Çocuklar İçin Regülasyon



Regülasyon diğer bir adıyla duygu düzenleme , kişide doğuştan gelen bir yetenek olmaktan ziyade doğum sonrası kazanılan ve bakım veren kişinin oldukça etkin rol aldığı bir beceridir. Duygu düzenleme becerisi, yoğun hisler içindeyken dengede kalabilmeyi , kendimize ve çevremize zarar vermeden duygularımızı sağlıklı bir şekilde ifade edebilmeyi kapsar. Aynı zamanda bireylerin hedeflerine ulaşabilmeleri ve sosyal hayata uyum sağlayabilmeleri için duygusal uyarılmanın başlaması, sürdürülmesi ve yönetilmesini içerir. Kişi tüm bunları yaparken, duygu düzenleme stratejilerini kullanır. Duygu düzenleme becerisi çocuklara , duygularını ve tepkilerini daha sağlıklı ifade edebilmelerini ve problemleriyle daha iyi baş edebilmelerini sağlar. Bebekler ilk doğduklarında duygu düzenleme becerisi tekniklerinden yoksun oldukları için ‘’ağlamak’’ kendilerini regüle edebilmeleri için ilk başvurdukları yöntem oluyor. Yaşamın diğer yıllarında ise ebeveyn regülatör görevinde karşımıza çıkıyor. Örnek verecek olursak , çocuk yere düşüp her ağladığında bakım veren kişi kısa zamanda yanına gelip onu teselli ettiği için , sevgisini ve güvenini hissettirdiği için bundan sonraki diğer benzer anlarında çocuk bekleme süresini artık tolere edebiliyor. Çünkü o zaman çocuk için dünya bilinir ve güvenilir bir hale geliyor ve bu durum çocuğun duygu düzenleme becerisi kazanmasında önemli bir adım olmuş oluyor.


Çocukların regülasyonları için yardımcı olabilecek bazı teknikler :


  • Fiziksel temasta bulunun

Sarılın.

Çocuğunuzu bir battaniye ile sarıp sarmalayabilirsiniz ve kucağınızda sallarken ona ninni söyleyebilirsiniz ya da dinlendirici bir müzik açabilirsiniz.

Gıdıklama ve boğuşmanın olduğu oyunlarda regülasyon için değerli yöntemlerden biri.



  • Fiziksel egzersiz yapmasını sağlayın

Çocuğunuzun fiziksek olarak egzersiz yapmasını, hareket etmesini sağlayın.

Doğada yapacağınız uzun yürüyüşler, beraber oynayacağınız zıplamalı oyunlar ve egzersizler çocuğunuzun duygu düzenlemesine yardımcı olacaktır.



  • Duygularını ifade etmesine olanak tanıyın ve rol model olun.

Çocuğunuzun o anda ne hissettiğini, hangi duygular içinde olduğunu ifade etmesine yardımcı olun. Bunun için onu cesaretlendirin. Arkadaşları oyununa katılmadığında ‘’ Seninle oynamamaları seni üzdü, bunu görebiliyorum.. Seninle oynamalarını isterdin. ‘’ gibi ifadelerle onu anladığınızı kelimelere dökün. Bu ona sonraki seferde duygularını daha rahat ifade edebilmesi için cesaret verecektir. Ayrıca sizin de günlük hayatta üzgün hissettiğiniz durumlarda bunu cümlelerle ifade edebilmeniz çocuğunuz

için rol model olacaktır.



  • Birlikte nefes egzersizi alıştırmaları yapın

Nefes , durup düşünmek , sakinleşmek ve regüle olabilmek için bize yardımcı olan en önemli

tekniklerden. Doğru nefes almak, kendimizi regüle edemediğimiz anlarda, öfkeli olduğumuzda duygularımızı düzenlememizde aktif rol oynar.

