Obsesif kompülsif bozukluk, bireyin tekrar eden düşüncelere sahip olması ve bu düşüncelere bağlı şekilde çeşitli eylemlerde bulunmasıdır. Pek çok farklı duruma bağlı olarak gelişebilen bu rahatsızlık özellikle de “temizlik takıntısı” şeklinde bilinse aslında günlük hayatta pek çok farklı alanda örneklerini görmek mümkündür.
Obsesif Kompülsif Bozukluğun İki Boyutu: Obsesyon ve Kompülsiyon
Obsesif kompülsif bozukluk genellikle tekrarlayan düşüncelerin eylemlere dönüşmesi olarak tanımlanır. Bu rahatsızlığın ise iki boyutu vardır. Obsesyon ve kompülsiyon birbirine bağlı olarak ayrı ayrı gerçekleşir.
Obsesyon, kişilerin tekrar eden düşüncelere sahip olması durumudur. Bir durum ile ilgili devamlı olarak aynı düşüncelerin rahatsız edici derecede tekrarlanmasına obsesyon denir. Buna verilebilecek en iyi örnek kişilerin evden çıkınca “Ocağın altını kapattım mı?” ya da “Kapıyı kilitlemiş miydim?” gibi düşünceleridir. Kişiler bu durumları evden çıkınca saatlerce düşünüyorsa kendilerini rahatsız edecek derecede bu düşüncelere sahip oluyorsa obsesyonlara sahip olabilirler. Kişiler farklı şekillerde pek çok obsesyona sahip olabilir ve her obsesyon kompülsiyona dönüşmeyebilir. Bunlar yalnızca düşüncede alıyorsa ve kişi yalnızca kapıyı kilitleyip kilitlemediğini düşünüyorsa bunlar obsesyondur. Bireyler bu düşünceden kurtulmak ve kendilerini rahatlatmak için düşünceye bağlı bir eylemde bulunmuyorsa obsesyonlara sahiptirler ancak kompülsiyon geliştirmemişlerdir. Bu obsesyonlar ilerleyen dönemde kompülsiyonlara da olanak tanıyabilir ve kişilerin günlük hayatlarını büyük ölçüde etkileyebilir.
Bir birey arabaya bindiği zaman “Kaza yapar mıyım?” gibi bir düşünceye sahipse ve bunu arabadan inene kadar düşünüyorsa obsesyona sahiptir denilebilir. Araçtan inmek gibi bir davranış sergilemiyorsa bu durum henüz kompülsiyona dönüşmemiştir. Bireyler yolculuğa çıkacağı zaman “Yanıma şunu almış mıydım?” şeklinde de düşünebilir. Yol boyunca bu düşünceye sahip olan bireyler obsesyonlar geliştirebilir. Ancak bu birey çantasını açıp o eşyayı alıp almadığını kontrol etmiyorsa henüz kompülsiyona sahip değildir. Öğrenciler “Sınavda şunu da yazmış mıydım?” diye düşünerek çok uzun zaman takıntı şeklinde düşüncelere sahip olabilir. Öğretmeninin yanına gidip kağıdını kontrol etme davranışı sergilemiyorsa bu kişiler henüz kompülsif bir bozukluğa sahip değildir denilebilir.
Kompülsiyon, bireylerin tekrar eden düşüncelerinden kurtulmak ve kendilerini rahatlatmak için sergiledikleri davranışlardır. Bu davranışlar çoğu zaman bireylerin hayatlarını ciddi ölçüde etkileyebilir, ilişkilerini zedeleyebilir. Bu nedenle de obsesyonlar ileri seviyeye ulaşmadan ve kompülsiyonlara dönüşmeden önlem almakta fayda vardır. Tekrar eden düşüncelerden kurtulmak için kişiler uzun bir yoldan evlerine geri dönebilir, ilişkilerine zarar vereceğini bile bile bireyleri takip edebilir, gittikleri yerde aşırı titiz davranarak çevrelerindekileri rahatsız edebilirler. Bu gibi davranışlar hem bu rahatsızlığa sahip olan bireylerin günlük hayatlarını hem de çevrelerindekiler ile olan ilişkilerini ciddi ölçüde etkiler.
Kompülsiyonlar, obsesif ve kompülsif şekilde görülür. Yani yalnızca kompülsiyon tek başına meydana gelmez. Belli obsesyonlar sonucunda kompülsif davranışlar sergilenir. Bu nedenle de her kompülsif davranışın altında bir obsesyon yani tekrar eden düşünce yatar. Bireyler “Ocağın altını kapatmış mıydım?” obsesyonuna sahip ise ve eve geri dönüp ocağın altını kapatıp kapatmadıklarını kontrol ediyorsa bu durum bir kompülsiyondur. Kişiler saatlerce yoldan geri dönerek bu obsesyonlarını rahatlatmak için evlerindeki ocağı kontrol edebilirler. Bu gibi durumlar günlük hayatın akışına ciddi ölçüde engel olmaktadır. Bazen bireyler aşırı derece titiz hareketler ile çevrelerindekilere de rahatsızlık verebilirler. Örneğin para gibi bir cismi elledikten sonra ellerini yıkama isteği duyabilirler ve paranın ne kadar pis olduğuna dair obsesyonlarını ellerini yıkayarak giderebilirler. Ayrıca bireyler kendi evlerinin dahi sürekli olarak pis olduğu düşüncesine sahip olabilirler ve devamlı olarak bu düşüncelerden kurtulmak için temizlik yapabilirler. Bu gibi davranışlar yalnızca kendi yaşamlarını değil birlikte yaşadıkları kişilerin yaşamlarını da etkilemektedir.
