında ” Sorumluluklardan kaçma” , ” Hazırlık Eksikliği ” , ”Zorlandığında vazgeçmek ” , ” Girişken olmamak ” gibi davranışlar takip eder.


Kendimizi sabote etmeyi nasıl durdurabiliriz ?


Öncelikle “Kendi kendini sabotaj” eylemlerinden korunabilmek için öz yeterlilik kavramı, yani, insanın kendini pozitif algılaması; öz saygı gibi benlik ile ilişkili özelliklerin önemli olduğunu söyleyebiliriz. Öz yeterlilik algısının, çocukluk dönemlerinden itibaren geliştirilmesinde ebeveynler ve onlarla olan ilişkiler önem taşıyor. Benlik gelişiminde ebeveyn-çocuk etkileşiminin kalitesi, bireylerin gelecek dönemlerdeki yaşam kalitesini ve davranış şekillerini etkiliyor.



Sabote edici düşüncelerinizi tanımlayın.

Gün içinde sayısız düşünce zihnimizden gelir ve geçerler. Bazen hangi düşünce bizi olumsuz etkiliyor , hangi düşünce bizi baltalıyor farkında olmayabiliyoruz. Öncelikle bu düşünceler neler olabilir bir düşünelim. Bu tarz bir düşüncenin aklımızdan geçtiğini hissettiğimiz anda durun ve bu düşüncelerinizi gözden geçirin.


İç ses diyologlarınızı değiştirin.

Yeni bir serüvene atılırken kendimize söylediğimiz olumsuz sözler çok da işimize yaramaz. Kendinize acımasız davranmayın. Başkalarını gösterdiğiniz şefkati ve anlayışı kendinize gösterin. Her zaman aynı hayatları tekrarlamak zorunda değilsiniz…


Kendinizi destekleyici davranışlar geliştirin.

Kendinize söyleyeceğiniz pozitif şeyler neler ? Seçenekleriniz neler ? Hedeflerinize ulaşmanızı sağlayan birden fazla yol var mı ? Daha önceki başarılarınızı gözden geçirerek daha başarılı olmak için nasıl dersler çıkarabilirsiniz ?


Sosyal Çevrenizi gözden geçirin.

Sizi aşağı çeken insanlarla daha az , ilham veren kişilerle daha çok vakit geçirmeye çalışın. Çevrenizde size cesaret veren kişiler bulundurmaya çalışın.


Hedeflerinizi belirleyin.

Hedeflerinizi koyarken yeteneklerinizi doğru şekilde kullanabileceğiniz , gelişiminizi destekleyen hedefler belirleyin. Unutmayın , herkesin ritmi aynı değildir. Kendimizi tanımak hedef koymada önemli bir faktör. Asıl hedefinize ulaşmak için adımlarınızı günlük ve haftalık planlara bölmek hem gözünüzü korkutmayacak hem de hedefin ulaşılabilirliğine atıfta bulunmanıza yardımcı olacaktır. Her gün spor yapmak bugüne kadar sporu çok fazla aralıklarla ve belki hiç yapmamış biri için gerçeklikten uzak bir hedef olacaktır. Küçük adımlarla üç günde bir şeklinde bir planlama yapmak hedefinizin tamamından vazgeçmenizi engelleyecektir.


Hangi durumlarda bir uzmana danışmalıyız?


Kendine sabote davranışımız günlük işleyişimizi etkileyen, hedeflerimize erişmemizi engelleyen ve belirli kısır döngüler içinde kalmamıza yol açan duruma geldiğinde uzmana danışmak gerekir.



Uzman Klinik Psikolog Zümrüt Yaren SERT


KAYNAK :


Özçetin, Y. S. Ü., & Hiçdurmaz, D. (2016). Kendini Sabote Etme ve Ruh Sağlığı Üzerine Etkisi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 8(2), 145-154.

https://www.psychologytoday.com

Yayınlanma: 26.04.2023 13:36

Son Güncelleme: 26.04.2023 13:36

#psikoloji #ilişkiler #psikoterapi #düşünceler #duygular #kaygı #sosyal kaygı #yetersizlik #özgüven #kaygı bozukluğu
Psikolog

Zümrüt Yaren

SERT

Uzman Klinik Psikolog

( )( )( )( )( )

Uzmanlıklar:

Travma ve İlişkili Bozukluklar , Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları , Depresyon ve Mutsuzluk
Online TerapiOnline Ter...
süre 50 dk
ücret 700
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
süre 50 dk
ücret 800
Bunları da sevebilirsiniz...

