Çocuklar İçin Regülasyon



Regülasyon diğer bir adıyla duygu düzenleme , kişide doğuştan gelen bir yetenek olmaktan ziyade doğum sonrası kazanılan ve bakım veren kişinin oldukça etkin rol aldığı bir beceridir. Duygu düzenleme becerisi, yoğun hisler içindeyken dengede kalabilmeyi , kendimize ve çevremize zarar vermeden duygularımızı sağlıklı bir şekilde ifade edebilmeyi kapsar. Aynı zamanda bireylerin hedeflerine ulaşabilmeleri ve sosyal hayata uyum sağlayabilmeleri için duygusal uyarılmanın başlaması, sürdürülmesi ve yönetilmesini içerir. Kişi tüm bunları yaparken, duygu düzenleme stratejilerini kullanır. Duygu düzenleme becerisi çocuklara , duygularını ve tepkilerini daha sağlıklı ifade edebilmelerini ve problemleriyle daha iyi baş edebilmelerini sağlar. Bebekler ilk doğduklarında duygu düzenleme becerisi tekniklerinden yoksun oldukları için ‘’ağlamak’’ kendilerini regüle edebilmeleri için ilk başvurdukları yöntem oluyor. Yaşamın diğer yıllarında ise ebeveyn regülatör görevinde karşımıza çıkıyor. Örnek verecek olursak , çocuk yere düşüp her ağladığında bakım veren kişi kısa zamanda yanına gelip onu teselli ettiği için , sevgisini ve güvenini hissettirdiği için bundan sonraki diğer benzer anlarında çocuk bekleme süresini artık tolere edebiliyor. Çünkü o zaman çocuk için dünya bilinir ve güvenilir bir hale geliyor ve bu durum çocuğun duygu düzenleme becerisi kazanmasında önemli bir adım olmuş oluyor.


Çocukların regülasyonları için yardımcı olabilecek bazı teknikler :


  • Fiziksel temasta bulunun

Sarılın.

Çocuğunuzu bir battaniye ile sarıp sarmalayabilirsiniz ve kucağınızda sallarken ona ninni söyleyebilirsiniz ya da dinlendirici bir müzik açabilirsiniz.

Gıdıklama ve boğuşmanın olduğu oyunlarda regülasyon için değerli yöntemlerden biri.



  • Fiziksel egzersiz yapmasını sağlayın

Çocuğunuzun fiziksek olarak egzersiz yapmasını, hareket etmesini sağlayın.

Doğada yapacağınız uzun yürüyüşler, beraber oynayacağınız zıplamalı oyunlar ve egzersizler çocuğunuzun duygu düzenlemesine yardımcı olacaktır.



  • Duygularını ifade etmesine olanak tanıyın ve rol model olun.

Çocuğunuzun o anda ne hissettiğini, hangi duygular içinde olduğunu ifade etmesine yardımcı olun. Bunun için onu cesaretlendirin. Arkadaşları oyununa katılmadığında ‘’ Seninle oynamamaları seni üzdü, bunu görebiliyorum.. Seninle oynamalarını isterdin. ‘’ gibi ifadelerle onu anladığınızı kelimelere dökün. Bu ona sonraki seferde duygularını daha rahat ifade edebilmesi için cesaret verecektir. Ayrıca sizin de günlük hayatta üzgün hissettiğiniz durumlarda bunu cümlelerle ifade edebilmeniz çocuğunuz

için rol model olacaktır.



  • Birlikte nefes egzersizi alıştırmaları yapın

Nefes , durup düşünmek , sakinleşmek ve regüle olabilmek için bize yardımcı olan en önemli

tekniklerden. Doğru nefes almak, kendimizi regüle edemediğimiz anlarda, öfkeli olduğumuzda duygularımızı düzenlememizde aktif rol oynar.

Çocuğunuz öfkelendiğinde veya yoğun duygular ile boğuştuğu sırada , durup nefesini dinlemesini sağlamak, nefese odaklanmasına yardımcı olmak, birlikte nefes alıştırmaları yapmak duygu regülasyonunda önemli bir nokta.