Çocuğunuz öfkelendiğinde veya yoğun duygular ile boğuştuğu sırada , durup nefesini dinlemesini sağlamak, nefese odaklanmasına yardımcı olmak, birlikte nefes alıştırmaları yapmak duygu regülasyonunda önemli bir nokta.



Yayınlanma: 11.01.2021 19:28

Son Güncelleme: 11.01.2021 19:28

#çocuk #regülasyon#çocuk psikolojisi#gelişim psikolojisi#psikoloji
Psikolog

Zümrüt Yaren

SERT

Uzman Klinik Psikolog

( )( )( )( )( )

Uzmanlıklar:

Travma ve İlişkili Bozukluklar, Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları, Depresyon ve Mutsuzluk
Online TerapiOnline Ter...
süre 50 dk
ücret 700
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
süre 50 dk
ücret 800
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

TOXIC İLİŞKİLER

Zehirli ilişkiler çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir ve kişinin duygusal ve zihinsel sağlığına zarar verebilir. İşte toksik bir ilişkinin bazı belirtileri: Sürekli eleştiri ve olumsuzluk: Partneriniz sizi sürekli eleştiriyor, başarılarınızı küçümsüyor veya yalnızca kişiliğinizin olumsuz yönlerine odaklanıyorsa, bu toksik bir ortama yol açabilir.Kontrol ve manipülasyon: Partneriniz hayatınızın her yönünü kontrol etmeye çalışırsa, bu toksik bir ilişkinin işareti olabilir. Ayrıca istediklerini elde etmek için suçluluk duygusu uyandırma veya gaslighting gibi manipülasyon taktikleri kullanabilirler.Güven ve saygı eksikliği: Partneriniz size güvenmiyorsa veya sınırlarınıza saygı duymuyorsa, bu toksik bir ilişkiye yol açabilir. Duygusal ve fiziksel taciz: partneriniz, isim takma veya tehdit etme gibi duygusal taciz veya vurma veya itme gibi fiziksel tacizde bulunursa, bu, toksik bir ilişkinin açık bir işaretidir.Sürekli dram ve çatışma: İlişkiniz sürekli dram ve çatışma ile karakterize ediliyorsa, bu bir toksiklik işareti olabilir. Bu, küçük meseleler üzerindeki kavgaları, patlayıcı tartışmaları veya barışma ve ayrılma döngüsünü içerebilir.Zehirli bir romantik ilişki, eşlerden birinin veya her ikisinin, duygusal veya fiziksel zarara yol açan, zararlı, kontrol edici veya manipülatif davranışlarda bulunduğu ilişkidir.Toksik bir ilişki içinde olduğunuzu düşünüyorsanız, yardım ve destek aramanız önemlidir. Bu, güvenilir bir arkadaş veya aile üyesiyle konuşmayı, terapi aramayı veya aile içi şiddet yardım hattı veya destek grubuyla iletişime geçmeyi içerebilir. Unutmayın, sağlıklı ve sevgi dolu bir ilişki içinde olmayı hak ediyorsunuz ve sizin için mevcut yardım var.Zehirli bir ilişki içindeyseniz, ilk adım ilişkinin sağlıksız olduğunu ve size saygı ve nezaketle davranılmayı