Obsesif kompülsif bozukluk öncelikli olarak kendini bir obsesyon ile belli eder. Belli düşünceler tekrar tekrar söylenir, düşünülür. Bu şekilde obsesyonlardan kurtulmak için de kompülsiyonlar geliştirilir. Kişilerde görülen en önemli belirtisi tekrar eden düşüncelerdir. Diğer belirtiler ise şu şekilde olabilir:
Aşırı titiz davranma
Kilitlenen kapıları tekrar tekrar kontrol etme
Kapatılan elektronik aletleri tekrar tekrar kontrol etme
Kapatılan ocak gibi yanıcı ve patlayıcı eşyaları tekrar tekrar kontrol etme
Nesnelerin düzeni ile ilgili stres yapma, nesneleri düzenli tutmak için uğraşma
Her şeyi kontrol etme gereksinimi duyma
Kendisinin ya da bir başkasının zarar göreceği düşüncesine kapılma ve buna göre günlük hayatını şekillendirme
El sıkışmaktan, başkalarının dokunduğu yerlere dokunmaktan, dışarıda yemek yiyip içecek içmekten rahatsızlık duyma
Bu gibi davranışlar obsesif kompülsif bozukluğun en gözler görülür belirtileridir. Bireyler bu durum ilerlemeden önce destek almaya yönlendirilmelidir ve çevreleri tarafından da bu düşüncelerden kurtulması için destek almalıdır.
Obsesyonların kompülsiyonlara dönüşmesi için ileri seviyeye gelmesi gerekir. Tekrar eden düşüncelerden kurtulmak için bireylerin sergilediği davranışlar ileri düzeye ulaşırsa günlük hayatı aşırı etkiler hale gelirse tehlikeli olabilmektedir. Bu durumları tetikleyen belli etkenler mevcuttur. Önceden ciddi bir hastalık geçirmiş olan bireyler hasta olmamak için devamlı olarak vücutlarını kontrol etme davranışı sergileyebilir, bu durum günlük hayatı etkileyecek seviyeye ulaşabilir. Kişi gün içerisinde hasta olacağı düşüncesinden dolayı devamlı olarak kendini hasta gibi hissedebilir ve bu durumda da yaşam kalitesi ciddi anlamda düşebilir. Kişiler bu nedenle işlerinden ayrılabilir ya da evden dışarı çıkmak bile istemeyebilir. Bu ciddi hastalık obsesif kompülsif bozukluk için bir tetikleyici görevi görebilir. Kişiler ayrıca çok temiz yerlerde devamlı olarak bulundukları için de obsesif kompülsif bozukluğa sahip olabilirler. Bu durumu günlük hayatlarına da uygulamak zorunda gibi hissedebilirler. Evlerini devamlı olarak temizleyebilirler ve kendilerini de sürekli olarak kirlenmiş hissedebilirler. Bu gibi durumlar ve ortamlarda her zaman olmasa da obsesif kompülsif bozukluklarda tetikleyici olabilmektedir. Örneğin ailesinin evi çok temiz tutuluyorsa ve aile bu konuda çocuğa devamlı olarak baskı uyguluyorsa çocuk da ailesi nedeniyle bir obsesif kompülsif bozukluk geliştirebilir.
Obsesif kompülsif bozukluklar hem çevresel hem de biyolojik nedenlere bağlı olarak gelişebilir. Genellikle bu bozukluğun gelişmesindeki en önemli etken çevresel faktörlerdir. Çevresel faktörler bireylerin yaşam tarzlarını etkileyebileceği gibi düşünceleri üzerinde de yadsınamayacak derecede büyük öneme sahiptir.
Obsesif kompülsif bozukluk gelişmesindeki önemli çevresel etkenler şunlar olabilmektedir:
Yaşam durumundaki ani ya da büyük değişiklikler
Taciz
Sevilen kişilerin kaybı
Ciddi sağlık problemleri
İlişki kaygıları
İş ya da okul hayatında yaşanan değişiklikler ya da bu ortamlardaki yaşanan problemler
Bu durumların tamamı bireylerin obsesyonlar ve kompülsiyonlar geliştirmesinde ciddi öneme sahiptir.
Obsesif kompülsif bozukluklar bireylere kalıtım yolu ile aktarılmaz. Yani bu rahatsızlığın genetik ile ilgili aileden gelen herhangi bir etkisi yoktur. Ancak bireylerin kendi sinir sistemleri ve beyin fonksiyonları ile doğrudan ilişkili olan bu durum, beynin belli bir bölümünün aşırı aktif halde bulunması ile ilgili olabilmektedir. Özellikle de obsesyonların gelişmesinde büyük etkiye sahip olan bu durum kompülsiyonların gelişmesinde çok büyük bir etkide değildir. Obsesyonlar kompülsiyonların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.
Bireyler çeşitli obsesyonlar geliştirmeye başladıklarını çoğu zaman kendileri de fark eder. Bir duruma karşı tekrar eden düşüncelere sahip olan bireylerin kompülsiyonlar oluşturmadan önce destek alması gerekmektedir. Bu sayede günlük hayat şartları etkilenmeden önce önlem almak çok daha kolay hale gelebilir. Aksi takdirde bireylerin günlük yaşamları obsesyonları ve kompülsiyonları sonucunda katlanılmaz hale gelebilir.