Benjamin Franklin Etkisi: İyilik Yap İyilik Bul

BENJAMİN FRANKLİN ETKİSİBenjamin Franklin fakir bir ailenin 8. Çocuğuydu. Babası şamdan üretici olmasına rağmen kendisi ABD bilim insanı, yazar, mucit ve diplomat olmayı başardı. Ve sosyal ilişkilerinin de çok güçlü olduğunu söyleyebiliriz böylece insanları derinden gözlemlediği ve analiz edebildiği için bir fenomen ortaya attı. Fenomenin adı ‘’Benjamin Franklin Etkisi’’dir.Fenomeni özet bir şekilde ‘’karşındakine iyilik yaparsan o da sana iyilikle yanıt verir’’ diyebiliriz. Bir insanla iyi geçinmek istiyorsanız ama o kişi size kötü davranıyorsa ona iyilik yapın. Her ne kadar kulağa garip gelse de olumlu anlamda etkisini göreceksiniz. Örneğin iş arkadaşınızla ortak bir proje yapmanız bekleniyor. Ama bu kişiyle yıldızlarınız bir türlü barışmıyor. Yaptığınız davranışları yanlış yorumluyor veya size karşı fazla önyargılı. İşte bu durumda Benjamin Franklin etkisine göre eğer bu kişiye bir adım atarak ona iyilik yaparsanız o da size iyilik yapmaya başlayıp size daha olumlu yaklaşacaktır ve sizinle olan önyargılarını yıkmaya başlayacaktır. Benjamin Franklin Etkisi şöyle der:”Size iyilik yapmış biri, sizin ona yapma zorunluluğunuzu yerine getirmenize kıyasla, yeniden iyilik yapmaya daha çok hazır olacaktır.”Yani bir kişi başka bir kişiye yardım ettiğinde, iyiliği yapan kişi yardım alan kişiye bağlanır ve tekrar yardım etme ihtimali artar. Her ne kadar biz sevdiğimiz insanlara yardım ettiğimizi düşünsek de, bu etki sevmediğimiz kişilere yardım ettiğimizde de o kişilere yakınlaşacağımızı söylüyor. Fakat sevmediğimiz kişilerden istenen yardım boyutunun, küçük ölçekli olması gerektiğini belirtmekte fayda var. Aksi durumda yardım eden kişi, sevmediği kişiye yardım etmekten uzaklaşabilir… Birazdan Benjamin Franklin’in yaşadığı örneği okuduğunuzda, fenomen daha anlaşılır hale gelecek.Peki Franklin Etkisi ilk nasıl ortaya çıktı?Franklin’in başarılı bir diplomat olduğundan bahsetmiştik, Franklin siyasete ilk atıldığı zamanlarda bir siyasetçi Franklin’in fikirlerine saygı duymuyordu ve Franklin’i sürekli olumsuz yönde eleştiriyordu. Ama Franklin bu siyasetçiyi düşman edinmek yerine onunla dost olmanın düşüncelerini değiştirmede daha önemli olduğunu düşünüyordu. Ve sonuca baktığımızda Benjamin Franklin’in haklı olduğunu söyleyebiliriz. Bu siyasetçinin büyük bir kütüphanesi vardı, ve Franklin bu kütüphanedeki en nadir bulunan bir kitabı ödünç almak istedi. Ve kitabı geri verirken içine bir not iliştirdi. Bu notun içinde o kişiye duyduğu minnet duygusundan bahsediyordu, ve en sona da bir teşekkür mektubu koydu. Franklin böylece düşmanlık yerine ömür boyu sürecek bir dostluk yaratmıştı. Devamında Franklin, kitap ödünç alma tekniğinin başarısını basit bir kurala dayandırdı.“Size bir kez iyilik yapan, onu bir daha hiç zorlamanıza gerek kalmadan bir kez daha yapmaya hazır olacaktır.”Başka bir deyişle, bir kişinin sizi sevme olasılığını artırmak için size bir iyilik yapmasını sağlayın. Yüz yıl sonra, Rus roman yazarı Leo Tolstoy da aynı fikri şu cümlelerle dile getirdi:“İnsanları bize yaptıkları iyiliklerden dolayı değil, biz onlara iyilik yaptığımızda daha çok severiz.”Genel olarak sevdiğimiz insanlara yardım ederiz, iyilik yaparız. İyilik yapmak o kişiye değer verdiğimizi, saygı gösterdiğimizi ifade eder. Ama sanılanın aksine bu fenomen yalnızca sezgisel, duygusal bir durum değildir. Uyumsuzluk