Depresyona iyi gelen yiyecekler, aslında bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Farklı pek çok yiyeceğin psikolojik anlamda ve ayrıca içeriğinde maddeler nedeniyle de depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklara iyi geldiği yapılan çalışmalarla ortaya koyulmuştur. Bu yiyecekler içeriklerinden dolayı rahatlatıcı, neşelendirici, enerji verici ve keyiflendirici etkiye sahip olabilirler. Bu nedenle de aslında beslenmenin dahi psikolojik rahatsızlıklarda ne kadar önemli olduğu anlaşılmalı, beslenme programları da her besin kaynağının tüketilmesine uygun olacak şekilde düzenlenmelidir. Depresyon genel olarak kişinin karamsar, kaygı bozukluğu içeren, düşük enerjili, mutsuz olduğu bir psikolojik rahatsızlıktır. Bu rahatsızlık zamanla farklı ve ciddi pek çok rahatsızlığa da neden olabilmektedir. Bu rahatsızlığın temelinde ise hem sosyal, çevresel, psikolojik etmenler yatar hem de kişinin hormon ve salgı üretim seviyelerinin normal akışa uygun işlememesi. Bu durumda da psikolojik desteğin yanı sıra düzenli ve dengeli beslenmenin önemi açığa çıkmaktadır. Bireyler depresyon sırasında psikolojilerini olumlu yönde etkileyecek olan yiyecek ve içeceklere yönelmeli, depresyon durumunu tetikleyecek yiyecek ve içeceklerden ise uzak durmalıdır. Kişiler yalnızca depresyona iyi gelecek olan besinleri tüketerek depresyondan kurtulabileceklerin düşünmemelidir. Elbette ki bu besinleri tüketmeleri gerekir ancak profesyonel anlamda psikolojik destek almak ve buna ek olarak beslenme düzenini bu besinleri de alarak dengelemelidir. Bu sayede etkili şekilde kısa sürede depresyon durumundan kurtulmak mümkün olacaktır. Elbette ki besinler birer ilaç gibi pek çok fayda sağlar ancak depresyon gibi durumların yalnızca fiziksel değil aynı zamanda büyük ölçüde psikoloji kaynaklı olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle de alınacak olan psikolojik destek büyük öneme sahiptir.
Depresyon derin bir üzüntü ve keder dönemidir. Ortaya çıktığında kişinin yaşam akışını olumsuz şekilde etkiler. Bu tür dönemlerde “hadi harekete geç ve depresyonu yen!” sözünü sık sık duyarız. Depresyon zaten bu döneden çıkamama halidir. Bu yüzden bu sözlerin elle tutulur bir yanı yoktur! Depresyon farklı farklı şekillerde karşımıza çıkar. Bunlar;
• Majör depresyon
• Kalıcı Depresif Bozukluk (Distimi)
• Doğum Sonrası Depresyon
• Psikotik Depresyon
• Mevsimsel Depresyon
• Durumsal Depresyon
• Bipolar Bozukluk şeklinde karşımıza çıkar. Her depresyon çeşidinin kendi içerisinde farklı özellikleri vardır.
Eğer ki kendinizi yoğun ve derin bir çökkünlük içerisinde hissediyorsanız mutlaka destek alın. Unutmayın ki içinde bulunduğunuz durumu anlamlandırdığınız sürece depresyonun üstesinden daha kolay gelirsiniz. Sizi depresyona iten sebepleri belirledikçe üstünüzden bu gömleği de yavaş yavaş atarsınız. Evet, başlangıç sizin için oldukça zor olabilir. Bunun farkındayız. Ancak adım attıktan sonraki süreç sizin kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olur.
Diğer psikolojik rahatsızlıklar gibi depresyonun da aslında net bir nedeni yoktur. Farklı farklı çalışmalarla bazı çerçeveler çizilmiştir. Öncelikle olayları anlamlandırma sürecimizi ele alalım. Hayatta farklı farklı şeyler yaşarız. Örneğin; ailemizin yanından ayrılıp üniversiteye başladığımızı ele alalım. Bu bazı kişiler için yeni bir deneyim, yeni bir heyecandır. Bazı kişiler için ise aileden kopmak ve yalnız kalmaktır. Burada var olan olaya karşı yüklediğimiz anlamlar devreye girer. Eğer ki kişi ailesinden ayrılma sürecini zorlu bir süreç olarak ele alırsa depresyon sürecine girer. Ancak sorumluluk üstlenme, yeni bir deneyim ve eğitim süreci olarak ele alırsa yaşadığı andan keyif alır. Bu yüzden depresyona neden olan ilk durum olarak yorumlarımız devreye girer. Biz olayları nasıl yorumluyoruz? Ölüm süreci elbette üzücüdür. Ancak herkes bir yakınının ölümünden sonra depresyona girmez. İşte burada ölümü anlamlandırma sürecimize dikkat etmemiz gerekir. Diğer yandan ise geçmiş yaşantılar da depresyonu tetikler. Kişinin yaşamış olduğu travmatik yaşantılar doğrudan duygularını ve düşüncelerini etkiler. Bu durum ise depresyona eğilim düzeyini değiştirir. Aile içerisinde var olan değersizlik ve ilgisizlik de depresyona neden olur. Bir diğer etken ise genetik faktörler. Eğer ki aile öyküsünde daha önce depresyon belirtileri yaşayan kişiler varsa kişinin depresyona girme olasılığı artar. Statü, cinsiyet, sosyal faktörler de depresyona neden olur.