hak ettiğinizi kabul etmektir. İlişkinin toksik olduğunu kabul ettikten sonra atabileceğiniz birkaç adım vardır:Sınırlar belirleyin: Eşinize hangi davranışların kabul edilemez olduğunu ve neye müsamaha göstermeyeceğinizi bildirin. İletişiminizde net ve kararlı olun ve sınırlarınıza bağlı kalın.Destek arayın: Destek için arkadaşlarınıza, aile üyelerinize veya bir terapiste ulaşın. Konuşacak birine sahip olmak, duygularınızı işlemenize ve ilerlemek için bir plan yapmanıza yardımcı olabilir.Danışmanlığı düşünün: Eşiniz istekliyse, ilişkiniz üzerinde çalışmak için birlikte danışmanlığa gitmeyi düşünün. Nitelikli bir terapist, ilişkinizdeki sorunları belirlemenize ve çözmenize yardımcı olabilir.İlişkiyi sonlandırın: Toksik davranış devam ediyorsa ve partneriniz değişmek istemiyorsa, ilişkiyi bitirmenin zamanı gelmiş olabilir. Bu zor bir karar olabilir, ancak bazen kendi iyiliğiniz ve güvenliğiniz için gereklidir.Zehirli ilişkiler ve ortaklar, duygusal olarak tüketebilir ve refahınız için zararlı olabilir. Toksik bir partner veya ilişkinin bazı yaygın belirtileri şunlardır:Saygı eksikliği: Toksik bir partner, sınırlarınıza, fikirlerinize veya hislerinize saygısızlık edebilir. Sizi küçük görebilir, eleştirebilir ya da kendinizi aşağılık hissetmenize neden olabilirler.Kontrol ve manipülasyon: Toksik bir partner, davranışınızı kontrol etmeye veya yapmak istemediğiniz şeyleri yapmanız için sizi manipüle etmeye çalışabilir. İstediklerini elde etmek için suçluluk duygusu, tehditler veya başka taktikler kullanabilirler.Sahtekârlık: Toksik bir partner yalan söyleyebilir veya sizden sır saklayabilir, bu da ilişkideki güveni aşındırabilir.Kıskançlık ve sahiplenme: Toksik bir partner, kiminle vakit geçireceğinizi veya ne yaptığınızı kontrol etmeye çalışarak kıskanç veya sahiplenici olabilir.Duygusal veya fiziksel istismar: Aşırı durumlarda, toksik bir partner, zihinsel ve fiziksel sağlığınız üzerinde kalıcı etkileri olabilecek duygusal veya fiziksel istismara girebilir.Toksik bir ilişki içindeyseniz, sağlığınızı korumak için adımlar atmanız önemlidir. Bu, sınırlar koymayı, arkadaşlardan veya bir terapistten destek almayı veya gerekirse ilişkiyi bitirmeyi içerebilir. Unutmayın, tüm ilişkilerinizde saygı ve nezaketle davranılmayı hak ediyorsunuz.Sağlıklı ilişkiler karşılıklı saygı, güven, iletişim ve destek üzerine inşa edilir. İşte sağlıklı bir ilişkinin bazı temel özellikleri:Saygı: Her iki taraf da birbirlerinin sınırlarına, görüşlerine ve duygularına saygı duyar. Birbirlerine nezaket ve anlayışla davranırlar.Güven: Her iki ortak da birbirine güvenir ve iletişimlerinde açık ve dürüsttür. İlişkide kendilerini güvende hissederler ve yargılanma korkusu olmadan düşüncelerini ve duygularını paylaşabilirler.