Aileden, arkadaşlardan ve yakın çevreden alınacak olan destek bu konuda oldukça önemlidir. Psikoloğa danışarak çeşitli terapiler ile de obsesif kompülsif bozukluktan kurtulmak ve bazen yalnızca obsesyonlar varken kompülsiyonların oluşmasına engel olmak da mümkündür.
Obsesif kompulsif bozukluk cinsiyete bağlı bir rahatsızlık değildir. Bu nedenle de kadınlarda erkeklerde eşit sıklıkta görülmektedir. Ancak bazı çalışmalarda kadınlarda daha fazla ortaya çıktığı da ifade edilmektedir. Çalışmalar; OKB tanısının %25’inini çocukluk döneminde, %30’unun ise ergenlik döneminde ortaya çıktığı ifade edilmektedir. Hatta bazı çalışmalarda bu yaş aralığının 2 yaşa kadar düştüğü de ifade edilmektedir. Ergen gruplar arasında ise erkek çocuklarda daha sık OKB belirtilerinin görüldüğü ancak sosyo-demografik özellikler açısından bir farklılığın olmadığı da ifade edilmektedir.
Obsesif kompulsif bozukluk genellikle kadınlarda daha fazla görülüyormuş gibi algılansa da aslında iki cinsiyet için de eşit risk mevcuttur. Kadınlar ev temizliği, bulaşık ve çamaşır yıkama gibi alanlarda daha aktif görev aldığı için genellikle kadınlarda daha sık şekilde obsesif kompulsif bozukluk görüldüğü zannedilebilir. Oysaki durum bundan farklıdır. Erkeklerin de kontrol sağlama, denetim merkezli hareket etme, sürekli ellerini yıkama ya da temastan kaçınma davranışları aslında onlarda da obsesif kompulsif bozukluk olabileceğinin bir göstergesidir. Bu nedenle obsesif kompulsif bozukluk her iki cinsiyet için de eşit riske sahiptir.
OKB obsesyon adı verilen takıntılı düşünce ve kompulsiyon denilen tekrarlayan davranışlar ve zihinsel eylemlerden oluşur. Bu tür durumların bir arada ortaya çıkması obsesif kompulsif davranış olarak nitelendirilir.
Obsesyonu şu şekilde ele alırız. Kişi bazı düşüncelerin ortaya çıkmasına engel olamaz. Bu düşünceler aniden ortaya çıkar. Kişinin isteği dışında gelişir. Bu tür düşünceler yoğun kaygı ve huzursuzluk doğurur. Bu durum ise anksiyete durumunu da tetikler.
Diğer yandan kompulsiyon ise obsesyonların ortadan kalkmasına yardımcı olan davranışlardır. Diyelim kişi kapıya dokundu. Zihni ellerinin kirlendiğini söyler. Bu defalarca tekrar eder. Kişi ellerini yıkamaya başlar. Böylece kompulsiyon devreye girer. 14-15 defa yıkadıktan sonra ellerini temizlendiğini düşünür. Böylece obsesyon ortadan kalkar. Çünkü kompulsiyon işe yaramış olur. Böylece tekrarlayan düşünce ve davranış sık sık ortaya çıkar. Çünkü kişi “kirlendiği” duygusundan “ellerini yıkayarak” kurtulur.
OKB tekrarlayıcı düşünce ve davranış olarak tanımlanır. Bu tür durumların ortadan kalkması mümkündür. Gerekli tedavi süreciyle kişi bu tekrarlayan düşüncelerden kurtulur. Obsesif kompulsif bozukluk kişinin günlük hayatını sekteye uğratır. Kişi aynı hareketleri tekrar tekrar yapmazsa başına kötü bir şey geleceğine inanır. Hepimiz evden çıkarken kapıyı kontrol ederiz. Ancak OKB o kapıyı tekrar tekrar kontrol etmemize neden olur. Bu durum hem zaman kaybı hem de kaygı nedenidir. Bu tür durumlar kişinin saatlerine neden olur. Hatta sosyal ilişkilerini de olumsuz yönde etkiler. Şöyle düşünelim kaldırım çizgilerine basarsa başına kötü bir şey geleceğini düşünen bir arkadaşınız olsun. Gideceğiniz yere ne kadar uzun sürede ulaşırsınız? Bu durum saatlerce sürebilir. Buradaki temel konu kişinin olaya dair olan inancıdır. Bu inançları bilişsel çarpıtmalar olarak ele alırız. Kişinin zihninde var olan düşünceye yönelik geliştirdiği davranışlar yaşamının her alanına etki eder. Bu davranışların ve düşüncelerin önüne geçemiyorsanız OKB belirtileri olduğunu ifade edebiliriz.