Manik depresif dönem bipolar bozukluk dönemidir. Mani ve depresyon dönemlerinden oluşur. Kişinin olumlu duygularında artış olur. Ancak bu artış normal bir artış olmadığı için kişiye zarar verir.
Manik Dönem belirtileri;
• Yüksek seviyede neşeli olma
• Enerjik olma
• Kişinin kendine olan güveninin artması
• Çevresiyle yoğun iletişim halinde olma isteği
• Çok konuşma
• Konuşma anında dağınık şekilde konuşma
• Kendini durduramama
• Cinsel istek ve davranışlarda artış
• Riskli cinsel ilişki
• Riskli davranış ( trafikte aşırı hız, fazla para harcama vs.)
• Aşırı hareketli olma şeklinde ortaya çıkar.
Depresyon döneminde ise kişi;
• Kendisini yorgun hisseder,
• Enerjisinde yoğun bir düşüş yaşar,
• Cinsel isteği azalır,
• Kendisini soyutlar, arkadaşlarıyla görüşmek istemez,
• Çok az iletişim kurar,
• Odaklanmakta güçlük yaşar,
• Öz bakım becerileri düşer,
• Daha az uyur.
Depresyon genellikle kişinin yaşamında ortaya çıkan ani değişimlere verilen tepkidir. Bu tür durumlar ayrılık, ölüm, ekonomik kayıp, şehir değişikliği, travmatik yaşantı gibi durumlardır. Depresyon sürecini ele alacak olursak kişi bu süre içerisinde kendisini değersiz hisseder. Bazı durumlarda kendisine zarar vermek ister. Uyku düzeni yoktur. İştah kaybı yaşar. Diğer yandan günlük aktivitelerini yerine getiremez. Örneğin bazen duş almak bile inanılmaz zahmetli gelir! Çünkü hareket edecek dermanı yoktur. Eğer evliyse eşine ve varsa çocuklarına zaman ayıramaz. Yataktan çıkmak çok zordur. Eğer ki çalışıyorsa işe gitmek istemez. Bu tür durumlar kişinin sosyal yaşantısını derinden etkiler. Yalnızlığı daha da artar. Eğer ki depresyon süreci ile ilgili destek alınmazsa bu döngüden çıkmak oldukça zor olur. Kişinin baş etme becerileri depresyon sürecini yenmesine yardımcı olur. Ancak bu becerileri depresyon anında düşünmek de oldukça zahmetlidir. Eğer depresyon sürecine dair bir destek alınmazsa bu döngü sürekli kendini tekrar eder. Bu ise kişinin yaşam kalitesinin düşmesine neden olur.
Depresyon için ilaçlı tedavi ve psikoterapi birlikte devam eder. Ancak kişinin içinde bulunduğu duruma göre bazen sadece psikoterapi süreci de olumlu sonuçlar ortaya çıkarır. Diğer yandan kişinin ekonomik durumu bazen sadece ilaçlı tedaviyi gerekli kılar. Bu konuda kişinin bir ruh sağlığı uzmanıyla görüşmelere başlaması atılacak olan ilk adımdır. Diğer yandan bazı şiddetli depresif belirtilerde yatılı tedavi de gerekir. İlaçlı tedavide SSRI’lar kullanılır. Bu ilaç antidepresanlara oranla daha az yan etki ortaya çıkarır. Diğer yandan serotonin ve dopamin düzeyini yükseltmeyi hedefleyen bazı antidepresanlar da kullanılır. Bazı durumlarda hekim ilaçların etkisine bakarak dozunu ya da ilacı değiştirebilir. Bu tür durumlarda olası yan etkilerde mutlaka hekime danışın. Psikoterapi sürecinde ise kişinin içinde bulunduğu ruh halini ele alırız. Psikolog, psikolojik danışman ya da klinik psikologlar aracılığıyla devam eden süreçte kişi kendi anlamını aramaya başlar. Depresyon tedavisi için kullanılan en yaygın terapi yöntemi Bilişsel Davranışçı Terapi yöntemidir. Bu terapi yönteminde kişinin içinde bulunduğu ilişkiler, depresyona sebep olan duygu ve düşünce durumu ele alınır. Diğer yandan ise belirlenen hedefler sayesinden kişinin bilişsel çarpıtmaları üzerine odaklanırız. Buradaki temel amaç kişinin kendisine dair yorumuna farklı bir bakış açısı getirmesine yardım etmektir. Bazı durumlarda terapist danışana ev ödevi verir. Böylece hafta boyunca değişimi gözlemlemesini ister. Bazı şiddetli depresyon durumlarında ise hastaneye yatış gerekir. Kişinin kendisine ya da başkasına zarar verme durumu var ise genelde yatarak tedavi önerilir.
