Depresyon günümüzde hızlı bir şekilde artış gösteren, pek çok kişide dönemsel veya uzun süreli meydana gelen duygu ve düşüncelerin olumsuz yönde artış gösterdiği duygu durum bozukluğudur. Depresyonda olan bireyler günlük yaşantısında hiçbir şey yapmak istememekle birlikte hayatta yaptıkları hiçbir aktivite ve günlük rutinlerinden keyif ve mutluluk duymazlar. Sahip oldukları daimi üzüntü ve ilgisizlik hissi bireylerin davranış biçimlerine doğrudan etki eder. Çevresindeki bireylerden, sosyal ortamlardan ve depresyonun ilerleyen süreçlerinde kendilerinden bile kaçmayı tercih ederler. Bu süreçte birey kendisine ve çevresine yabancılaşmaya başlar. Aynı zamanda günlük yaptığı işlerden zevk almamaya ve kendisini yalnız hissetmeye başlar. Bireyin sahip olduğu bu durum kimi zaman dönemsel geçişlerden kimi zaman yaşadığı ani olumsuz durumlardan kimi zaman da çevresel faktörlerin onun ruh sağlığındaki olumsuz etkisinden kaynaklanabilmektedir.
Depresyonda olan bireylerin depresyonda olduklarını belirleyen belirli semptomlar söz konusudur. Bireyin depresyonda olduğunu anlamak ve değerlendirmek için bu semptomları en az 2 hafta içerisinde belirtisel olarak gösteriyor olması gerekmektedir. Depresyon belirtileri kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha fazladır. Bu semptomlar 25-44 yaş arasındaki bireylerde daha sıklıkla görülmektedir. Depresyonda olan bireylerin gösterdikleri belirtiler şu şekildedir:
Günün çoğunda yapılan tüm etkinliklere karşı ilgisiz, mutsuz ve isteksiz hissetme, yapılan etkinliklerden zevk alamama durumu
Önemli kilo kaybı veya kilo alımı, neredeyse her gün iştahta azalma veya artış
Sık sık tekrar eden intihar düşünceleri ve intihar eğiliminde artma
Düşüncede yavaşlama ve fiziksel harekette azalma
Günün çoğunu depresif ruh halinde geçirme
Sürekli üzgün hissetmek ve yapılan hiçbir şeyden keyif alamama durumu
Günün çoğunda kendini yorgun ve enerjisiz hissetme
Suçluluk duygusu
Düşünme ve konsantrasyon eksikliği
DSMV ‘ın belirlediği bu kriterler ölçüsünde bireyin depresyonda olup olmadığını tespit etmek adına bu semptomların en az beşini gösteriyor olması gerekmektedir.
Depresyonun meydana gelme sebepleri bireyden bireye farklılık gösterebilmektedir. Bazı durumlarda genetik faktörler bazı durumlarda psikososyal faktörler bazı durumlarda ise bu durum psikolojik sebeplerden kaynaklanmaktadır. Bireyin çevresinden birisinin ölümüne şahit olması onun ciddi bir depresyon yaşayabilmesini tetiklerken bazı durumlarda bireyin sahip olduğu işi kaybetmesi de onun depresyona girme nedeni olabilmektedir. Bireyin depresyona girmesindeki başlıca nedenleri şu şekilde sıralayabiliriz:
Genetik faktörlerden dolayı depresyona girme eğiliminin fazlası olması
Bireydeki hormonal değişiklerin bireyin depresyona girme eğilimini arttırması
Doğum sonrası bireylerde meydana gelen depresyon
Menopoz sürecinde ortaya çıkan depresyon
Tiroid problemlerine sahip hastalarda oluşan depresyon
Bireyin kronik bir hastalığa veya fiziksel bir rahatsızlığa sahip olması (Kalp hastası, kanser tedavisi gören bireyler, parkinson hastalığı vb.
