Çocuklar İçin Regülasyon



Regülasyon diğer bir adıyla duygu düzenleme , kişide doğuştan gelen bir yetenek olmaktan ziyade doğum sonrası kazanılan ve bakım veren kişinin oldukça etkin rol aldığı bir beceridir. Duygu düzenleme becerisi, yoğun hisler içindeyken dengede kalabilmeyi , kendimize ve çevremize zarar vermeden duygularımızı sağlıklı bir şekilde ifade edebilmeyi kapsar. Aynı zamanda bireylerin hedeflerine ulaşabilmeleri ve sosyal hayata uyum sağlayabilmeleri için duygusal uyarılmanın başlaması, sürdürülmesi ve yönetilmesini içerir. Kişi tüm bunları yaparken, duygu düzenleme stratejilerini kullanır. Duygu düzenleme becerisi çocuklara , duygularını ve tepkilerini daha sağlıklı ifade edebilmelerini ve problemleriyle daha iyi baş edebilmelerini sağlar. Bebekler ilk doğduklarında duygu düzenleme becerisi tekniklerinden yoksun oldukları için ‘’ağlamak’’ kendilerini regüle edebilmeleri için ilk başvurdukları yöntem oluyor. Yaşamın diğer yıllarında ise ebeveyn regülatör görevinde karşımıza çıkıyor. Örnek verecek olursak , çocuk yere düşüp her ağladığında bakım veren kişi kısa zamanda yanına gelip onu teselli ettiği için , sevgisini ve güvenini hissettirdiği için bundan sonraki diğer benzer anlarında çocuk bekleme süresini artık tolere edebiliyor. Çünkü o zaman çocuk için dünya bilinir ve güvenilir bir hale geliyor ve bu durum çocuğun duygu düzenleme becerisi kazanmasında önemli bir adım olmuş oluyor.


Çocukların regülasyonları için yardımcı olabilecek bazı teknikler :


  • Fiziksel temasta bulunun

Sarılın.

Çocuğunuzu bir battaniye ile sarıp sarmalayabilirsiniz ve kucağınızda sallarken ona ninni söyleyebilirsiniz ya da dinlendirici bir müzik açabilirsiniz.

Gıdıklama ve boğuşmanın olduğu oyunlarda regülasyon için değerli yöntemlerden biri.



  • Fiziksel egzersiz yapmasını sağlayın

Çocuğunuzun fiziksek olarak egzersiz yapmasını, hareket etmesini sağlayın.

Doğada yapacağınız uzun yürüyüşler, beraber oynayacağınız zıplamalı oyunlar ve egzersizler çocuğunuzun duygu düzenlemesine yardımcı olacaktır.



  • Duygularını ifade etmesine olanak tanıyın ve rol model olun.

Çocuğunuzun o anda ne hissettiğini, hangi duygular içinde olduğunu ifade etmesine yardımcı olun. Bunun için onu cesaretlendirin. Arkadaşları oyununa katılmadığında ‘’ Seninle oynamamaları seni üzdü, bunu görebiliyorum.. Seninle oynamalarını isterdin. ‘’ gibi ifadelerle onu anladığınızı kelimelere dökün. Bu ona sonraki seferde duygularını daha rahat ifade edebilmesi için cesaret verecektir. Ayrıca sizin de günlük hayatta üzgün hissettiğiniz durumlarda bunu cümlelerle ifade edebilmeniz çocuğunuz

için rol model olacaktır.



  • Birlikte nefes egzersizi alıştırmaları yapın

Nefes , durup düşünmek , sakinleşmek ve regüle olabilmek için bize yardımcı olan en önemli

tekniklerden. Doğru nefes almak, kendimizi regüle edemediğimiz anlarda, öfkeli olduğumuzda duygularımızı düzenlememizde aktif rol oynar.