Depresyona iyi geldiği kanıtlanan pek çok yiyecek vardır ve bunları pek çoğu da aslında serotonin üretimi ile ilgili olan yiyeceklerdir. Serotonin aslında mutluluk hormonu olarak da bilinir. Bu nedenle de serotoninin farklı gıdalardan doğal yolla alınması aslında insan psikolojisi üzerinde büyük etkiye sahiptir. Peki, depresyona iyi gelen yiyecekler nelerdir? Hangi yiyecekler psikoloji üzerinde nasıl bir etkiye sahiptir?
Magnezyum seviyesinin düşük olması, serotonin hormonunun da sentezinde bir yavaşlama meydana getirir. Serotonin seviyesinde azalma görüldüğü zaman ise bireylerin mutluluk, neşe, enerji seviyesinde düşüşler gözlemlenebilir. Ispanak ise içeriğindeki yüksek magnezyum sayesinde serotonin hormonu üretiminin artmasına katkı sağlar. Bu sayede dengeli ve düzenli şekilde serotonin üretilir hale gelir. Düzenli olarak farklı öğünlerde ıspanak tüketilmesi sıkça önerilen bir durumdur.
Badem, magnezyum yönünden zengin içeriğe sahip olan bir yemiştir. Magnezyum eksikliği ise depresyon gibi pek çok psikolojik rahatsızlık için bir tetikleyici görevi görmektedir. Bireylerin de bu psikolojik rahatsızlıklardan yani aslında magnezyum eksikliğinden uzak kalması için ise günlük olarak düzenli şekilde badem tüketmesi gerekir. Badem, içeriğindeki magnezyum miktarı sayesinde psikolojik rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olan durumları engellemektedir.
Çikolatanın depresyona ve aslında mutluluk düzeyine olan etkisi aslında sıklıkla konuşulan bir konudur. Çikolatanın serotonin seviyesini ve salgı üretimini arttırmasındaki etkisi ise aslında söylendiği gibi doğru bir bilgidir. Kişilerin serotonin üretimini hızlandırma ve serotonin seviyesini arttırma etkisi olan çikolata, depresyonda aslında bireylerin farkında olmadan bile sıklıkla tükettiği bir besin olarak karşımıza çıkar. Çikolata, bir antidepresan gibi kişinin serotonin seviyesine artış sağlar, daha neşeli, daha az kaygılı, daha enerji dolu olmasına yardımcı olur. Bu sayede de aslında depresyonun etkilerinden uzaklaşmak mümkün hale gelir ancak elbette ki depresyondan kurtulmak için yalnızca çikolata tüketmek ve bundan kesin çözüm beklemek imkansızdır.
Kuşkonmaz aslında Türk mutfağında pek kullanılmayan bir üründür ve genellikle dünya mutfaklarında da bir garnitür olarak tercih edilen pahalı bir üründür ancak kuşkonmaz, düşük folik seviyesini yükseltmesi ile bilinen bir besindir. Düşük folik seviyesi depresyonun bir tetikleyicisi olarak görülebilir. Kuşkonmaz da aslında bu folik seviyesini yükseltmesi ile kişilerin depresyondan uzaklaşmasına yarar sağlar.
Düşük potasyum seviyesine sahip olan bireylerin psikolojik anlamda daha zor durumlar yaşadığı gözlemlenmiştir. Kişilerin potasyum seviyelerindeki azalma, depresif ve aynı zamanda da manik halde olmalarını tetikleyen bir durumdur. Tıpkı bipolar bozuklukta olduğu gibi kişiler potasyum seviyelerinin düşük olmasına bağlı olarak bir manik depresif hal içinde bulunabilirler. Avokado da içerdiği yüksek potasyum değeri sayesinde bu manik depresif halden uzaklaşmak için tercih edilebilecek bir üründür.