teorisi, iyilik yaptıktan sonra kişiyi daha çok seveceğinizi öngörür. İyilik yaptığımız kişilere daha çok bağlanıyoruz. Buna, bu fenomeni keşfeden ilk kişi Benjamin Franklin olduğu içinBenjamin Franklin Etkisidenir. Bu etkisi 1969’da bilimsel çalışmalar tarafından da kanıtlanmış ve onaylanmıştır. Bilişsel uyumsuzluk teorisi, insanların neden bu şekilde davrandıkları hakkında bazı açıklamalar ortaya koyar. Bilişsel Uyumsuzluk deneyine göre, bir kişinin inançları eylemleriyle çeliştiği zaman, zihinsel bir rahatsızlık tetiklenir. Bu da bireyi, çelişkiyi ortadan kaldırmak bir yol bulmaya zorlar. Örneğin inandığınız bir şeyi savunamadığınız zaman rahatsızlık duyarsınız, ve sesiniz yükselmeye, sinirlenmeye başlarsınız.Sinirbilimve psikolojidebilişsel uyumsuzlukadı verilen bu fenomene göre, insanlar arasındaki gerilimi çözmek için yaklaşım, davranış ve düşünceler değiştirilebiliyor.İnsanlar arasının bozuk olduğu insanlara hediyeler alarak veya onlara iyilikler yaparak, aslında onların mutlu olmasını sağlamaktan veya iyiliğin karşılığını ummaktan daha çok, kendilerini o kişileri daha fazla sevmeye alıştırmakta ve sorunları çözmektedir.1960’lı yıllarda, psikologlar Jon Jecker ve David Landy, bu 200 yıllık tekniğin yirminci yüzyılda hâlâ işe yarayıp yaramadığınıkeşfetmeye karar verdiler.Deneylerinde bir grup öğrenci arasında bir bilgi yarışması düzenlediler. Sonuçta da önemli bir miktar para ödülü vardı. Daha sonra deneyci öğrencilerin 1/3’üne deney için kendi parasını kullandığını ve parasının yetersiz kaldığını açıkladı. “Bana özel bir iyilik olarak, kazandığın parayı iade edebilir misin?” diye sordu.Aynı talep, deneyci tarafından değil, bölüm sekreteri tarafından farklı bir gruba daha yapıldı ancak bu sefer onlara parayı özel bir iyilik olarak değil, bir fona bağış yapmak biçiminde iade edip etmeyecekleri soruldu. Kalan katılımcılardan kazançlarını iade etmeleri hiç istenmedi. Son olarak, tüm katılımcılardan deneyciyi değerlendirme fırsatı içeren bir anket doldurmaları istendi. Ona özel bir iyilik yapmaya inandırılan katılımcılar onu en çekici buldular; kendilerini onun harika ve hak eden bir adam olduğuna ikna ettiler. Diğerlerinde ise tam olarak bu biçimde bir düşünce oluşmamıştı.İlk adımı atarak onlar için küçük bir iyiliği siz de yapabilirsiniz. İnsanlara yapılan iyilikler, arkadaş canlısı olduğunuzu gösterir ve onlara karşı herhangi bir kötü niyet beslemediğinize dair işaret verir. Başkaları için iyilik yapmak, insanların zihninde daha sempatik olmanızı sağlar. En azından, sizin için sahip oldukları ilk düşmanlıkları etkisiz hale getirir. Ve Benjamin Franklin etkisinin tanımladığı gibi ona iyilik yaparsanız, siz de o kişi hakkında daha olumlu hissetmeye başlarsınız. İyilik dürtünüzü, kendi çıkarları için kullanmak isteyen insanlara karşı bilinçli olmanız dileğiyle…Kaynakça: http://www.olaganustukanitlar.com/benjamin-franklin-etkisi-nedir-birinin-sizden-daha-fazla-hoslanmasini-nasil-saglarsiniz/https://dusge.com/benjamin-franklin-etkisi-iyilik-istemenin-onemi/https://www.matematiksel.org/benjamin-franklin-etkisi-iyilik-yap-denize-atma/https://tr.wikipedia.org/wiki/Benjamin_Franklin_etkisihttps://evrimagaci.org/benjamin-franklin-etkisi-bir-kisiye-bir-kere-iyilik-yaptiginizda-ayni-kisiye-tekrar-iyilik-yapma-ihtimaliniz-neden-artiyor-2247https://sakaryagazetesi.com.tr/yazarlar/ebru-emre/benjamin-frankling-etkisi/9054/