Çocuğunuz öfkelendiğinde veya yoğun duygular ile boğuştuğu sırada , durup nefesini dinlemesini sağlamak, nefese odaklanmasına yardımcı olmak, birlikte nefes alıştırmaları yapmak duygu regülasyonunda önemli bir nokta.



Yayınlanma: 11.01.2021 19:28

Son Güncelleme: 11.01.2021 19:28

#çocuk #regülasyon#çocuk psikolojisi#gelişim psikolojisi#psikoloji
Psikolog

Zümrüt Yaren

SERT

Uzman Klinik Psikolog

( )( )( )( )( )
0 Yorum
Travma ve İlişkili Bozukluklar
Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları
Online TerapiOnline Ter...
süre 50 dk
ücret 700
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
süre 50 dk
ücret 800
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

İçe Bakış, Kendine Varış

Kendine Sarılmak Merhaba güzel kızım,Nasılsın? Öyle herkesin sana sorduğu gibi öylesine bir soru değil bu kez, gerçekten nasılsın?Sanmışlıkların, yanılmışlıkların, arayışların, bulamayışların, çıkmaz sokaklarda kayboluşların, kendi içine bir türlü varamayışların nasıllar? Nasıldı içinde öldürmeye çalıştığın saf küçük kızı toprak altında bırakmak? Başkaları için kendini hiçe saymaklar seni çokluğa götürdü mü?Herkese iyi olmaya çalışmaların kendine nasıl da saf kötülük oldu. Kendinden verdin ama bak hiç kalmadın. Kendini hep erteledin, kendine hiç zamanın yoktu. Hayat zordu, yol uzundu ama yönünü yokuşlara çeviren sendin. Sen yaşamaya değil ancak ölmemeye gücü yeten o solgun çiçek değilsin. Başkalarına can olayım derken kendini susuz bırakma olur mu?Şimdi içinde susan silahların sessizliği. Biten savaşın sükuneti, belki kuzuların sessizliği. Başkalarının savaşlarında kendini onlara siper etmeler bitti küçük savaşçım, artık kendi hayatın için savaşma zamanı. Sen savaş istemezsin bilirim. Ama en azından koşmasan da yürü olur mu. Hep mektuplar yazardın, mektuplar almak isterdin; nasıl da kendini unuttun. Posta kutum acaba çalındı mı, evimin yolları unutuldu mu diye düşündüğün zamanlarda kendi kapını kendi sözcüklerinle çalmayı ihmal etme olur mu.Ben buradayım. Seni bekliyorum, seni arıyorum, seni inşa ediyorum. PervaneYanmalar, sönmemeler... kül oldum bittim sandıkça, hep yeni baştan tutuşmalar... Gözlerin itfaiye ararken bir bardak suya muhtaç kalışlar... Sonra o bir bardak suda boğulmalar... Gördüğün her kıvılcıma yangın tüpüyle koşarken kendi yangınlarında küle karışmalar... O ateşe attığın odunları hatırlayıp yardım istemeye utanmalar... Yanabilen parçaları