İletişim: Her iki taraf da etkili ve açık bir şekilde iletişim kurar, ihtiyaçlarını ifade eder ve birbirlerinin bakış açılarını dinler. Çatışmaları yapıcı ve saygılı bir şekilde çözebilirler.Destek: Her iki ortak da birbirlerinin hedeflerini ve isteklerini destekler. Büyümek ve gelişmek için birbirlerini cesaretlendirirler ve zor zamanlarda duygusal destek sunarlar.Bağımsızlık: Her iki taraf da kendi çıkarlarını ve arkadaşlıklarını ilişki dışında sürdürür. Birbirlerinin bağımsızlık ve özerklik ihtiyaçlarına saygı duyarlar.Sağlıklı bir ilişkide, her iki taraf da kendilerini değerli, desteklenmiş ve saygı duyulmuş hisseder. Hem bireysel olarak hem de bir çift olarak büyüyebilir ve gelişebilirler. Sağlıklı bir ilişki içindeyseniz, onu açık iletişim, güven ve karşılıklı saygı yoluyla beslemeye devam etmeniz önemlidir.Sağlıklı bir ilişki kurmak ve sürdürmek, her iki partnerin de çaba göstermesini gerektirir. Sağlıklı bir ilişkiyi desteklemek için yapabileceğiniz bazı şeyler şunlardır:İletişim: İlişkinizde iletişimi bir öncelik haline getirin. Birbirinize karşı açık ve dürüst olun, ihtiyaçlarınızı ve duygularınızı ifade edin ve birbirinizin bakış açılarını aktif olarak dinleyin.Saygı: Partnerinize saygı ve nezaketle davranın. Sınırlarına, görüşlerine ve duygularına saygı gösterin. Onları eleştirmekten veya küçümsemekten kaçının.Güven: Dürüst, güvenilir ve güvenilir olarak ilişkinizde güven oluşturun ve sürdürün. Partnerinizden yalan söylemekten veya sır saklamaktan kaçının.Kaliteli zaman: İkinizin de keyif aldığı şeyleri yaparak birlikte kaliteli zaman geçirin. Bu, daha güçlü bir bağlantı kurmanıza ve yakınlığınızı derinleştirmenize yardımcı olabilir.Destek: Birbirinizin amaçlarını ve özlemlerini destekleyin. Tutkularınızın ve hayallerinizin peşinden koşmak için birbirinizi cesaretlendirin.Uzlaşma: Uzlaşmayı öğrenin ve çatışmaların üstesinden yapıcı ve saygılı bir şekilde gelin. Her iki ortak için de işe yarayan çözümler bulmaya odaklanın.Unutmayın, sağlıklı bir ilişki kurmak zaman ve çaba gerektirir. Güçlü ve tatmin edici bir ilişki kurmak için açık bir şekilde iletişim kurmak ve bir ekip olarak birlikte çalışmak önemlidir.Unutmayın, herhangi bir ilişkide kendi sağlığınıza ve güvenliğinize öncelik vermeniz önemlidir. Taciz edici veya tehlikeli bir durumdaysanız, aile içi şiddet yardım hattına ulaşın veya kolluk kuvvetlerinden yardım isteyin.