Yayınlanma: 11.01.2021 19:28

Son Güncelleme: 11.01.2021 19:28

#çocuk #regülasyon#çocuk psikolojisi#gelişim psikolojisi#psikoloji
Psikolog

Zümrüt Yaren

SERT

Uzman Klinik Psikolog

( )( )( )( )( )

Uzmanlıklar:

Travma ve İlişkili Bozukluklar, Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları, Depresyon ve Mutsuzluk
Online TerapiOnline Ter...
süre 50 dk
ücret 700
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
süre 50 dk
ücret 800
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

Kaygı ile Başa Çıkmanın Yolları: Hayat Devam Ediyor, Sen de Edebilirsin!

Kaygı… Tanıdık bir duygu değil mi?Kalp hızlanır, nefes daralır, zihin sanki aynı cümleyi durmadan tekrarlar: Ya kötü bir şey olursa?Hepimiz zaman zaman bu duyguya kapılıyoruz. Kaygı, aslında hayatta kalmamızı sağlayan bir alarm sistemi. Ama bu alarm günün her saati çalmaya başladıysa, işte orada durup kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor: “Ben bu duyguya hizmet mi ediyorum, yoksa onun esiri mi oluyorum?”İşte tam da bu noktada, kendi deneyimlerime ve danışanlarımla yaptığım çalışmalara dayanarak bazı öneriler paylaşmak istiyorum.1. Nefesinle Bağ Kur: En Yakın Dostun YanındaKaygı geldiğinde nefesini fark et. Hızlanıyor mu? Sığ mı? Düzensiz mi?Derin ve yavaş bir nefes, beynine “güvendesin” mesajı verir. Her gün 5 dakika, sadece nefesine odaklandığın bir zaman dilimi yarat. Gözlerini kapat, burnundan yavaşça nefes al ve aldığın sürenin iki katı kadar sürede ver.Bu egzersiz, zihnini sakinleştirmek için kullanabileceğin en basit ama en etkili araçlardan biridir. Ve nefes pratiği, sadece kaygı anlarında değil, gün içerisinde içsel duruşunu güçlendirmek için de bir köprü olabilir.2. Düşüncelerini Sorgula, Onlarla ÖzdeşleşmeKaygılı zihnin en sevdiği şey: felaket senaryoları yazmak.“Ya başarısız olursam?”, “Ya hasta olursam?”, “Ya herkes beni yargılıyorsa?”Bu düşünceler gelir, ama onlarla gitmek zorunda değilsin. Her düşüncenin gerçek olmadığını bilmek, sana zihinsel bir mesafe kazandırır.Bir düşünce geldiğinde kendine sor:“Bu düşüncenin kanıtı var mı?”“Bu düşünce bana hizmet ediyor mu?”“Bu düşünceyi bir arkadaşım düşünüyor olsaydı, ona ne derdim?”Bu içsel sorgulama, zihinsel esnekliğini artırır ve otomatik düşüncelerin üzerindeki gücünü fark etmeni sağlar.3. Bedeni Unutma: Hareket Et, Serotonin SalKaygı sadece zihinsel değil, bedensel de bir deneyimdir. Omuzların gerginse, dişlerini sıkıyorsan, kasların kasılmışsa bedenin sana sesleniyor olabilir.Günde 20 dakikalık bir yürüyüş bile zihinsel berraklık sağlar. Hareket ettiğinde beyin kimyan değişir. Yoga, dans, hafif koşular... Hangisi seni çağırıyorsa, onunla başla.Unutma, beden harekete geçince zihin de peşinden gelir. Ve bu hareket hali, zihninde sıkışan enerjiyi de dönüştürmenin en doğal yollarından biridir.4. Rutinler Oluştur: Belirsizliğe Karşı DüzenZihin, belirsizlikten korkar. Kaygı çoğu zaman “Ne olacağını bilmiyorum” düşüncesinden beslenir. Bu yüzden gününe küçük ama düzenli alışkanlıklar yerleştirmek faydalı olur.Sabahları güne aynı saatte başlamak, kahveni belirli bir ritüelle hazırlamak, uyumadan önce kitap okumak...Bu basit alışkanlıklar zihnine “kontrol sende” mesajı verir. Rutin, kaygının içinde bir sabit nokta yaratır. Küçük bir düzen duygusu, büyük bir içsel dengeyi beraberinde getirebilir.5. Sosyal Destek: Yalnız DeğilsinKaygı kendini yalnız ve anlaşılmamış hissettirebilir. Oysa bir duygunun ağırlığını azaltmanın en insani yolu, onu paylaşmaktır.Güvendiğin biriyle konuşmak, sadece dinlenilmek bile iyileştiricidir.