herkes yakabilir, ben de yanmasaymışım diye hissedilen suçluluklar... Kendi acılarına kendinden prangalı hissedişler... Dört yanın alevken içinde harlanan yangınlar... Bu yangını ben başlattım, ben söndürmeliyim baskısı.Hiçkimse yandığını görmeyebilirmiş, herkes o yangına su tutmak istemeyebilirmiş. Aynı ateşlere pervane olunabilirmiş, bile isteye basılabilirmiş o sıcak küllere. Her ateş aynı yakmazmış herkesi. Her elde yokmuş yangın tüpü, herkesten yardım beklenmezmiş. Su kendinde olsa dahi dökmek zor gelebilirmiş.Güzel kızım,Bitmedi mi ateş böceği gibi pervane oluşların? Yetmedi mi ateşe gözün kapalı atlayışların? Nerede kaldı deneyimlendikçe akıllanmaların? Günebaka-mayışGünebakan penceresindeydi ve bahar bir türlü gelmek bilmezdi. Güneş gidince günlerim kara teslim olmuştu. Kendime giden yollar kapanmıştı. İçimdeki belediye çok iyi çalışmıyormuş meğer. Bir şeylerin yokluğunun grevi ve çalışanların süresiz izni. Ama güneşimi kendi içimden doğurmayı, kendi yolumu aydınlatmayı öğrendim. Meğer bahar, ben pencereden bakmayı reddederken de geliyormuş. Ne tuhaf değil mi aynı şehirde herkesin bir başka mevsimi yaşaması. Meğer güneş saydığım mum, yatsı gelince sönüvermiş.Fark ettim ki ben en ufak parıltıya zamansız çiçekleniveren sonra da kar altında renkleriyle kalakalan ağaç dallarıydım. Ankara ayazında baharı bekleyen bir ağaç olmak çok zor. Ama bahar geldi artık. Çiçeklerin solmuşluğu susuzluktan değilmiş. Yanılmak her şeyi yeni baştan görecek gözlerin bahşedilmesi gibiymiş. Geldim, gördüm, şimdi ışıldıyorum. Ağaç KadınHangi mevsimi yaşamaktayız? Güz olup yapraklarımızı mı döktük birer birer yoksa bahar olup çiçeklendik mi?Hangi düşünce tohumları atıldı da nerelerde yeşerdik? Nerelere uzanır köklerimiz? Kaynağımızı en çok nerelerden alırız? Yağmur suları yeter mi susuzluğumuzu dindirmeye, tamah edenlerden miyiz yoksa düzenli bakım mı gerektiriyoruz? Başkalarını yeşertmek için kendini susuz bırakanlardan mıyız yoksa?Daha yukarılara uzansın diye kollarımız, bizi budayan neler oldu yaşamımızda? Dallarımız ne zaman kahkahalara salıncak, başlara gölgelik oldu? Hangi gönül kuşlarına yuvayız, kimlere nefesiz?Ahlat ağacı gibi şekilsiz miyiz, kaktüs gibi dikenli mi? Çam ağacıysak dört mevsim yeşil oluşumuz mu çarpar gözlere yoksa dört mevsim dikenli oluşumuz mu?Toprak ana doğurgandır derler. Peki biz hangi yeniliklere gebeyiz? Hangi gelişmelerin tohumları saklı içerimizde?