İçe Bakış, Kendine Varış

Kendine Sarılmak Merhaba güzel kızım,Nasılsın? Öyle herkesin sana sorduğu gibi öylesine bir soru değil bu kez, gerçekten nasılsın?Sanmışlıkların, yanılmışlıkların, arayışların, bulamayışların, çıkmaz sokaklarda kayboluşların, kendi içine bir türlü varamayışların nasıllar? Nasıldı içinde öldürmeye çalıştığın saf küçük kızı toprak altında bırakmak? Başkaları için kendini hiçe saymaklar seni çokluğa götürdü mü?Herkese iyi olmaya çalışmaların kendine nasıl da saf kötülük oldu. Kendinden verdin ama bak hiç kalmadın. Kendini hep erteledin, kendine hiç zamanın yoktu. Hayat zordu, yol uzundu ama yönünü yokuşlara çeviren sendin. Sen yaşamaya değil ancak ölmemeye gücü yeten o solgun çiçek değilsin. Başkalarına can olayım derken kendini susuz bırakma olur mu?Şimdi içinde susan silahların sessizliği. Biten savaşın sükuneti, belki kuzuların sessizliği. Başkalarının savaşlarında kendini onlara siper etmeler bitti küçük savaşçım, artık kendi hayatın için savaşma zamanı. Sen savaş istemezsin bilirim. Ama en azından koşmasan da yürü olur mu. Hep mektuplar yazardın, mektuplar almak isterdin; nasıl da kendini unuttun. Posta kutum acaba çalındı mı, evimin yolları unutuldu mu diye düşündüğün zamanlarda kendi kapını kendi sözcüklerinle çalmayı ihmal etme olur mu.Ben buradayım. Seni bekliyorum, seni arıyorum, seni inşa ediyorum. PervaneYanmalar, sönmemeler... kül oldum bittim sandıkça, hep yeni baştan tutuşmalar... Gözlerin itfaiye ararken bir bardak suya muhtaç kalışlar... Sonra o bir bardak suda boğulmalar... Gördüğün her kıvılcıma yangın tüpüyle koşarken kendi yangınlarında küle karışmalar... O ateşe attığın odunları hatırlayıp yardım istemeye utanmalar... Yanabilen parçaları herkes yakabilir, ben de yanmasaymışım diye hissedilen suçluluklar... Kendi acılarına kendinden prangalı hissedişler... Dört yanın alevken içinde harlanan yangınlar... Bu yangını ben başlattım, ben söndürmeliyim baskısı.Hiçkimse yandığını görmeyebilirmiş, herkes o yangına su tutmak istemeyebilirmiş. Aynı ateşlere pervane olunabilirmiş, bile isteye basılabilirmiş o sıcak küllere. Her ateş aynı yakmazmış herkesi. Her elde yokmuş yangın tüpü, herkesten yardım beklenmezmiş. Su kendinde olsa dahi dökmek zor gelebilirmiş.Güzel kızım,Bitmedi mi ateş böceği gibi pervane oluşların? Yetmedi mi ateşe gözün kapalı atlayışların? Nerede kaldı deneyimlendikçe akıllanmaların? Günebaka-mayışGünebakan penceresindeydi ve bahar bir türlü gelmek bilmezdi. Güneş gidince günlerim kara teslim olmuştu. Kendime giden yollar kapanmıştı. İçimdeki belediye çok iyi çalışmıyormuş meğer. Bir şeylerin yokluğunun grevi ve çalışanların süresiz izni. Ama güneşimi kendi içimden doğurmayı, kendi yolumu aydınlatmayı öğrendim. Meğer bahar, ben pencereden bakmayı reddederken de geliyormuş. Ne tuhaf değil mi aynı şehirde herkesin bir başka mevsimi yaşaması. Meğer güneş saydığım mum, yatsı gelince sönüvermiş.Fark ettim ki ben en ufak parıltıya zamansız çiçekleniveren sonra da kar altında renkleriyle kalakalan ağaç dallarıydım. Ankara ayazında baharı bekleyen bir ağaç olmak çok zor. Ama bahar geldi artık. Çiçeklerin solmuşluğu susuzluktan değilmiş. Yanılmak her şeyi yeni baştan görecek gözlerin bahşedilmesi gibiymiş. Geldim, gördüm, şimdi ışıldıyorum. Ağaç KadınHangi