“Beni anlıyor musun?” sorusuna “Evet” cevabını almak, bazen haftalarca yapılan iç konuşmadan daha etkilidir. Utandığın ya da zayıf hissettiğin anlar da dahil olmak üzere, insani olan her şey paylaştıkça hafifler.6. Duygulara İzin Ver: Direnç Değil, Alan AçKaygı geldiğinde çoğumuz onu hemen bastırmak, yok etmek isteriz. Oysa bastırılan duygu daha güçlü şekilde geri döner.Bazen sadece şunu söylemek bile bir dönüşüm yaratır: “Evet, şu an kaygılıyım. Bu da insani bir deneyim.”Kendine şefkatle yaklaşmak, zor duygulara alan açmak demektir. Ve o alan, iyileşmenin başladığı yerdir. Çünkü bastırmak yerine kabul etmek, zihinsel direnci azaltır ve daha sakin bir içsel diyalog başlatır.7. Medya Tüketimini Azalt: Zihnini Koruma Altına AlGün içinde sürekli bildirimlere, kötü haberlere ve kıyaslamalara maruz kalmak kaygıyı artırır.Sosyal medyada geçirdiğin süreyi azalt, ekran detoksları yap. Zihnine daha fazla sessizlik ve boşluk tanı.Bazen bir pencereden dışarı bakmak, zihnini yüzlerce story’den daha fazla dinlendirir. Ve bu sessizlikte iç sesini yeniden duyma fırsatı bulursun.8. Profesyonel Destek Almak: Yardım Aramak CesarettirEğer kaygı gündelik yaşamını zorlaştırıyorsa, yalnızca tekniklerle sınırlı kalmamak gerekir.Psikoterapi, kaygının kökenine inmek, düşünce kalıplarını fark etmek ve yeni yollar geliştirmek için güçlü bir destek alanıdır.Unutma, yardım istemek zayıflık değil; iyileşme iradesidir. Bir uzmandan destek almak, yaşam kaliteni artırmanın en değerli yollarından biridir.9. İyi Olma Hali Bir Hedef Değil, Bir YolculukturKendine şunu hatırlat: İyi hissetmek, hep mutlu olmak demek değil.Zor duygular da yaşamın bir parçası. Kaygı da senin bir parçan ama seni tanımlayan şey değil.Ve bu yazıyı okuyorsan; demek ki içten içe bir şeyleri dönüştürme arzun var. Bu niyet bile başlı başına iyileştirici.Her duygunun, özellikle kaygının bile sana anlatmak istediği bir şey vardır. Onu bastırmak yerine dinlemeyi denediğinde, içinde daha önce fark etmediğin bir bilgelik uyanabilir. Belki uzun süredir kendini çok zorladığını fark edersin. Belki kontrol etme çabalarının seni ne kadar yorduğunu…Kendinle yeniden tanıştığın bu farkındalık anları, dönüşümün başlangıç noktasıdır.Bazen bir durmak yeterlidir. Kendine şu soruyu sor: “Şu an en çok neye ihtiyacım var?”Belki bir bardak su, belki 10 dakikalık sessizlik, belki sadece bir omzuna dokunan el. Kaygıyı anlamak; zihnini yargılamak değil, ihtiyaçlarını fark etmeyi öğrenmektir.Ve unutma, bu yolculukta zaman zaman aynı yere geri dönebilirsin. Bu da çok insani.Önemli olan hep ileri gitmek değil; düştüğünde kendine nasıl davrandığın. Kaygıyla başa çıkmak, sadece teknikler değil, kendinle kurduğun ilişkiyle ilgilidir. Ve sen, o ilişkiyi her gün yeniden kurabilirsin.Son Söz: Bu da Geçer, Sen de GelişirsinKaygı hep olacak. Ama sen artık onunla başa çıkmanın yollarını biliyorsun.Bu yolda attığın her küçük adım, içindeki dengeye bir adım daha yaklaştırır. Kendine karşı nazik, sabırlı ve dürüst kal.Ve bazen sadece şunu hatırla: “Kaygı geçer. Ama sen, bu deneyimden daha güçlü bir şekilde geçip gidersin.”
Akın GÜÇLÜ 07.04.2025