İnsan doğadır, doğayla var olandır. Doğada saklı parçamızı, yine doğayla anlamlandıracağımıza inanmaktayım. Kendime nefes olurken başkalarına da nefes olabilmek niyetim, hepsi bu. Kırılan Dallar Göğe Yarasıyla UzanırTutunduğum dallar,Tutunamadığım dallar,Tutunduğumu sandığım dallar,Tutunuyorken kırılan dallar;Dallarımı kıranlar...Oysa ben yalnız çocuklar salıncak kursun isterkenKırılmış dal hüznüyle beni bırakanlar.Beni budayanlar,Budamak isterken tüm bağlarımı koparanlar...Hayatla ve elbette kendimle.Belki en çok da kendimle...Oysa güçlenmem gerekirmiş,Budanıp da göğün de göğüne uzanmalıymış gövdem.Şimdi kendi gölgeme dahi uzanamaz dallarım.Kırılan dallar göğe yarasıyla uzanır.Yaramı soludum, göğsümde büyüdü.Dalım;Kırılan,Yarasını dost belleyip de reçineyle tutturan. Gönlümün Mavi KuşuGönlümüzde saklı o mavi kuş...Her adımımızda bizimle olan ancak herkesten sakladığımız. Ortaya çıkarsa ocağımıza incir ağacı dikeceğinden endişe ettiğimiz yüreğimizdeki mavi kuş hani. Ne kadar dışarı çıkmaya can atsa da yalnızca geceleri yalnız kaldığımızda özgür bıraktığımız, kanat çırpmasına göz yumduğumuz. Kaçıp gider de onsuz ne yaparız bilemediğimizden pencereleri sıkıca kapattığımız.Yaşamın şavkıması sürsün diye gözlerimizde sakladığımız o mavi kuşun ölmesine izin vermeyelim.“Geçti artık göğsümde kuş barınmaz anladım.” dememek için belki.Hangi müziğe kulak verip ritminde kanat çırpıyoruz? Yüzümüzü hangi yöne çevirip mavinin hangi tonunda süzülüyoruz?Kanadımız mı kırıldı, yorgun mu düştük, rotamızı kaybettik de sonsuz mavilikte kendimizi mi yitirdik? Uzaklaşabileceğimiz yerlerde ayağımıza atılan düğümleri kördüğüm mü ettik? Bir kafesi gök belleyip üç karışa özgürlük mü dedik? Kanadımızı çırptığımızda çepeçevre kaygı ve korkularla sarılıp yerleri yurt mu edindik? Pişmanlık ve keşkeler kanadımızı kırdı da ev bellediğimiz kafesin eşiğinden mi geri döner olduk? Uçamayacağımıza inandık/ inandırıldık da kuş olduğumuzu, kanatlarımızın varlığını mı unuttuk?Her neyse ve her nedense. Yer benmişim, gök benmişim. Uçmaklar kadar kalmaklar da bendenmiş. Uçmaklar içindeki açmazlar. Zaten uçmak, bazen de durup soluklanmaktır.Bir kuşsam ve maviliğe aitsem kanatlarımın varlığını hatırlamam gerek. İçimdeki sese kulak, kendime el verip uçmayı seçiyorum. Ait olduğum mavilikte yola çıkıyorum bu sebepten.Kendimden, kendime.Maviliğe varmaklara değil; mavilikte yitirdiğim kendimi, mavilikte bulmaklara.