Baklagiller, tıpkı çikolata gibi serotonin hormonu salgılanmasına ve ayrıca bu hormonun salgılanma hızında da artışa neden olduğu için depresyon ve benzeri pek çok durumun önüne geçer. Ayrıca içeriğinde B vitamini ile de baklagiller bir takviye olarak görülebilir. Bu besinlerin her biri farklı şekillerde tüketilebilir. Bu sayede serotonin hormonu düşüklüğü görülmesi riski en aza iner.
Serotoninin bir başka tetikleyicisi olarak bilinen muz, yüksek oranda tripofan içerir. Tripofan içeriği ise serotoninin üretilmesine katkıda bulunur ve bu sayede de bireylerin depresyondan uzak kalmaları mümkün hale gelir. Serotonin salgısının doğal şekilde artmasını sağlayan muz, tripofan içeriği ile tetikleyici görevi görür. Ayrıca bu tripofan, uykusuzluk sorunu için de birebirdir. Kişilerin depresyona ya da kaygı bozukluğu gibi durumlara ek olarak yaşadığı uyku problemlerinin de muz sayesinde dengelenmesi mümkün hale gelir. Muz ayrıca içeriğindeki potasyum sayesinde de depresif ve manik hallerin dengelenmesine katkı sağlar. Tıpkı avokado gibi manik depresif halin potasyum seviyesinin düşüklüğü nedeni ile tetiklenmesini engeller.
Omega 3 bakımından zengin olan balık çeşitlerinin her birinin tüketimi aslında depresyon durumunda büyük öneme sahiptir. Kişilerin omega 3 seviyesinin düşük olmasına bağlı olarak beyin fonksiyonlarında değişimler görülebilir. Bu fonksiyon değişimleri de aslında temelde psikolojik rahatsızlıkların birer tetikleyicisidir. Normal beyin fonksiyonlarının işlemesi için ise omega 3 içeren balık gibi gıdaların tüketilmesi büyük öneme sahiptir.
Depresyona iyi gelen yiyecekler olduğu gibi iyi gelen içecekler de vardır ve aslında tüm bunlar temelde beyin fonksiyonlarını tetikleyen yiyecek ve içeceklerdir. Beyin fonksiyonlarının hızlanmasını ya da farklı şekilde çalışmasını, vücuttaki hormon dengesinin düzenlenmesini, farklı minerallerin dengesini düzenleyen yiyecek ve içeceklerin tüketimi depresyon ve benzeri psikolojik rahatsızlıklar için önemlidir. Su tüketiminin sıklaştırılması, vücut fonksiyonlarının normal seyrinde işlemesi için oldukça büyük öneme sahiptir. Su tüketimi normal seviyede olan biri, düşük seviyede olan birine göre daha mantıklı kararlar verebilir, dana dinç ve daha sağlıklı olur. Ayrıca su tüketim miktarı normal seviyede olan kişilerin psikolojik olarak daha sağlıklı olduğu da gözlemlenmiştir. Kahve, çay, asitli içecek tüketiminin azaltılması gerekir. Özellikle de kafein içeren pek çok asitli içecek, kahve ve çayın gün içerisinde az miktarda tüketilmesi önemlidir. Kafein aslında depresyon gibi rahatsızlıkların temel tetikleyicilerindendir. Bu gruba alkolü dahil etmek de mümkündür çünkü alkollü içecekler de aslında depresyonu tetikleyen içeriğe sahiptir. Kişilerin kendilerini daha rahat, huzurlu ya da mutlu hissetmek ve beynini uyarmak için tükettiği alkol, aslında beynin olumsuz şekilde uyarılmasına ve bu nedenle de bireyin daha da depresif olmasına neden olur.
Özetle depresyonda tüketilecek olan besinlerin özellikle de serotonin hormonunu tetikleyen yiyecekler olmasına özen göstermek gereklidir. Bu yiyecekler serotonin tetikleyicisi olduğu zaman kişinin depresyon sırasında hissettiği pek çok rahatsızlıktan uzaklaşması da çok daha kolay olacaktır. Bunun yanı sıra bol su tüketimi de büyük öneme sahiptir. Tüm bunlar uygulanırken psikolojik destek almak ve aslında psikoloji ile ilgili olan bu problemi profesyonel psikologlar yardımıyla çözüme kavuşturmak oldukça önemlidir. Bu desteğin yanında beslenme düzeninin de bu yiyecek ve içecekler ile sağlanması, kişinin her anlamda depresyona karşı daha dayanıklı hale gelmesini sağlayacaktır.