Zorunda Mıyım?- Psikolojik Sağlığı Koruma Yolları

Psikolojik Sağlığı Koruma YollarıSoralım: Zorunda Mıyım?Yaşamlarımız seçimlerimizden oluşur. Bazen seçerken oldukça fazla düşünürüz, bazen de nasıl ve ne zaman seçtiğimizin farkında bile olmayız. Oysa ne hissediyorsak, ne düşünüyorsak ve nasıl davranmayı seçiyorsak hep bir nedene dayanır. Bir gün iş yerinde mutsuz olduğumuz için yolda karşılaştığımız bir kişiye selam vermemeyi seçebilir, bir başka gün sevindirici bir haber aldığımızda çocuğumuzun normalde izin vermeyeceğimiz şekilde çok sayıda çikolata tüketmesine izin verebiliriz. Bir davranışımız ya da duygumuz; bugünümüze, dünümüze ve hatta çocukluğumuza kök salmış olabilir. Bu kök salış, olumsuz deneyimlerimizi kimi zaman hiç hak etmeyen ve ilişkisi olmayan öznelere aktarmamıza neden olabilir; ki bu bir savunma stratejisidir. Ya da bu kök salış, geçmiş öğretilerimizin bugünkü yeni ve olası deneyimlerimize ket vurmasına sebebiyet verebilir. Böylece, harikalar diyarına ancak poposu ağacın kovuğuna sıkışmış bir tavşan olarak giriş yapabiliriz ve yakınlarda bize bir yardım eli uzatacak kimse yoksa, sonsuza kadar orada sıkışıp kalırız ya da belki geri dönebiliriz. Günlük yaşantılarımızda harikalar diyarı gibi bir ödül beklentimiz olmasa bile, kimi zaman bulunduğumuz bağlama ya da konuma bağlı olarak huzursuz ve memnuniyetsiz olduğumuzu fark edebiliriz. Yakın zamanda kayıp, travma, olumsuz aile yaşantıları gibi olumsuz kişisel yaşantılarımız olmadıysa, memnuniyetsizliğimiz uzun bir süredir ve farklı kombinasyonlarla da sürüyorsa; bulunduğumuz bağlama ilişkin bir gözden geçirme yapma vaktimiz gelmiş demektir.Hayatınıza beyaz bir pencere açabilmek için size bir yöntem önerisi yapmak istiyorum. Sizi rahatsız eden durumlar olduğunda kendinize "Zorunda mıyım?" sorusunu sorun ve cevaplandırın. Yani, bunu yaşamaya devam etmek, katlanmak zorunda mısınız? Yoksa hayatınızda sizi rahatsız eden bu duruma artık yer vermemeyi seçtiğinizde, seçebileceğiniz başka yollar var mı?Cevabınız "Evet, zorundayım." ise; yaşadığınız rahatsız edici durumun hayatınızda kalmasına izin vermek zorunda olduğunuz anlamına gelir. Bu durumda, var olan rahatsız edici duruma bir şekilde adapte olmak üzere adeta sımsıkı sarılmalısınız.Yani bu durumda; duygu düzenleme yollarını deneyerek, yaşadığınız bilişsel tutarsızlık durumuna ikna olabileceğiniz açıklamalar bularak ya da bakış açınızı değiştirerek kabul etme yolunu seçmiş olacaksınız. Bilişsel tutarsızlık kuramına göre, bilişimiz ve davranışımız çeliştiğinde davranışlarımızı değiştirmemiz, bilişimizi değiştirmemizi sağlar. Yani bilişimize uygun olmayan şekilde davrandığımızda bilişimiz değişecektir. Bir örnekle; "Sigara içilen ortamlara asla girmem." şeklinde bir bilişiniz varsa; ve buna rağmen bir kere için yakın arkadaşınızın kırılmaması için yanınızda sigara içmesine müsaade ederseniz; bilişiniz "Sigara içilen ortamlarda bulunmayı tercih etmem, fakat yakın arkadaşlarım söz konusu olursa tolerans gösterebilirim." şeklinde bir değişime uğrayacaktır. Bu anlamda, cesur olmak, denemek ve bir şans tanımak önemli olabilir. Ayrıca her yaşantı, olumlu ve olumsuz birçok özelliği barındırabilir. Bu