Düşük sosyoekonomik düzey
Olumsuz arkadaş çevresi ve etkisi
Ani ölüm ve yas süreci
Ayrılık ve boşanma süreçleri
Aile, okul veya iş hayatında meydana gelen sorunlar
Olumsuz ekonomik süreç ve yaşam koşulları
Madde bağımlılığı ve kullanımı. Bağımlılık sürecinde major depresyonun etkisinin oldukça yüksek bir seviyede görülmesi
Var olan bir psikolojik rahatsızlığın depresyonu tetiklemesi ve etkilemesi. Örneğin bireyde sosyal anksiyete mevcut ise bu durumun aynı zamanda bireyin depresyonunu tetiklemesi
Çocukluk ve ergenlik döneminde yaşanan travmaların üstesinden gelememe ve etkisini psikolojik olarak sürdürme
Stres faktörlerinin varlığı ve baş etme becerilerinin geliştirilmemesi
Düşük benlik saygısı, kabul görmeme düşüncesi, özgüven ve öz yeterlilik eksikliği
Depresyonda olan bireyler sahip oldukları olumsuz düşüncelerin tekrar etmesiyle birlikte gün boyu depresif davranış kalıpları sergilerler. Birey eğer gün içerisinde yaptığı hiçbir şeyden keyif almıyorsa sosyal hayatından bireysel hayatına bireysel hayatından iş hayatına kadar günlük rutinlerini yapacak hiçbir gücü kendinde bulamıyorsa sürekli devam eden intihar düşüncelerine sahipse, aşırı halsizlik ve fiziksel yorgunluk belirtileri gösteriyorsa ve sahip olduğu belirtiler günlük yaşantısında önemli ölçüde bireyin sahip olduğu sorumluluklarında aksaklıklara sebep oluyorsa bu süreçte bireyin depresyonda olduğunu ifade edebiliriz. Bu süreçte bireyin sahip olduğu olumsuz davranış ve düşünce biçimleri sürekli bir şekilde tekrar ediyor olması gerekir. Bireyin depresyonda olması bazı durumlarda kendini fark etmesiyle gerçekleşebilirken bazı durumlarda çevresinde insanların desteği ile de depresyonda olduğunun bilinci elde edilebilir. Birey içerisinde bulunduğu olumsuz durumun etkisiyle depresyonda olduğunun farkında olmayabilir. Bu durumda bireyin yakın çevresinin ona farkındalık kazandırması erken tanının hayati bir değer taşıması adına önemlidir.
Depresyon bireyin hayatını pek çok yönden olumsuz etkileyecek sonuçları birey üzerinde gösterse bile unutulmamalıdır ki depresyon erken teşhis ve doğru tedavi ile üstesinden gelinebilen ve iyileştirilebilen bir süreçtir. Bireyin bu süreçte kararlı, azimli ve tedaviye açık olması bu sürecin daha kısa bir şekilde üstesinden gelinmesi adına önemlidir. Depresyon tedavisinde bireyin bu süreç ile baş etme becerileri ve bu sürecin üstesinden gelme süresi kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Birey iyileşme noktasında ne kadar kararlı ve azimli olursa iyileşme o kadar hızlı bir şekilde gerçekleşecektir.
İlaç Tedavisi Yöntemiyle Depresyon:
Ağır depresyon (Majör Depresyon) sürecinde uygulanan ve bireyin sahip olduğu depresif belirtileri daha aza indirgemek için uygulanan bu yöntemde depresyon belirtisi gösteren kişilerin ilaç tedavisi yöntemiyle sahip oldukları belirtileri daha az seviyeye indirmek amaçlanır. Depresyon sürecinde ilaç tedavisi ve psikoterapi desteği aynı süreç içerisinde ilerleyebilen de bir süreçtir.
Uzmanlarımıza Depresyon hakkında sıkça sorulan sorulara buradan göz atabilirsiniz.
Yapılan çalışmalar sonucunda elde edilen verilere ve bilgilere göre kadınların depresyona girme olasılığı erkeklerin depresyona girme olasılığına göre daha iki kat daha fazladır. Kadınlarda depresyon süreci hormonal olarak değişimler gösterdikleri dönemlerde daha fazla artış göstermektedir. Genel olarak depresyona girme yaş aralığı belirli bir döneme sahip olmasa da 24-40 yaş arasındaki bireylerde ortaya çıkan depresyon süreci artan günlük sorumluluklar, sosyal hayat ve iş gücüyle birlikte daha fazla görülmektedir.
İlaç kullanmadan psikoterapi yöntemiyle depresyondan çıkmak mümkündür. Bireyin depresyondan çıkmasını belirleyecek en önemli etken kendisinin bu süreç içerisinde iyileşmek adına göstereceği kararlılıktır. Eğer birey psikoterapi sürecinde alacağı destekle birlikte sağlıklı ve doğru adımları uzman bir psikoterapist yardımıyla izlerse, bu sürecin üstesinden ilaç kullanmadan sağlıklı bir şekilde gelmesi mümkündür.
Nasıl ki bir grip belirli bir süreden sonra geçiyorsa bir yeriniz kanadığında o yara zaman geçtikçe iyileşiyorsa depresyon süreci de iyileşmeye açık ve psikolojik destek yardımı ile tedavisi mümkün olan bir süreçtir. Bu yüzden depresyon kalıcı değildir.
Depresyondan çıkmanın en etkili yöntemi psikoterapi desteğidir. Psikoterapi desteği ile depresyondan çıkma bireyin bu yolda atması gereken adımların en başında gelmektedir. Tabii ki de bu süreçte psikoterapi desteği ile sağlıklı beslenme, düzenli spor ve günlük rutin haline gelen yürüyüş alışkanlıkları, yeni hobilere ve etkinliklere başlamak önemlidir. Aynı zamanda bireyin sosyal ilişkilerinin güçlenmesi özgüveninin ve öz motivasyonunun artmasıyla birlikte depresyonun üstesinden daha kolay bir şekilde gelinilmesi sağlanmış olacaktır.