Depresyon Nedir?

Son yıllarda çok kullanılan bir terim olan ''depresyon'', halk arasında bir üzüntü hali olarak bilinmektedir. Olumsuz bir durum karşısında üzülmek, bir ilişkinin bitimi sonrası birkaç gün hiçbir şey yapmak istememek, ağlamak, huysuz olmak gibi durumlar halk arasında depresyon olarak adlandırılmaktadır. Hatta üzüntülü iken kullanılan battaniyeye ''depresyon battaniyesi'', dinlenilen şarkılara ''depresyon şarkısı'' ismini vermişlerdir. Peki gerçekten de bu durumlar depresyon mudur? Depresyon bir üzüntü hali midir? Biraz dondurma yiyip birkaç gün ağlayınca geçen bir ruh hali durumu mudur?Halk arasında üzüntülü ruh halinin bir karşılığı olarak kullanılan depresyon terimi, aslında kişiyi intihara kadar sürükleyebilecek ciddi bir duygudurum bozukluğudur.Üzücü ve sıkıntı verici olaylar karşısında üzüntülü olmak gayet doğal ve insanidir. Depresyonda ise bu üzüntüden daha farklı boyutta duygular vardır.Öncelikle depresyon teşhisinin konulabilmesi için kişinin bazı belirtileri taşıyor olması ve bu belirtilerin en az 2 haftadır devam ediyor olması gerekmektedir. Peki nedir bu belirtiler?-Sürekli üzgün hissetmek-Gün içinde yapılan aktivitelerden zevk almama ve ilgi kaybı-İştahsızlık veya aşırı yeme-Uyku sorunları-Sürekli yorgun hissetme-Hareketlerde ve konuşmada yavaşlama-Değersizlik hissi-Kendinden nefret etme-Nedeni olmayan fiziksel ağrılar-Dikkat bozukluğu, karar vermede sıkıntı yaşama-İntihar eğilimi-Kilo değişimi-Unutkanlık-Çaresiz hissetmek-Cinsel isteksizlik-Cinsel işlev bozuklukları-Sıklıkla ölümü düşünmek-Derin bir boşluk duygusuBu belirtiler depresyonun ciddi bir duygudurum bozukluğu olduğunu ve tedavi edilmezse kötü sonuçlar doğurabileceğini kanıtlar niteliktedir.Biraz da depresyonun nedenlerinden bahsedelim. Depresyonun genelde tek bir nedeni yoktur. Kişinin psikolojik durumu, biyolojik faktörleri, çevresel faktörleri, fiziksel sağlığı gibi durumların her biri depresyona neden olabilir. Bunların yanında sevilen birinin ölümü, ayrılık, düşük sosyo-ekonomik düzey, madde kullanımı, büyük acılar, uzun süren yas dönemi, iş hayatında yaşanan problemler, işten çıkarılma, aile problemleri, boşanma, işsizlik, travmalar, ailede depresyon öyküsü, bazı ilaçlar, hormonel değişiklikler de başlıca risk faktörleridir. Menopoz ve andropoz dönemi de depresyona yol açan etkenler arasında yer alır. Tüm bu etkenler kişiden kişiye değişmekle beraber depresyon hastalığının ortaya çıkmasında rol oynayabilmektedir.Depresyon gerçek bir hastalıktır, kişinin zayıflığı ya da hassaslığı olarak değerlendirilemez. Yani depresyon, kişinin suçu değildir. Yukarıda saydığımız nedenler kişiyi depresyona yatkın hale getirebilir. Kişi depresyona girdiğinde ise olayların bu hale nasıl geldiğini algılayamaz.Depresyonun farklı türleri vardır. Sık görülen depresyon türlerinden birkaçını açıklayalım.Majör Depresif BozuklukDiğer adı klinik depresyondur. En şiddetli depresyon türü olarak bilinir. Kişide fazlaca üzüntü hali, yoğun değersizlik hissi, yemek yiyememe, yüksek uyku sorunları, intihar düşüncesi, hayattan zevk almama ve yoğun olumsuz duygular görülür. Bu belirtiler kişide işlev bozukluklarına yol açar. Kendiliğinden düzelmesi pek mümkün değildir.Atipik Özellikli Majör Depresif