Obsesif kompulsif bozukluk cinsiyete bağlı bir rahatsızlık değildir. Bu nedenle de kadınlarda erkeklerde eşit sıklıkta görüldüğü söylenebilir. Genellikle 22-35 yaş aralığında başladığı tespit edilen obsesif kompulsif bozukluk, 6 yaşından itibaren çocuklarda da görülebilmektedir. Yani aslında obsesif kompulsif bozukluk yaş ile ilgili bir rahatsızlık değildir. Her yaştan kişide farklı nedenlere bağlı şekilde görülebilir. Çocuklarda görülme sıklığı oldukça az olan obsesif kompulsif bozukluk genellikle ergenlik döneminde ve erken yetişkinlik çağında etkili şekilde kendini ortaya koyar. Bunun temel nedeni de aslında ergenlik döneminde yaşanan duygu durum karmaşası, kendi benliğini bulma kaygısıdır. Yaşanan bu durumlar obsesyonlara ve ardından kompulsiyonlara neden olur. Obsesif kompulsif bozukluk genellikle kadınlarda daha fazla görülüyormuş gibi algılansa da aslında iki cinsiyet için de eşit risk mevcuttur. Kadınlar ev temizliği, bulaşık ve çamaşır yıkama gibi alanlarda daha aktif görev aldığı için genellikle kadınlarda daha sık şekilde obsesif kompulsif bozukluk görüldüğü zannedilebilir. Oysaki durum bundan farklıdır. Erkeklerin de kontrol sağlama, denetim merkezli hareket etme, sürekli ellerini yıkama ya da temastan kaçınma davranışları aslında onlarda da obsesif kompulsif bozukluk olabileceğinin bir göstergesidir. Bu nedenle obsesif kompulsif bozukluk her iki cinsiyet için de eşit riske sahiptir.
Obsesif Kompülsif Bozukluğun İki Boyutu: "Obsesyon ve Kompülsiyon"
Obsesif kompulsif bozukluk genellikle tekrarlayan düşüncelerin eylemlere dönüşmesi olarak tanımlanır. Bu rahatsızlığın ise iki boyutu vardır. Obsesyon ve kompülsiyon birbirine bağlı olarak ayrı ayrı gerçekleşir. Kişilerde her zaman obsesyonlar ve kompulsiyonlar aynı anda bulunmak zorunda değildir. Ancak kimi zaman rahatsız edici düşünceler nedeniyle gerçekleştirilen davranışlar, obsesif kompulsif bozukluk rahatsızlığını ortaya koyar.
Obsesyon, kişilerin tekrar eden düşüncelere sahip olması durumudur. Bir durum ile ilgili devamlı olarak aynı düşüncelerin rahatsız edici derecede tekrarlanmasına obsesyon denir. Buna verilebilecek en iyi örnek kişilerin evden çıkınca “Ocağın altını kapattım mı?” ya da “Kapıyı kilitlemiş miydim?” gibi düşünceleridir. Kişiler bu durumları evden çıkınca saatlerce düşünüyorsa kendilerini rahatsız edecek derecede bu düşüncelere sahip oluyorsa obsesyonlara sahip olabilirler. Kişiler farklı şekillerde pek çok obsesyona sahip olabilir ve her obsesyon kompulsiyona dönüşmeyebilir. Bunlar yalnızca düşüncede alıyorsa ve kişi yalnızca kapıyı kilitleyip kilitlemediğini düşünüyorsa bunlar obsesyondur. Kişiler bu düşünceden kurtulmak ve kendilerini rahatlatmak için düşünceye bağlı bir eylemde bulunmuyorsa obsesyonlara sahiptirler ancak kompulsiyon geliştirmemişlerdir. Bu obsesyonlar ilerleyen dönemde kompulsiyonlara da olanak tanıyabilir ve kişilerin günlük hayatlarını büyük ölçüde etkileyebilir. Obsesyon tiplerine saldırganlık obsesyonları, bulaşma obsesyonları, kuşku obsesyonları, cinsel obsesyonlar, simetri obsesyonları, dinsel obsesyonlar ve somatik obsesyonlar örnek verilebilir.
Obsesyonlar; ortaya çıktığı andan itibaren kişiyi rahatsız etmeye başlar. Tokalaştığı insandan hastalık kapacağına dair bir düşünce geliştiren kişi bazen sadece bu düşünceyle kalabilir bazen ise bu düşünceyi gidermek amacıyla kopmülsiyona (davranışa) dönüştürebilir. Evden çıkmadan önce belki de çoğumuz son bir kez pencereyi ya da ocağı kontrol edebiliriz. Ancak bu durum sık sık “Ocağı açık bıraktım mı, acaba ütü fişte takılı mı kaldı, elektrikli aletler prizde takılı kaldı mı” düşünceleri sık sık ortaya çıkıyorsa ve bizi kuşkuya düşürüyorsa bu noktalara çok dikkat etmemiz gerekebilir. Biraz önce de verdiğimiz örnek gibi bu düşünceler sadece düşünce olarak kalıyorsa, davranışa dönmüyorsa obsesyon olarak nitelendirilir. Öğrenciler “Sınavda şunu da yazmış mıydım?” diye düşünerek çok uzun zaman takıntı şeklinde düşüncelere sahip olabilir. Öğretmeninin yanına gidip kağıdını kontrol etme davranışı sergilemiyorsa bu kişiler henüz kompülsif bir bozukluğa sahip değildir denilebilir. Ancak yine de obsesyonun meydana geldiğini söylemek mümkündür.