Sosyal Fobi

Sosyal Fobi Nedir?Sosyal Fobi; kişinin diğer insanlar tarafından yargılanabileceği kaygısını taşıdığı, toplumsal ortamlarda rezil olacağı konusunda belirgin ve sürekli korkusunun olduğu bir kaygı sorunudur. Sosyal fobi belirtileri kişi sosyal ortama girdiğinde veya daha girmeden başlayabilir. Bedensel belirti olarak; yüz kızarması, terleme, ağız kuruluğu, çarpıntı, nefes kesilmesi, nefes darlığı, mide bağırsak sisteminde rahatsızlık, ishal, kas gerginliği, titreme olabilir. Aklından “rezil olacağım, yetersizim, çirkinim, beğenilmiyorum, hata yapmamalıyım” gibi düşünceler geçebilir. Sosyal fobi yaşayan kişiler; korkulan ortama girmeme, korkulan ortamı terk etme, göz temasından kaçınma, ilgisiz şeyler düşünme gibi davranışlar sergileyebilir.Sosyal Fobi Hangi Durumlarda Ortaya ÇıkarSosyal fobi testi olarak en yaygın kullanılan Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeğidir. Bu ölçekte belirtilen sosyal durumlardan bazıları şunlardır.-Toplum içinde telefonla görüşme -Küçük bir grup etkinliğinde yer alma-Toplum içinde yemek yeme-Yetkili biri ile konuşma-Kalabalık önünde konuşma-Başkaları tarafından izlenirken çalışma-Yabancılarla karşılaşma veya ilgi odağı olma-Yetenek veya bilgi testine tabi tutulma -Davet verme Sosyal fobi yaşayan kişi; sosyal ortamlara girmek istediği halde giremez, girse bile çok zorlanır. Olay sonrası da yaşadıkları şeylerle ilgili olarak çok fazla zihinsel uğraşları olur. Genel olarak işlevselliği azaltan bir sorun olmasına rağmen tedaviye başvuru oranı düşüktür. Çünkü psikolojik destek almak için yapılması gereken şeyler de, kişide kaygı oluşturur ve bunu da erteleyebilirler. Sosyal fobi testi olarak internette birçok içerikle karşılaşabilir.Fakat unutulmaması gereken şey bu testlerin tanı amacıyla kullanılmadığıdır. Sosyal Fobinin çekingenlikten farkı nedir? Sosyal fobi yaşayan kişiler diğer insanlar tarafından olumsuz değerlendirebilecekleri biçiminde bir tehlike algıladıklarında ilgi ve dikkatlerini kendilerine yöneltmektedirler. Çevrede neler olduğuna dikkat etmeksizin kendi olumsuz otomatik düşüncelerine odaklanmaktadırlar. Bu durum çekingenlikle sosyal fobi arasındaki en önemli farklardan biridir. Çekingen veya utangaç kişi sosyal ortamlara, sosyal fobiye benzer şekilde olumsuz düşüncelerle giriyor olabilir. Ancak çevreyi gözlemleyebilmesi sonucu kendisine olan olumlu tavırları fark ederek olumsuz düşüncelerden kurtulabilir.Sosyal Fobi Nasıl Yenilir?Sosyal fobinin diğer kaygı sorunlarından en önemli farkı; korktuğu şey başına gelir. Sosyal fobi yaşayan kişiler genellikle iki şeyden korkarlar; 1- sosyal ortamlarda tuhaf davranmak, farklı görünmek ve komik duruma düşmek2- gözlendikleri bu ortamlarda kaygı yaşamak ve kaygılı görünmek‘’Sosyal fobi nasıl yenilir?’’ sorusunun cevabı elbette kişiye ve bağlama göre değişir. Bu konuda bireyin yapabileceği şeylerin başında doğru bilgilere ulaşarak farkındalık sağlamasıdır. Sosyal ortamlara girmeden veya girince zihninden geçen düşünceleri not ederek başlayabilir. Bu düşünceler ne kadar gerçekçi olduğuna, zihnin felaket senaryolarının test edilip edilmediğine bakabilir. Sonrasında girmekten çekindiği sosyal ortamları hiyerarşik bir şekilde listeleyebilir. Kendisine en az rahatsızlık veren durumları sıfırla yüz arasında puanlayabilir. Bu durumlardan kaçınmanın sadece kısa vadede işe yaradığını fakat uzun vadede sosyal fobiyi daha da arttırdığını kendisine hatırlatmalı. Hazırlamış olduğu listeden en az rahatsızlık verenden başlayarak bu ortamlara girmeye başlamalı. Duyduğu kaygının ve bedensel duyumların en az 15-20 dakika kaldığı ortamlarda nasıl değiştiğini deneyimlemelidir. Elbette bu süreçleri bir uzman eşliğinde yapması daha uygun olur.Sosyal fobi tedavisi Tedavide kişinin durumuna göre bazen tek başına psikoterapi, bazen tek başına farmakoterapi (ilaç tedavisi) kullanılır. Bazı durumlarda her iki yöntem beraber kullanılabilir. Bilişsel davranışçı terapi en yaygın kullanılan ve etkinliği en yüksek olan terapi yöntemlerinden birisidir. Sosyal fobinin tedavisinde in-vivo (yaşayarak) maruz kalma, hayali maruz kalma, davranış deneyleri gibi davranışçı müdahaleler yapılır. Yaşanan kaygı duygusunu ve bu kaygıya karşı oluşan bedensel tepkileri tanıma, kaygı doğuran durumlardaki düşüncelerin ne olduğunu anlama, düşünce hatalarını tespit ve yeniden yapılandırma gibi bilişsel müdahaleler yapılır. Bireysel terapiler yapıldığı gibi grup terapisi de uygulanabilir.Tedavide ilk tercih genellikle psikoterapidir. Bilişsel Davranışçı Terapi AmaçlarıKaygının doğasını ve kaygıyla ilişkiyi öğrenmekKaygının doğal olarak kaybolmasını deneyimlemek( Bu amaçla hiyeyarşik korku listesi oluşturulup en az kaygı verenden başlanarak alıştırma tedavisi uygulanır.) Sosyal kaygıyla barışmak ve başetme becerisiBilişleri yeniden yapılandırmak (kişinin kendisi çevresi ve dış dünya hakkındaki inançları çalışılır)Fakat kişinin durumuna göre ilaçlar da kullanılabilir. Bu ilaçlar üç grupta toplanırlar; antidepresanlar, benzodiyazepinler ve beta blokörler. Sosyal fobi ilaçları hekim kontrolünde kullanıldığında etkili ve güvenlidir. Fakat kontrolsüz kullanıldığında, başka sorunlara da yol açabilir. Benzodiyazepin grubu ilaçlar bağımlılık açısından risk oluşturduğu için uzun süre kullanılmaz.Kendine Yardım KitaplarıSon yıllarda bilişsel davranışçı terapi temelli kendine yardım kitapları hakkında da önemli çalışmalar yapılmaktadır. Bu kitaplar okura doğru bilgiler sunduğu gibi, kendi kendine uygulayabileceği teknikler de anlatmaktadır. Çeviri kitaplarının yanı sıra Türkçe olarak yazılan eserler de raflarda yerini almıştır. Doç. Dr. Kadir Özdel tarafından hazırlanmış olan‘’Sosyal Fobiden Hayata Yolculuk’’ kitabı bu alandaki en faydalı kitaplardan birisidir. Kitap dört bölümden oluşmaktadır;‘’Sosyal Kaygı Bozukluğu Nedir?’’, ‘’Sosyal Kaygı Bozukluğu Neden Olur?’’, ‘’Sosyal Kaygı Bozukluğu Tedavisi’’, ‘’Ben Ne Yapabilirim?’’Tedavi Edilmezse Ne Olur?Sosyal fobi tedavi edilmediğinde kişinin yaşam kalitesi düşer. Bazı ortamlardan kaçınmaya başlar, bazı durumlarla karşılaşmamak için hareket alanını daraltır. Öte yandan sosyal ortamlara girerken gerginliği azaltmak amacıyla alkol kullanmaya başlayabilir ve bağımlılık sorunu da eklenir. Mesleki anlamda önüne gelen fırsatları hep erteleyebilir. Sosyal fobi tedavisi mümkün iken kişi bununla yaşamaya alışmaya çalışır. Belki çevresi tarafından böyle kabul edilir. Fakat bu yalancı konfor alanı uzun vadede kişinin hayatını birçok açıdan kısıtlayabilir.Dr. Mustafa İspir