BozuklukBu depresyon türünde kişi depresyonda olduğunun farkında değildir. Belirli davranış kalıpları ile kendini gösterir. Kişi reddedilmeye karşı aşırı hassastır. Ruh hali aniden iyileşip kötüleşebilmektedir. Kişi çoğunlukla gergindir ve çoğunlukla ''birazdan kötü bir şey olacak'' hissine kapılmaktadır. Kişi insanlara güvenmekte zorluklar ve bununla beraber terk edilme - aldatılma korkusu yaşar. Bu depresyon türü genelde ilk defa gençlik yıllarında başlar ve yetişkinlik süresince devam eder.Doğum Sonrası DepresyonuDiğer adı postpartumdur. Hamilelik süresinde ya da doğumu takip eden dört hafta içerisinde ortaya çıkar. Nedeni tam olarak bilinmemekle beraber hormonel değişim ve çocuk sahibi olmanın verdiği yüksek sorumluluk duygusunun etkili olduğu düşünülmektedir. Doğum sonrası yaşanan sosyal ve psikolojik değişimler de bu depresyonu tetikler. Genellikle şiddetli üzüntü hali, sürekli ağlama, yoğun kaygı ve umutsuzluk durumu şeklinde kendini gösterir. Gebelik yaşı düştükçe, doğum sonrası depresyonun görülme ihtimali de artmaktadır.Kronik DepresyonEn az 2 yıl süreyle devam eden depresyon türüdür. Tıpta ''Distimi'' olarak bilinir. Majör depresyondaki belirtilerin daha hafifi belirtiler vardır ve kişinin günlük yaşamını olumsu etkilemez. Depresyonun hafif formu olarak tanımlanabilir. Çoğunlukla erken çocukluk dönemindeki travmalara bağlı olarak ortaya çıkar. Bu hastalığı yaşayan kişiler çevrelerince eleştirel, sürekli şikayet eden ve hayattan zevk almayan kişiler olarak bilinirler.Mevsimsel Duygu Durum Bozukluğu Belirli mevsim dönemlerinde, özellikle gün ışığının azaldığı kış dönemlerinde görülür. Bu depresyon tipi genelde kadınlarda görülür. Bu depresyon türünü yaşayan kişiler kış döneminde normalde olduklarından bambaşka bir ruh haline bürünürler. Genellikle üzgün, stresli, ilgisiz ve ümitsiz bir ruh halinde seyreden ruh halleri ilkbahar-yaz dönemine kadar devam eder.Depresyon tedavisinde kullanılan genel tedavi yöntemi, ilaç kullanımı ve beraberinde psikoterapidir. Tedavide kullanılan antidepresan adı verilen ilaçlar genellikle 2-3 hafta içinde etkisini gösterir. Kişinin semptomları azalmaya ve kendini daha iyi hissetmeye başlar. Bu süre boyunca da psikoterapiye devam edilerek depresyonun asıl nedenleri konuşulur. Tedavi edilmeyen depresyonun düzelmesi 2 yıla kadar sürebilmektedir. Tedavi ile beraber bu süreç birkaç haftaya kadar indirilebilmektedir.Peki iyileşmeden sonra depresyonun tekrar etme ihtimali var mıdır?Depresyon yineleyici bir hastalıktır. Kişinin daha önce depresyon geçirmiş olması, ailede depresyon öyküsü, madde kullanımı, kalıntı belirtilerin görülmesi depresyonun yinelenmesi için risk faktörleridir. Stres etkenlerini azaltmak veya kontrol edecek önlemler almak depresyonun yineleme ihtimalini azaltacaktır.Görüldüğü gibi depresyon hiç de halk arasında anıldığı gibi hafif bir üzüntü durumu değildir. Depresyonun ciddiye alınması ve doğru şekilde tedavi edilmesi son derece önemlidir. Eğer kendinizde veya çevrenizdeki bireylerde yukarıda yazılan belirtilerin birkaçının en az 2 haftadır devam ettiğini düşünüyorsanız bunu ciddiye almanızı ve bir psikolojik yardım almanızı tavsiye ederim. Unutmayın, psikolojik sağlık en az fiziksel sağlık kadar önemlidir.