Kompülsiyon, kişilerin tekrar eden düşüncelerinden kurtulmak ve kendilerini rahatlatmak için sergiledikleri davranışlardır. Bu davranışlar çoğu zaman günlük yaşamı ciddi ölçüde etkileyebilir, ilişkileri zedeleyebilir. Bu nedenle de obsesyonlar ileri seviyeye ulaşmadan ve kompülsiyonlara dönüşmeden önlem almakta fayda vardır. Tekrar eden düşüncelerden kurtulmak için kişiler uzun bir yoldan evlerine geri dönebilir, ilişkilerine zarar vereceğini bile bile eşlerini ya da sevgililerini takip edebilir, gittikleri yerde aşırı titiz davranarak çevrelerindekileri rahatsız edebilirler. Bu gibi davranışlar hem bu rahatsızlığa sahip olan bireylerin günlük hayatlarını hem de çevrelerindekiler ile olan ilişkilerini ciddi ölçüde etkiler. Obsesyonlara genelde kompülsiyonlar eşlik etmektedir. Çünkü tekrarlanan davranış (kompülsiyonlar) kişinin tekrarlayan düşüncelerinin (obsesyonların) sonlanmasına yardımcı olur. Böylece kişi ne kadar sıklıkla bu davranışı ortaya koyarsa o kadar rahatlayacağını düşünür. Ancak davranış ne kadar sıklaşırlar düşünceler de o kadar rahatsız etmeye başlar.
Kompülsiyonlar, obsesif ve kompülsif şekilde görülür. Yani yalnızca kompülsiyon tek başına meydana gelmez. Belli obsesyonlar sonucunda kompülsif davranışlar sergilenir. Bu nedenle de her kompülsif davranışın altında bir obsesyon yani tekrar eden düşünce yatar. Bu tekrar eden düşünceler doğrultusunda eylemde bulunma durumu da obsesif kompulsif bozukluk olarak adlandırılır. Eğer “Ocağın altını kapatmış mıydım?” obsesyonuna sahipseniz ve eve yol uzun da olsa kısa da olsa geri dönüp ocağın altını kapatıp kapatmadığınızı kontrol ediyorsanız bu durum bir kompülsiyondur. Kişiler saatlerce yoldan geri dönerek bu obsesyonlarını rahatlatmak için evlerindeki ocağı kontrol edebilirler. Bu gibi durumlar günlük hayatın akışına ciddi ölçüde engel olmaktadır. İşe gecikme, okula gidememe, işleri aksatma ve benzeri pek çok durum bu sebeple gözlemlenebilir. Bazen bireyler aşırı derece titiz hareketler ile çevrelerindekilere de rahatsızlık verebilirler. Örneğin para gibi bir cismi elledikten sonra ellerini yıkama isteği duyabilirler ve paranın ne kadar pis olduğuna dair obsesyonlarını ellerini yıkayarak giderebilirler. Ayrıca bireyler kendi evlerinin dahi sürekli olarak pis olduğu düşüncesine sahip olabilirler ve devamlı olarak bu düşüncelerden kurtulmak için temizlik yapabilirler. Bu gibi davranışlar yalnızca kendi yaşamlarını değil birlikte yaşadıkları kişilerin yaşamlarını da etkilemektedir.
OKB durumuna dair kesin bir şey söylemek şu an için mümkün değil. Ancak çevresel ve genetik faktörleri bir arada ele alırız. Bu tür durumlarda biyolojik olarak serotonin hormonunun düşüklüğü ön plana çıkar.
Diğer yandan ise bu tür davranışların öğrenilen bir tarafı da mevcuttur. Eğer ki ailede OKB öyküsü varsa aile üyelerinde de ortaya çıkma ihtimali yüksektir. Şöyle düşünelim, evde bir yere dokunursa mikrop kapacağını düşünen bir ebeveyn olsun.
Çocuk da doğal olarak bir yere dokunmaktan korkar. Bu davranış ne kadar sık tekrar ederse çocuğun hayatında da o kadar fazla yer kaplar. Çünkü çocuğun normali budur.
Bu yüzden nedenlerini ele almak için hem çocukluk yaşantılarını hem de genetik faktörleri bir arada bulundurmamız gerekir.
OKB; kişinin tekrarlayıcı ve rahatsızlık verici davranışlarını ifade eder. Bu davranışlara genel olarak şüphe, korkutucu düşünce eşlik eder. Bazı durumlarda kişi bu davranışları yaptığı için kendinden utanır. Ancak bu davranışları sergilemekten de vazgeçemez. Bu yüzden her iki durumda da kaygı yaşar.
- Kir veya mikrop bulaşmasından korkar. Bu yüzden kapı kolları gibi ortak kullanılan eşyalara dokunamaz. Dokunsa dahi tekrar tekrar ellerini yıkar.
- Diğer yandan giysilerine çok dikkat eder. Ortak kullanılan alanlara temas etmek onlar için bir zulümdür.
- Yapacağı ufak hataların kendisine pahalıya mal olacağını düşünür.
- Düz ve simetri durumu da oldukça sık ortaya çıkar. Bu yüzden kusursuzluk ve mükemmeliyetçilik ister.
- Başkalarına ya da yakınlarına zarar vermekten korkar. Bir anda bir şey olacağını ve zarar vereceğini düşünür.
- Tekrar tekrar bir şeyleri kontrol etmek ister.
İşlerin belli bir sırada yapılması onlar için çok önemlidir. Eğer sıra bozulursa işler yolunda gitmez.
- Belirli cümleleri ya da sözcükleri tekrar eder.
- Bu başlıklar genel olarak ortaya çıkan durumlardır. OKB farklı farklı şekillerde yaşamınıza dahil olur.
Obsesif kompulsif bozukluk kendini farklı belirtiler ile ortaya koyabilmektedir. - Aslında hemen hemen her bireyde farklı bir obsesif kompulsif davranışlar görülebileceği için belirtilerde de farklılaşma olabileceğini söylemek mümkündür.