Mustafa İSPIR 26.11.2021

Psikoterapi Nedir?

Başa çıkılmaz bir stres, karmaşık ilişkiler veya kişisel gelişim zorlukları ile karşılaştığımızda, içsel dengeyi yeniden bulmak ve daha sağlıklı bir yaşam sürdürmek için psikoterapi sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Psikoterapi, duygusal sıkıntıları, zihinsel sağlık sorunlarını ve yaşamın zorluklarıyla başa çıkmak için kullanılan bir dizi terapötik teknikler ve stratejiler bütünüdür. Bu yazıda, psikoterapinin ne olduğunu, farklı türlerini, nasıl çalıştığını ve nasıl fayda sağlayabileceğini daha yakından inceleyeceğiz.Psikoterapi Nedir? 🧠Psikoterapi, bir terapist ya da danışman ile bire bir ya da grup terapisi şeklinde gerçekleştirilen bir tedavi sürecidir. Bu süreç, kişinin duygusal sıkıntılarını anlamasına, kişisel güçlü ve zayıf yönlerini keşfetmesine, sağlıklı başa çıkma stratejileri geliştirmesine ve daha sağlıklı ilişkiler kurmasına yardımcı olmayı amaçlar. Psikoterapi, birçok farklı teorik yaklaşıma dayanabilir ve bireyin ihtiyaçlarına, terapistin uzmanlık alanına ve terapi sürecine özgü hedeflere göre şekillenir.Farklı Türleri Nelerdir? 🌟Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Bu terapi, düşüncelerin, duyguların ve davranışların birbiriyle nasıl ilişkilendiğini anlamaya odaklanır. BDT, sorunlu düşünce kalıplarını tanımlamayı, sorgulamayı ve değiştirmeyi hedefler.Psikanalitik Terapi: Sigmund Freud'un kuramına dayanan bu terapi, bilinçdışı süreçlere odaklanır. Terapist, bireyin bilinçaltındaki iç dinamikleri keşfetmeye çalışır ve bu sayede duygusal rahatlama ve anlayış sağlamayı amaçlar.İnsan Merkezli Terapi: Carl Rogers'ın teorisine dayanan bu terapi, bireyin kendini gerçekleştirme güdüsünü ve içsel iyileşme kapasitesini vurgular. Terapist, bireyi kabul edici ve destekleyici bir ortamda anlamaya ve güçlendirmeye odaklanır.Psikodinamik Terapi: Freud'un çalışmalarına dayanan ancak daha modern bir yaklaşımı benimseyen bu terapi, geçmişteki ilişkilerin bugünkü duygusal sorunları nasıl etkileyebileceğini incelemeyi amaçlar.Grup Terapisi: Bir grup içinde terapi yapma yöntemidir. Bu terapi, bireylerin birbirlerinden öğrenmesini, desteklemesini ve paylaşmasını sağlar.Nasıl Çalışır? 🔄Psikoterapi, bireyin ihtiyaçlarına ve terapistin uzmanlığına bağlı olarak değişen çeşitli teknikler kullanır. Bir terapist genellikle bireye sorular sorar, dinler, refakat eder, destekler ve yönlendirir. Terapi genellikle belirli bir hedefe ulaşma çabasında geçer. Bu hedefler, duygusal rahatlama, daha sağlıklı bir düşünce yapısı geliştirme, daha sağlıklı ilişkiler kurma veya belirli bir davranışı değiştirme olabilir.Faydaları Nelerdir? 🌈Psikoterapinin birçok faydası vardır. Bunlar arasında şunlar bulunur:Duygusal Rahatlama: Terapi, duygusal yükleri hafifletmeye ve zihinsel sağlığı iyileştirmeye yardımcı olabilir.Davranış Değişikliği: Terapi, istenmeyen davranışları anlamaya ve değiştirmeye yardımcı olabilir.Öz Farkındalık: Terapi, bireyin kendi düşünceleri, duyguları ve davranışları hakkında daha derin bir anlayış geliştirmesine yardımcı olabilir.Daha Sağlıklı İlişkiler: Terapi, bireyin ilişkilerinde daha sağlıklı ve tatmin edici bağlar kurmasına yardımcı olabilir.Sonuç 🎉Psikoterapi, insanların zorluklarla başa çıkmalarına, içsel dengeyi yeniden bulmalarına ve daha sağlıklı bir yaşam sürmelerine yardımcı olan etkili bir tedavi yöntemidir. Her bireyin ihtiyaçları farklı olduğu için, terapistin destekleyici, anlayışlı ve güvenilir bir ortam sağlaması önemlidir. Psikoterapi, birçok kişi için yaşam kalitesini artıran ve duygusal refahlarını geliştiren değerli bir kaynaktır.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Eray ARSLAN 20.04.2024