TOXIC İLİŞKİLER

Zehirli ilişkiler çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir ve kişinin duygusal ve zihinsel sağlığına zarar verebilir. İşte toksik bir ilişkinin bazı belirtileri: Sürekli eleştiri ve olumsuzluk: Partneriniz sizi sürekli eleştiriyor, başarılarınızı küçümsüyor veya yalnızca kişiliğinizin olumsuz yönlerine odaklanıyorsa, bu toksik bir ortama yol açabilir.Kontrol ve manipülasyon: Partneriniz hayatınızın her yönünü kontrol etmeye çalışırsa, bu toksik bir ilişkinin işareti olabilir. Ayrıca istediklerini elde etmek için suçluluk duygusu uyandırma veya gaslighting gibi manipülasyon taktikleri kullanabilirler.Güven ve saygı eksikliği: Partneriniz size güvenmiyorsa veya sınırlarınıza saygı duymuyorsa, bu toksik bir ilişkiye yol açabilir. Duygusal ve fiziksel taciz: partneriniz, isim takma veya tehdit etme gibi duygusal taciz veya vurma veya itme gibi fiziksel tacizde bulunursa, bu, toksik bir ilişkinin açık bir işaretidir.Sürekli dram ve çatışma: İlişkiniz sürekli dram ve çatışma ile karakterize ediliyorsa, bu bir toksiklik işareti olabilir. Bu, küçük meseleler üzerindeki kavgaları, patlayıcı tartışmaları veya barışma ve ayrılma döngüsünü içerebilir.Zehirli bir romantik ilişki, eşlerden birinin veya her ikisinin, duygusal veya fiziksel zarara yol açan, zararlı, kontrol edici veya manipülatif davranışlarda bulunduğu ilişkidir.Toksik bir ilişki içinde olduğunuzu düşünüyorsanız, yardım ve destek aramanız önemlidir. Bu, güvenilir bir arkadaş veya aile üyesiyle konuşmayı, terapi aramayı veya aile içi şiddet yardım hattı veya destek grubuyla iletişime geçmeyi içerebilir. Unutmayın, sağlıklı ve sevgi dolu bir ilişki içinde olmayı hak ediyorsunuz ve sizin için mevcut yardım var.Zehirli bir ilişki içindeyseniz, ilk adım ilişkinin sağlıksız olduğunu ve size saygı ve nezaketle davranılmayı hak ettiğinizi kabul etmektir. İlişkinin toksik olduğunu kabul ettikten sonra atabileceğiniz birkaç adım vardır:Sınırlar belirleyin: Eşinize hangi davranışların kabul edilemez olduğunu ve neye müsamaha göstermeyeceğinizi bildirin. İletişiminizde net ve kararlı olun ve sınırlarınıza bağlı kalın.Destek arayın: Destek için arkadaşlarınıza, aile üyelerinize veya bir terapiste ulaşın. Konuşacak birine sahip olmak, duygularınızı işlemenize ve ilerlemek için bir plan yapmanıza yardımcı olabilir.Danışmanlığı düşünün: Eşiniz istekliyse, ilişkiniz üzerinde çalışmak için birlikte danışmanlığa gitmeyi düşünün. Nitelikli bir terapist, ilişkinizdeki sorunları belirlemenize ve çözmenize yardımcı olabilir.İlişkiyi sonlandırın: Toksik davranış devam ediyorsa ve partneriniz değişmek istemiyorsa, ilişkiyi bitirmenin zamanı gelmiş olabilir. Bu zor bir karar olabilir, ancak bazen kendi iyiliğiniz ve güvenliğiniz için gereklidir.Zehirli ilişkiler ve ortaklar, duygusal olarak tüketebilir ve refahınız için zararlı olabilir. Toksik bir partner veya ilişkinin bazı yaygın belirtileri şunlardır:Saygı eksikliği: Toksik bir partner, sınırlarınıza, fikirlerinize veya hislerinize saygısızlık edebilir. Sizi küçük görebilir, eleştirebilir ya da kendinizi aşağılık hissetmenize neden olabilirler.Kontrol ve manipülasyon: Toksik bir partner, davranışınızı kontrol etmeye veya yapmak istemediğiniz şeyleri yapmanız için sizi manipüle etmeye çalışabilir. İstediklerini elde etmek için suçluluk duygusu, tehditler veya başka taktikler kullanabilirler.Sahtekârlık: Toksik bir partner yalan söyleyebilir veya sizden sır saklayabilir, bu da ilişkideki güveni