Yine de genel anlamda çocuklada obsesif kompulsif bozukluk belirtileri şunlar olabilir:
- Eşyalarını paylaşmaktan ve başkalarına vermekten çekinme, başkasının eşyalarını ellemesine karşı tepkili davranma.
- Oyuncakları, kişisel eşyaları ve odasındaki ya da özel alanındaki eşyaları simetrik şekilde düzenleme.
- Yapılacak olan her işini düzenleyerek, planlı şekilde yapma.
- Hasta olmaktan korkma.
- Belli cümle ya da kelimeleri tekrarlama.
- Rezil olmaktan, alay edilmekten korkma.
- Değerli olmayan, çöp dahi sayılabilecek eşyaları toplama ve biriktirme.
- Yemekleri belli bir sıraya uygun şekilde yeme (Örneğin önce çorba, sonra et, sonra makarna, en son salata gibi).
- Dolabını kapatıp kapatmadığını kontrol etme.
Yukarıda bahsedilen durumlar bazı zamanlarda normal olarak değerlendirilebilir. Burada bu davranışın birkaç kez tekrar etmesi çocuğunuzda bir OKB belirtisi olduğu anlamına gelmemelidir. Bu davranışların sık sık meydana gelmesi, yaşam akışınızı önemli ölçüde etkilemesi, yaşam kalitenizi düşürmesi dikkat etmemiz geren en önemli noktalardandır. Yoksa bazen çocuklar hasta olmaktan, rezil olmaktan korkabilir ya da oyun esnasında oyuncakların düz bir şekilde durmasını isteyebilir. Bu davranışların sık sık tekrarlanması bizler için bir risk faktörüdür.
Ergenlik dönemindeki kişilerde de obsesif kompulsif bozukluk görülebilir. Bu dönemde kişiler bir karakter arayışındadır ve kendilerini bulmaya yönelik hareket ederler ancak pek çok farklı faktör, obsesif kompulsif bozukluk geliştirmelerine neden olabilir. Bu dönemde şu belirtilerin görülmesi mümkündür:
- Sürekli el yıkama ya da duş alma.
- Kirlenmekten korkma.
- Dışarıda masa, direk, sandalye ve benzeri alanlara temas etmekten çekinme.
- Arkadaşları ile eşyaları ortak kullanmak istememe.
- Gününü her detayı ile düzenleme.
- Rezil olmaktan, kabul edilmemekten korkma.
- Başkasına zarar vermekten korkma.
- Rahatsız edici, kaygı uyandırıcı düşünce ve görüntüleri sürekli olarak düşünme ve bu nedenle de uyku uyuyamama ya da günlük işleri aksatma.
- Her alanda simetrik görüntü isteği.
- Kapı, dolap gibi alanları kilitleyip kilitlemediğini defalarca kontrol etme.
- Yanlış düşüncelere sahip olmaktan korkma (günahkarlıktan çekinme).
- Hasta olmaktan korkma, her an her sebepten dolayı hasta olabileceğini düşünme.
- Belli cümle ya da kelimeleri sürekli olarak tekrarlama.
- Her şeyi kontrol etme gereksinimi duyma.
- Kendisinin ya da bir başkasının zarar göreceği düşüncesine kapılma ve buna göre günlük hayatını şekillendirme.
- El sıkışmaktan, başkalarının dokunduğu yerlere dokunmaktan, dışarıda yemek yiyip içecek içmekten rahatsızlık duyma.
Bu belirtiler ergenlik dönemindeki kişilerde obsesif kompulsif bozukluk olduğunun bir göstergesi olabilir. En yaygın şekilde görülen belirti ise hastalıktan çekinme ve farklı yüzeylere temas etmekten uzak durmaktır. Bunun yanı sıra ergenlik dönemindeki kişilerin temizlik, simetri gibi konularda da obsesyonlar ve bunlara bağlı kompulsiyonlar göstermesi mümkündür.
Her takıntı içeren düşünce ve davranışın obsesif kompulsif bozukluğa ait olduğunu söylemek mümkün değildir. Hemen hemen herkes kapıyı kilitleyip kilitlemediğini düşünebilir, hasta olmaktan çekinebilir, evini sürekli olarak temiz görmek isteyebilir. Bunlar her zaman bir obsesyon ve kompulsiyon belirtisi olamaz. Ancak sürekli olarak bu durumlara odaklanılması, obsesif kompulsif bozukluğun görüldüğünün bir işareti olabilmektedir. Her takıntılı düşünce ya da davranış obsesif kompulsif bozukluğun bir belirtisi olmasa da tekrarlayan ve rahatsız edici, kısıtlayıcı bir hal alan takıntılı düşüncelerin obsesif kompulsif bozukluğa ait bir belirti olması olasıdır. Her alanda bu takıntı içerikli düşünce ve davranışlar aşırı şekilde kendini göstermeye başladığı zaman destek almak gerekli olabilir.
Obsesif kompulsif bozukluk, hem çevresel hem de biyolojik nedenlere bağlı olarak gelişebilir. Genellikle bu bozukluğun gelişmesindeki en önemli etken çevresel faktörlerdir. Çevresel faktörler bireylerin yaşam tarzlarını etkileyebileceği gibi düşünceleri üzerinde de yadsınamayacak derecede büyük öneme sahiptir. Yine de biyolojik etkenlerin de yadsınamayacak kadar önemli olduğu unutulmamalıdır.
