Yaşadığımız son deprem ülkemizde birçok insanda büyük bir şok etkisi yarattı. O bölgede yaşayanlar birincil travma yaşarken neredeyse tüm Türkiye ikincil travma yaşadı. Kişi depremi birebir yaşamasa yani depremzede olmasa dahi medyadan gördüğü kadarıyla da travmative olabilir bu duruma ikincil travma denir. Sanki kendisi yaşamış gibi bir üzüntü, kaygı hatta suçluluk duygusu görülebilir.
İnsanın psikolojik sağlamlığını korumasını sağlayan temelde iki şey vardır. Birincisi güven, ikincisi kontrol duygusu. Bu duygular daha dengeli bir ruh haline sahip olmamıza yarar. Deprem sonrası psikolojileri olumsuz etkilenen kişilerin de birincil veya ikincil olarak farketmeksizin bu duyguları sarsılıyor. Kontrol duygusuna büyük zarar geldiğinden büyük bir şoka giriyorlar. Yaşadığı şok durumuna verdiği tepkiler, kişinin sandığının aksine anormal değildir. Anormal bir duruma verdiğimiz anormal tepkiler normaldir. Bu tepkilere psikolojide akut stres tepkisi denir. Yaklaşık bir ay sürer ama devam ederse TSSB gelişebilir.
Deprem gibi bir doğal afetin ardından toplumda psikolojik rahatsızlıkların görülme sıklığı artar. En sık bildirileni Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)'dur ayrıca depresyon, anksiyete, psikoz da diğer artan rahatsızlıklardır. Yapılan çalışmalar depremzedelerin yaklaşık %20'sinin TSSB yaşadığını gösteriyor.
Belirtiler:
Tüm bunlar vücudumuzun ve zihnimizin alarm seviyesinde olduğundan verdiği tepkiler ve birer savunma mekanizmasıdır. Depremden kurtulanlar genellikle aşırı uyanıklık yaşarlar. Herhangi bir küçük gürültü, saklanmak için koşmalarına veya sevdiği birinin iyi niyetli ama beklenmedik bir dokunuşu korkuyla bağırmalarına neden olabilir. Bunun nedeni, vücudun güvenliği için başka bir tehdide karşı yüksek alarm halinde olmasıdır bu da kişiyi gergin hissettirebilir.
Bir doğal afet olan deprem bireylerde şok, güven ve kontrol kaybı,ölüm kaygısı gibi duygular uyandırır ve genellikle sonrasında deprem travması yaşanır. Ev kişinin kafasında en güvende olduğu yerken bir anda bu düşünce yıkılır ve kişi kendi başına da gelme ihtimaline karşı büyük bir korku, kaygı ve güvensizlik hissi yaşar.
Depremde yakınlarını kaybeden kişiler başta yaşadıkları şokun etkisiyle olayları anlamlandıramayabilirler sonrasında üzüntü ve öfkeyle yas sürecine girebilir bunların hepsi normaldir. Depremde enkazdan sağ çıkan kişilerde afet travmasının etkisiyle hayatta kalma suçluluğu görülebilir (survival guilt).
Bazı belirtiler kısaca şöyle özetlenebilir.
Ayrıca, insanların bazı fiziksel şikayetlerden muzdarip olduğu ama doktorların fiziksel muayeneden sonra hiçbir şey bulamadıkları da sıklıkla görülür. Çocuklarda davranış değişiklikleri görülebilir eskisinden daha huzursuz, sinirli, agresif, sessiz hale gelebilirler. Birey eğer depremde uzuv kaybı yaşadıysa bu yeni haline alışması uzun zaman alabilir ve bu süreçte yas içinde olduğundan depresif ve kaygılı olabilir. Uzuv kaybı yaşayan bireye yardımcı olmak için dahi olsa onlar istemediğinde zorla ve ısrarla yardım etmeyi teklif etmemeliyiz çünkü bu bireyin o an yaşayabileceği yetersizlik duygunu pekiştirebilir. Ayrıca bir diğer konu, bedeni bulunamadığından kaybettiği sevdiklerine veda etmek için kültürlerinin bir parçası olan önemli dini törenleri gerçekleştiremeyen pek çok kişi yas tutma sürecinde başa çıkmakta çok daha zorlanıyor.
Bu kişiden kişiye göre değişir bazılarında çok uzun süre devam ederken bazılarında kısa sürer bunda birçok faktör etkilidir. Bu etkileri 1 ay civarı yoğun şekilde yaşamak beklense de bu süre aşıldığında kişinin TSSB geliştirdiği düşünülebilir. 1 ay süren akut stres tepkileri yaşamak anlaşılırdır. İlerleyen süreçte belirtiler azalmıyorsa hatta belki artıyorsa ve kişi işlevselliğini yitirmeye başladıysa psikolojik destek alması gerekebilir.
Deprem sadece bireysel değil toplumsal da bir travmadır. Böyle büyük bir psikolojik travmanın atlatılabilmesi için toplumsal ve sosyla destek, dayanışma ortamının olması çok önemlidir. İnsanın özellikle de ilk dönemde en önemli ihtiyacı temel ihtiyaçlarını karşılamak ve güvende olduğunu hissetmektir. Daha sonrasında yapılabilecekler şöyle sıralanabilir:
Kendine zaman tanı, hissettiğin olumsuz duyguların düşman olmadığını farket ve onları da yaşamaya izin ver kaçma öfkelenmekten veya üzülmekten.
Yalnız kalmamaya çalış.
Duygularını hislerini sevdiklerinle mutlaka paylaş içinde tutma.
Biraz olsun normallik duygusuna geri dönmek için mümkün olan en kısa sürede eski bir rutini devam ettirmek veya yeni bir rutine sahip olmak iyi gelebilir.
Öncelikle olayla ilgili duygu ve düşünceleri sindirmek gereklidir. Sindirmek için de duyguları serbest bıramak, ifade etmek, yaşamak gerekir. Duygular bastırıldığında değil yaşamaya izin verildiğinde rahatlar. Diğer bir yapılması gereken şey beyinde korku uyandıran şeyi yatıştırmaktır. Olayla ilgili belli rahatsız edici ve gerçekçi olmayan düşünceleri düzeltmek bakış açısını güncelemek gerekir. Genellikle akut stres zamanla azalıp hayata adapte olunur. Büyük bir çoğunluk adapte olsa da bazıları olamayabilir, üstünden geçen süreye rağmen belirtiler azalmak yerine aynı şekilde devam edebilir.
Eğer belirtiler geçmiyorsa, olay sanki dün olmuş gibi bir hissiyatın varsa, uyku uyumakta zorlanıyorsan, hayatının akışını, iş/arkadaşlık/aile/okul hayatını olumsuz etkilemeye devam ediyorsa, kaçınma davranışı yani depremi hatırlatan insan, konuşmalar gibi tetikleyicilerden özellikle kaçındığını farkettiysen, normalde öfkeli biri olmamana rağmen öfkeni kontrol etmekte zorlanıyorsan, aşırı tepki veriyorsan yani sinirli birine dönüşmüşsen, duygusal uyuşmak dediğimiz sanki hiçbir şey olmamış gibi, duygusal bir belirti göstermiyorsan, boşluktaymışsın gibi hissediyorsan, dissosiyasyon dediğimiz örneğin bir yakınını kaybetmiş olmana rağmen veya evin yıkılmış olmasına rağmen hayatının bu kısımlarını hatırlayamıyorsan sanki hiç yaşamamışsın gibi hissediyorsan kesinlikle beklemeden hemen bir uzmandan psikolojik yardım almalısın.