nedenle; sizi rahatsız eden yaşantıyı tekrar gözden geçirmek, varsa olumlu yanlarına odaklanmayı seçmek sizin için sağlıklı bir yol olacaktır. Son olarak, duygu düzenleme yollarını denemek, kendinizi öyle düşünmeye ikna ettiğiniz ve duygulanımınızı da bu yönde şekillendirdiğiniz derinden rol yapma söz konusu olduğunda kurtarıcı olacaktır.Cevabınız " Zorunda değilim." ise; yaşadığınız sıkıntı verici durumdan bir kurtuluş yolu olduğu; yani dilerseniz sizin için huzursuzluk veren bu durumu yaşamaya devam etmeyebileceğiniz seçeneğinin var olduğu anlamına gelir. Bu cevabı verdiğinizde, muhtemelen en başta değişim için direniyor olabilirsiniz. Çünkü, “Madem önümde bu seçenekler var, uzun süredir neden aynı yolu yürümekte diretiyor ve bu huzursuzluğu yaşıyorum?” şeklinde bilişsel bir çelişki yaşayacaksınız. Muhtemelen geçmişe baktığınızda seçtiğiniz yolla ilgili mantıklı sebepleriniz de olacaktır; çünkü hiçbir seçim nedensizliğe dayanmaz. Fakat bu sebeplere rağmen, yeni ufuklarla yeni nedenlere yelken açabileceğiniz fikri de tam göğsünüze yerleşir. Vazgeçebilir, terk edebilir, bırakabilir, hayatınızdan yolcu edebilirsiniz ya da en azından sizi rahatsız eden unsurun hayatınızdaki anlamı, değeri ve işlevi bağlamında bir değişiklik yapabilirsiniz. Elbette ki bunca teşvike rağmen; kolay olmayacaktır da. Yüzleşmek ve yüzleştiklerinizi bir kenara koymak zorlayıcı olabilir. Ancak “Hayır” cevabını verebiliyorsanız; olasılıkların farkındasınız demektir. Ayrıca bu cevabın seçiminde, doğru bir karar verme süreci oldukça önemlidir. Sıkıntı yaşadığınız şeyi/kişiyi hayatınızdan çıkardığınızda hangi seçeneklerin sizi bekliyor olacağını, bu seçenekleri seçmeniz sonucunda yaşantınızda nasıl değişiklikler olabileceğini, bu değişikliklerin uzun vadede sizi pişman edip etmeyeceğini ve yaşamınıza ne gibi katkılar sunabileceğini doğru şekilde analiz edebilmelisiniz. Çünkü bir yolu seçmek, çoğu zaman başka bir yoldan vazgeçmeyi gerektirmektedir ve bazı seçimlerin geri dönüşü olmayacaktır.Bu soruyu ve cevapları zihninizden geçirirken sürekli hatırlamanız gereken en önemli şey: Kalsanız da, gitseniz de, bazen hiç gitmeksizin kalsanız da ve bazen durmaksızın gitseniz de; her seçenek size değer katmalı, daha mutlu olmanızı sağlamasa bile uzun vadeli mutsuz olmanıza izin vermemeli. Ayrıca “zorunda mıyım?” sorusu ve cevabını, gelecekteki mutluluğunuzu inşa etmek için bugün huzursuz ve mutsuz olmaya razı geldiğiniz durumların haricinde tutuyor olmanız da oldukça önemli. Bunun için bu soruyu farklı zaman dilimlerinde, farklı duygulanımlara sahip olduğunuz zamanlarda ve farklı bağlamlarda defalarca bıkmaksızın ve kendinize zaman tanıyarak cevaplandırıyor olmanız oldukça önemli.Öyleyse ilk soru benden gelsin: Son zamanlarda bilişsel dünyanı olumsuz şekilde meşgul eden bir olayı, kişiyi ya da durumu düşün, zorunda mısın?Uzm. Psk. Özge ENGİNOkuyucuya Notum: Önemli ve geri dönülmez kararlar alacağınız süreçlerde, destek almak önemlidir. Bu gibi durumlarda, size yalnızca bir terapi randevusu kadar uzağım. Site üzerinden ya da profilimde yer alan kişisel iletişim bilgilerim yoluyla bana ulaşabilir, mesaj atabilirsiniz.
Özge ENGİN 10.12.2020