mevsimi yaşamaktayız? Güz olup yapraklarımızı mı döktük birer birer yoksa bahar olup çiçeklendik mi?Hangi düşünce tohumları atıldı da nerelerde yeşerdik? Nerelere uzanır köklerimiz? Kaynağımızı en çok nerelerden alırız? Yağmur suları yeter mi susuzluğumuzu dindirmeye, tamah edenlerden miyiz yoksa düzenli bakım mı gerektiriyoruz? Başkalarını yeşertmek için kendini susuz bırakanlardan mıyız yoksa?Daha yukarılara uzansın diye kollarımız, bizi budayan neler oldu yaşamımızda? Dallarımız ne zaman kahkahalara salıncak, başlara gölgelik oldu? Hangi gönül kuşlarına yuvayız, kimlere nefesiz?Ahlat ağacı gibi şekilsiz miyiz, kaktüs gibi dikenli mi? Çam ağacıysak dört mevsim yeşil oluşumuz mu çarpar gözlere yoksa dört mevsim dikenli oluşumuz mu?Toprak ana doğurgandır derler. Peki biz hangi yeniliklere gebeyiz? Hangi gelişmelerin tohumları saklı içerimizde?İnsan doğadır, doğayla var olandır. Doğada saklı parçamızı, yine doğayla anlamlandıracağımıza inanmaktayım. Kendime nefes olurken başkalarına da nefes olabilmek niyetim, hepsi bu. Kırılan Dallar Göğe Yarasıyla UzanırTutunduğum dallar,Tutunamadığım dallar,Tutunduğumu sandığım dallar,Tutunuyorken kırılan dallar;Dallarımı kıranlar...Oysa ben yalnız çocuklar salıncak kursun isterkenKırılmış dal hüznüyle beni bırakanlar.Beni budayanlar,Budamak isterken tüm bağlarımı koparanlar...Hayatla ve elbette kendimle.Belki en çok da kendimle...Oysa güçlenmem gerekirmiş,Budanıp da göğün de göğüne uzanmalıymış gövdem.Şimdi kendi gölgeme dahi uzanamaz dallarım.Kırılan dallar göğe yarasıyla uzanır.Yaramı soludum, göğsümde büyüdü.Dalım;Kırılan,Yarasını dost belleyip de reçineyle tutturan. Gönlümün Mavi KuşuGönlümüzde saklı o mavi kuş...Her adımımızda bizimle olan ancak herkesten sakladığımız. Ortaya çıkarsa ocağımıza incir ağacı dikeceğinden endişe ettiğimiz yüreğimizdeki mavi kuş hani. Ne kadar dışarı çıkmaya can atsa da yalnızca geceleri yalnız kaldığımızda özgür bıraktığımız, kanat çırpmasına göz yumduğumuz. Kaçıp gider de onsuz ne yaparız bilemediğimizden pencereleri sıkıca kapattığımız.Yaşamın şavkıması sürsün diye gözlerimizde sakladığımız o mavi kuşun ölmesine izin vermeyelim.“Geçti artık göğsümde kuş barınmaz anladım.” dememek için belki.Hangi müziğe kulak verip ritminde kanat çırpıyoruz? Yüzümüzü hangi yöne çevirip mavinin hangi tonunda süzülüyoruz?Kanadımız mı kırıldı, yorgun mu düştük, rotamızı kaybettik de sonsuz mavilikte kendimizi mi yitirdik? Uzaklaşabileceğimiz yerlerde ayağımıza atılan düğümleri kördüğüm mü ettik? Bir kafesi gök belleyip üç karışa özgürlük mü dedik? Kanadımızı çırptığımızda çepeçevre kaygı ve korkularla sarılıp yerleri yurt mu edindik? Pişmanlık ve keşkeler kanadımızı kırdı da ev bellediğimiz kafesin eşiğinden mi geri döner olduk? Uçamayacağımıza inandık/ inandırıldık da kuş olduğumuzu, kanatlarımızın varlığını mı unuttuk?Her neyse ve her nedense. Yer benmişim, gök benmişim. Uçmaklar kadar kalmaklar da bendenmiş. Uçmaklar içindeki açmazlar. Zaten uçmak, bazen de durup soluklanmaktır.Bir kuşsam ve maviliğe aitsem kanatlarımın varlığını hatırlamam gerek. İçimdeki sese kulak, kendime el verip uçmayı seçiyorum. Ait olduğum mavilikte yola çıkıyorum bu sebepten.Kendimden, kendime.Maviliğe varmaklara değil; mavilikte yitirdiğim kendimi, mavilikte bulmaklara.