Obsesif kompulsif bozukluk gelişmesindeki önemli çevresel etkenler şunlar olabilmektedir:
• Yaşam durumundaki ani ya da büyük değişiklikler,
• Taciz,
• Sevilen kişilerin kaybı,
• Ciddi sağlık problemleri,
• İlişki kaygıları,
• Obsesif kompulsif bozukluk sahibi biri ile birlikte yaşamak,
• İş ya da okul hayatında yaşanan değişiklikler ya da bu ortamlardaki yaşanan problemler
• Farklı psikolojik rahatsızlıklar.
Bu durumların tamamı bireylerin obsesyonlar ve kompülsiyonlar geliştirmesinde ciddi öneme sahiptir. Hemen hemen herkes hayatında belli durumlara bağlı olarak büyük değişimler yaşayabilir, kaygı içinde olabilir, olumsuz durumlar içinde kalabilir. Bunların üstesinden gelmek ise psikolojik rahatsızlıkların oluşmasını önleyebilir. Yaşan her türlü çevresel problemin psikolojik rahatsızlıklarda etili olduğu bilinmekte. Bu nedenle de obsesif kompulsif bozukluk durumunda da çevresel etkenlerin önemli olduğu görülür. Farklı psikolojik rahatsızlıkların da obsesif kompulsif bozukluk için bir tetikleyici olabildiği görülmüştür. Bu sebeple de aslında örneğin anksiyete sahibi birinin kaygı duyduğu konuda obsesif kompulsif bozukluğun görülmesi mümkündür. Hemen hemen herkes kaygı duyduğu konularda daha tedbirli şekilde hareket edebilir. Ancak obsesif kompulsif bozukluk sahibi olanlar bu konuda büyük ölçüde dikkatli davranır ve tüm bir günlerini o konuda tedbirli davranarak ve günlerini buna göre planlayarak geçirebilirler.
Obsesif Kompulsif Bozukluğun oluşumuna genetik faktörlerin etkisi olduğuna dair bulgular son yıllarda git gide artmaktadır. OKB ile ilgili ikiz kardeşlerle yapılan çalışmalarda aile öyküsüne OKB olan çocukların OKB yatkınlığının daha fazla olduğu, OKB hastalarının birince dereceden akrabalarının geçmiş yaşam öykülerinde OKB ile ilgili bir tedavi sürecinin yaşandığı ifade edilmektedir. Ayrıca beyin görüntüleme çalışmaları ve nörotransmittlerler üzerine yapılan çalışmalarda da etyolojinin OKB üzerinde etkili olduğu belirlenmiştir. Kimi durumlarda; örneğin annesinde obsesif kompulsif bozukluk olan kişilerin kendilerinde de obsesif kompulsif bozukluk görüldüğünü söylemesi durumu gözlemlenir. Bu durum herhangi bir kalıtsal aktarımdan kaynaklanmaz. Aynı ev içinde bulunan bireylerin obsesif kompulsif bozukluk sahibi annesi ile uzun süre vakit geçirmesi, onların da zamanla aynı titizliği, özeni ve düzen durumunu göstermesini meydana getirir. Bu nedenle de aslında ailesinde obsesif kompulsif bozukluk sahibi olan kişiler her zaman obsesif kompulsif bozukluk göstermekte zorunda değildir. Ancak yine de aynı ortamda uzun süre birlikte bulunulduğu zaman benzer obsesyonlara ve kompulsiyonlara sahip olunması olasıdır.
OKB çeşitleri toplumdan topluma değişkenlik gösterir. Bu yüzden kişilerin içinde bulunduğu kültüre de dikkat etmeliyiz.
En sık görülen OKB çeşitleri şu şekildedir;
• Bulaşma Obsesyonu ve Temizlik Kompulsiyonu
• Kuşku ve Kontrol
• Cinsel İçerikli Obsesyonlar
• Dini İçerikli Obsesyonlar
• Simetri ve Düzen Obsesyonları
• Dokunma Kompulsiyonları
• Sayma Kompulsiyonları
• Uğursuz Sayılar
• Uğursuz Renkler
• Batıl İnançlar
Bu tür durumları ele alırken her davranışın OKB olmadığına dikkat etmemiz gerekir. Çünkü daha önceden de belirttiğimiz gibi bazen rutinlerimiz olabilir. Örneğin dini inançlar gereği bazen arabaya binerken besmele çekiliri. Bu bir inanç gereği ortaya çıkar. Besmele çekmek her seferinde OKB belirtisi olmaz. Ancak kişi her yaptığı işten önce defalarca besmele çekip işe başlayamazsa buna dikkat ederiz. Çünkü OKB’nin temel kriteri kişinin yaşamının devam etmesine engel olmasıdır.
Farklı konularda ve farklı alanlarda görülen obsesif kompulsif bozukluk durumları, bu rahatsızlığın farklı türleri olabileceğini ortaya koyar. Farklı yaştan herkeste farklı obsesif kompulsif bozukluk türlerinin görülmesi mümkündür. Bu nedenle de çevresel ve biyolojik faktörler göz önünde bulundurularak obsesif kompulsif bozukluk türünün teşhisini sağlamak mümkün olabilir. Günlük hayatı kimi durumlarda büyük ölçüde zorlaştırabilen obsesif kompulsif bozukluğun erken dönemde teşhis edilmesi, nedenlerinin ve kaygıların düzeylerinin belirlenmesi ise önemlidir. Farklı türlere sahip olan obsesyonların hemen hemen hepsi aslında kaygılara bağlı olarak gelişen davranışlara dayandığı için benzer özellik gösterirler. Peki, obsesif kompulsif bozukluk türleri nelerdir?