aşındırabilir.Kıskançlık ve sahiplenme: Toksik bir partner, kiminle vakit geçireceğinizi veya ne yaptığınızı kontrol etmeye çalışarak kıskanç veya sahiplenici olabilir.Duygusal veya fiziksel istismar: Aşırı durumlarda, toksik bir partner, zihinsel ve fiziksel sağlığınız üzerinde kalıcı etkileri olabilecek duygusal veya fiziksel istismara girebilir.Toksik bir ilişki içindeyseniz, sağlığınızı korumak için adımlar atmanız önemlidir. Bu, sınırlar koymayı, arkadaşlardan veya bir terapistten destek almayı veya gerekirse ilişkiyi bitirmeyi içerebilir. Unutmayın, tüm ilişkilerinizde saygı ve nezaketle davranılmayı hak ediyorsunuz.Sağlıklı ilişkiler karşılıklı saygı, güven, iletişim ve destek üzerine inşa edilir. İşte sağlıklı bir ilişkinin bazı temel özellikleri:Saygı: Her iki taraf da birbirlerinin sınırlarına, görüşlerine ve duygularına saygı duyar. Birbirlerine nezaket ve anlayışla davranırlar.Güven: Her iki ortak da birbirine güvenir ve iletişimlerinde açık ve dürüsttür. İlişkide kendilerini güvende hissederler ve yargılanma korkusu olmadan düşüncelerini ve duygularını paylaşabilirler.İletişim: Her iki taraf da etkili ve açık bir şekilde iletişim kurar, ihtiyaçlarını ifade eder ve birbirlerinin bakış açılarını dinler. Çatışmaları yapıcı ve saygılı bir şekilde çözebilirler.Destek: Her iki ortak da birbirlerinin hedeflerini ve isteklerini destekler. Büyümek ve gelişmek için birbirlerini cesaretlendirirler ve zor zamanlarda duygusal destek sunarlar.Bağımsızlık: Her iki taraf da kendi çıkarlarını ve arkadaşlıklarını ilişki dışında sürdürür. Birbirlerinin bağımsızlık ve özerklik ihtiyaçlarına saygı duyarlar.Sağlıklı bir ilişkide, her iki taraf da kendilerini değerli, desteklenmiş ve saygı duyulmuş hisseder. Hem bireysel olarak hem de bir çift olarak büyüyebilir ve gelişebilirler. Sağlıklı bir ilişki içindeyseniz, onu açık iletişim, güven ve karşılıklı saygı yoluyla beslemeye devam etmeniz önemlidir.Sağlıklı bir ilişki kurmak ve sürdürmek, her iki partnerin de çaba göstermesini gerektirir. Sağlıklı bir ilişkiyi desteklemek için yapabileceğiniz bazı şeyler şunlardır:İletişim: İlişkinizde iletişimi bir öncelik haline getirin. Birbirinize karşı açık ve dürüst olun, ihtiyaçlarınızı ve duygularınızı ifade edin ve birbirinizin bakış açılarını aktif olarak dinleyin.Saygı: Partnerinize saygı ve nezaketle davranın. Sınırlarına, görüşlerine ve duygularına saygı gösterin. Onları eleştirmekten veya küçümsemekten kaçının.Güven: Dürüst, güvenilir ve güvenilir olarak ilişkinizde güven oluşturun ve sürdürün. Partnerinizden yalan söylemekten veya sır saklamaktan kaçının.Kaliteli zaman: İkinizin de keyif aldığı şeyleri yaparak birlikte kaliteli zaman geçirin. Bu, daha güçlü bir bağlantı kurmanıza ve yakınlığınızı derinleştirmenize yardımcı olabilir.Destek: Birbirinizin amaçlarını ve özlemlerini destekleyin. Tutkularınızın ve hayallerinizin peşinden koşmak için birbirinizi cesaretlendirin.Uzlaşma: Uzlaşmayı öğrenin ve çatışmaların üstesinden yapıcı ve saygılı bir şekilde gelin. Her iki ortak için de işe yarayan çözümler bulmaya odaklanın.Unutmayın, sağlıklı bir ilişki kurmak zaman ve çaba gerektirir. Güçlü ve tatmin edici bir ilişki kurmak için açık bir şekilde iletişim kurmak ve bir ekip olarak birlikte çalışmak önemlidir.Unutmayın, herhangi bir ilişkide kendi sağlığınıza ve güvenliğinize öncelik vermeniz önemlidir. Taciz edici veya tehlikeli bir durumdaysanız, aile içi şiddet yardım hattına ulaşın veya kolluk kuvvetlerinden yardım isteyin.