Kabullenememek: Görmezden Geldikçe Büyüyen Bir Acı

Hayatta bazen öyle anlar olur ki, olanı olduğu gibi kabul etmek en zor şey haline gelir. Yaşadığımız bir olay, hissettiğimiz bir duygu ya da içimize sinmeyen bir gerçekle yüzleşmek… Bazen o kadar ağır gelir ki, zihnimiz hemen devreye girer:Bu gerçek olamaz...Bunu hak etmedim...Böyle olmamalıydı...İşte tam da burada başlar içsel savaş. Zihin bir yandan inkâr eder, kalp bir yandan ağrır. Ve biz bu ikisinin arasında kalakalırız. Kabullenememek bir savunmadır aslında. Bizi korumaya çalışan, acıyı biraz daha ertelemeye çalışan bir refleks. Ancak her bastırılan duygu gibi, bu da içimizde büyür. Göz ardı ettikçe bizi daha çok zorlayan bir yük haline gelir.“Bu böyle olmamalıydı…”Kabullenemediğimiz şey sadece yaşadıklarımız değil; bazen kendimiz de olabiliriz. Bir davranışımız, bir seçimimiz, bir özelliğimiz... “Ben böyle biri değilim” deriz, “Bunu nasıl yaptım?” deriz ya da “Keşke öyle olmasaydı.” Bu sözlerin arkasında pişmanlık da olabilir, hayal kırıklığı da hatta öfke bile…Kabullenemediğimiz şeyler çoğu zaman günlük hayatımıza da yansır. Örneğin, biten bir ilişkiyi kabullenemediğimizde kendimizi sürekli geçmişte yaşarken buluruz. İş yerinde yaşanan bir haksızlığı kabullenemediğimizde içten içe öfkemizi büyütürüz. Sevdiğimiz birinin artık hayatımızda olmadığını kabullenemediğimizde yas sürecine adım atamaz, içimize kapanırız. Bu örnekler çoğaltılabilir çünkü kabullenememek hayattan uzaklaştırır. Gerçeklikten koparır. Olanla barışamayınca, olmayana tutunuruz.Kabullenmek, pes etmek değildir!Çoğu kişi kabullenmeyi bir yenilgi gibi görür. Oysa kabullenmek, olanı olduğu gibi görmek ve onunla birlikte yaşamanın yollarını bulmaktır. Direnmeyi bırakıp, yavaş yavaş iyileşmeye yer açmaktır. “Evet, bu oldu. Ama ben bununla ne yapabilirim?” sorusunu sorabildiğimiz anda başlar aslında değişim.Kabullenmek, hayata yeniden temas etmektir. Kendini olduğu gibi görmeye, hissettiklerini tanımaya ve içinden geçtiğin süreçlere saygı duymaya başlamak demektir. Bu, çok kıymetli bir adımdır.Peki, neden bu kadar zor?Çünkü insanız. Ve insan olmak bazen acı verir. Her şey kontrolümüzde olsun isteriz. Kalbimiz kırılmasın, hatalar yapmayalım, sevdiğimiz insanlar hep yanımızda olsun... Ama hayat böyle değildir. Ve bu gerçek, her zaman kolay kabullenilmez.Ayrıca çoğu zaman kendimizi güçlü hissetmek zorunda hissederiz. "Ben böyle bir şeyle baş edemem" demek, zayıflık gibi gelir. Oysa en büyük güç bazen çaresizliğimizi kabul edebilmektir. Çünkü ancak kabul ettiğimiz şeyleri dönüştürebiliriz.Duygularla yüzleşmek, içsel direnci kırmak kolay değildir. Bu yüzden birçok kişi, acıyı bastırmak için meşguliyet üretir. Yoğun çalışır, duygulardan uzak durur, eğlencenin içinde kaybolur. Ama ertelenen hiçbir duygu yok olmaz. Uygun bir zaman, bir tetikleyiciyle yeniden kendini hatırlatır. Bu da zamanla daha büyük bir zihinsel yük oluşturur.Unutulmamalıdır ki:Bazen insanlar dışarıdan bakıldığında son derece güçlü, sakin ve kontrollü görünebilir. Ancak iç dünyasında neler olup bittiğini kimse bilmez. “İyiyim” demek kolaydır çünkü gerçek duyguları anlatmak, bazen onları kendine bile itiraf etmek zordur. Ama bastırılan her şey bir yerde kendini gösterir: bir gece aniden gelen ağlama hissinde, durduk yere ortaya çıkan öfke patlamalarında ya da hiçbir şeyden keyif alamadığın o sessiz günlerde…Kabullenememek çoğu zaman duyguların üzerini örtmek gibi görünür, ama aslında o duygular içimizde kendi yolunu bulup dışarı çıkmanın bir yolunu arar. Oysa her duygunun görülmeye, duyulmaya ve anlaşılmaya ihtiyacı vardır. Bu yüzden kabullenmek, sadece zihinsel bir süreç değil, aynı zamanda kalbe de temas eden bir içsel yolculuktur.Hayatın bazı dönemleri zordur ve insan bazen nereye tutunacağını bilemez. İşte o anlarda biriyle konuşmak, sadece dinlenmek bile çok şey değiştirebilir. İçinden çıkamadığın duyguları paylaşabildiğinde, o yük hafifler. Ve bu hafiflik, zamanla yerini daha sağlam bir iç dengeye bırakır. Zamanla fark edersin ki; bu denge seni aradığın huzura biraz daha yakınlaştırmış ve kara bulutlar artık senin üzerinden kalkmaya başlamıştır.Kabullenmek, psikolojik sağlamlığımız açısından etkili bir nokta olmakla beraber, insanı olgunlaştıran da bir eylemdir. Bu süreç; kişinin kendini tanımasını, duygularıyla yüzleşmesini ve gerçeklerle barışmasını sağlar. Ancak bazı durumlarda bu eylemi gerçekleştirmek, bireyin destek almadan üstesinden gelemeyeceği kadar zorlayıcı olabilir. Özellikle birey bu süreci yaşarken denge kavramını unutmamalıdır; zira bu denge, hem içsel huzur hem de sağlıklı ilerleyiş için temel bir gerekliliktir.Değiştiremeyeceklerimizi kabullenmek bir olgunluksa, değiştirebileceklerimizi fark etmek bir gelişimdir. Hayat, bu ikisi arasındaki dengeyi kurabilme sanatıdır ve bu dengeyi kurabilen birey, yaşamın zorlukları karşısında daha dirençli ve esnek bir duruş sergileyebilir.Terapi bu noktada ne sağlar?İçinde taşıdığın ama adını koyamadığın duygularla yüzleşmek, çoğu zaman tek başına zorlayıcıdır. Bu noktada terapi, sana yargılanmadan dinleneceğin, duygularını anlamlandırabileceğin ve kendi hızında ilerleyebileceğin güvenli bir alan sunar.Ben seanslarımda bilişsel davranışçı terapi ve çözüm odaklı terapi yaklaşımlarını esas alıyor, her süreci danışanın ihtiyacına göre esnek bir şekilde yapılandırıyorum. Terapiye başlamadan önce 5-10 dakikalık kısa bir ön görüşme fırsatı tanıyorum. Bu süreç, senin neye ihtiyaç duyduğunu birlikte anlamak için ilk adımdır. Seanslarımız ortalama 50 dakika sürer.Güven, açıklık ve birlikte yol alma duygusu benim için bu sürecin temelini oluşturur. Çünkü biliyorum ki birinin sadece seni anlamaya çalışması bile bazen çok şey değiştirir.Belki de ilk adım sadece fark etmektir...Kendine sormayı deneyebilirsin: “Hayatımda kabullenmekte zorlandığım ne var?”, “Beni en çok yoran duygu ne?”, “Ne zaman gerçekten kendimle yüzleştim?”Eğer bu sorular sende bir şeyleri harekete geçiriyorsa, yalnız olmadığını bilmeni isterim. Bu duygularla birlikte yaşamanın daha sağlıklı yolları var. Ve bu yolları birlikte keşfetmek mümkün.Hazır hissettiğinde, bu yolculukta sana eşlik etmekten memnuniyet duyarım :)
Tayfun AKGÜN 01.08.2025