En sık görülen obsesif kompulsif bozukluk türlerinden biri olan bu durum içinde kişiler kirlenmekten, mikrop kapmaktan, hasta olmaktan korkar. Buna yönelik olarak tüm bir gününü obsesyonuna yönelik şekilde hareket ederek geçirebilir. Örneğin toplu taşıma araçlarında başkalarına fazla yakın durmaktan çekinir, herhangi bir yeri tutmak istemez, satın aldığı ürünlerin ambalajlarını yıkar, pis ortamlarda durmaz, bilmediği restoranlarda ya da bazı durumlarda evi dışında hiçbir yerde yemek yemez. Bu davranışlar her ne kadar sağlığı korumaya yönelik olsa da obsesif kompulsif bozukluğa sahip kişilerin abartılı şekilde hastalıktan korkması mümkündür. Hastalanma ya da kirlenme konusunda obsesif kompulsif bozukluğa sahip olan kişilerin sosyal yaşamlarını da büyük ölçüde kısıtlamaları mümkündür. Kimi durumlarda arkadaşları ile temas kurmaktan, sosyal ortamlarda bulunmaktan ve ev dışında yer almaktan dahi çekinmeleri olasıdır. Bu da aslında sosyal anlamda tam anlamıyla soyutlanmaya neden olur. Bu soyutlanmayı meydana getiren ise kişilerin kendileridir. Hastalanma konusunda obsesif bozukluk sahibi olunduğu zaman sık sık temizlik yapma, giysi değiştirme, el yıkama, toz ve kirden kaçınma durumu gözlenebilir. Herkes bu tür davranışlardan kaçınma eğilimi içindedir ancak obsesif kompulsif bozukluk sahibi kişiler tüm yaşamlarını bu ilkeler üzerine kurabilir.
Simetri konusunda obsesif kompulsif bozukluk gösteren bireylerde bir düzen kaygısı mevcuttur. Örneğin dağınık şekilde duran bir kitaplık, masanın üzerinde orantısız şekilde dizili duran tabaklar, bir mağazada dağınık şekilde dizilmiş reyonlar; simetri konusunda obsesif kompulsif bozukluk sahibi olanlar için bir işkenceye dönüşebilir. Bu dağınık, orantısız, düzensiz alanlara bakmak bile adeta acı verir hale gelebilir. Simetri konusunda obsesif kompulsif bozukluk sahibi olunduğu zaman kişilerin alanı düzenlemeye çalışması, tam bir simetri sağlamak için çalışması mümkündür. O an nerede oldukları, ne yaptıkları önemsiz hale gelir. Örneğin bir restorana giden obsesif kompulsif bozukluk sahibi kişi eğer masada asimterik duran tabak, çatal, bıçak gibi şeyleri görürse simetrik şekilde düzeltme eğilimi gösterebilir. Hatta birlikte yemek yediği kişiler bardaklarını su içtikten sonra simetrik bir noktaya koymazsa bardaklarını alıp oraya koyabilirler bile. Bu durum da aslında yemek yemenin ötesinde sürekli olarak düzeni düşünme durumunu meydana getirir. Kişiler yedikleri yemekten, konuştukları konudan çok masanın ya da etrafın düzenine odaklanırlar. Simetri konusunda obsesif kompulsif bozukluk görülmesi kimi durumlarda hemen hemen herkeste görülebilse de yüksek bir kaygı ve düzenleme isteği ile meydana geliyorsa bunun obsesif kompulsif bozukluk belirtisi olabilmesi mümkündür. Bu durum dikkat dağınıklığına neden olur ve iş ortamında, okulda ya da sosyal ortamlarda odaklanmayı güçleştirir.
Genellikle erkeklerde görülen ancak kadınlarda da görülebilecek olan kontrolcülük durumu, kişinin çevresindeki hemen hemen her durumu ve kişiyi kontrol etmek istemesine bağlı olan bir obsesif kompulsif bozukluktur. Bu durumda kişilerin örneğin eşlerinin ya da sevgililerinin telefonlarını, özel alanlarını, kıyafetlerini ya da yaptığı konuşmaları denetlemesi mümkündür. Bunun yanı sıra evdeki her bir değişimden, çevrelerindeki kişilerin hayatlarında meydana gelen olaylardan aşırı şekilde haberdar olmak istemeleri de mümkündür. Hem arkadaş ilişkilerine hem de partnerler ile olan ilişkilere büyük ölçüde zarar veren bu durumun önüne geçmek önemlidir. Aksi halde sosyal anlamda ciddi sorunlar yaşanabilir. Kontrolcülük ayrıca ebeveynlerin de sıklıkla yaptığı bir davranıştır. Çocuklarının nerede olduklarını, ne yaptıklarını sürekli olarak kontrol etmek isterler. Çocuklarının söylediklerine inanmayabilir, onları takip edebilir, görüntülü arayarak her ortamda rahatsızlık verebilirler. Bu durumla karşı karşıya kalan çocukların da psikolojik anlamda sağlıklı gelişim göstermesi her zaman mümkün olmayabilir. Ebeveynlerin çocukları ile anlaşamamalarının nedenlerinden biri olarak kontrolcülük davranışını göstermek mümkündür.
Kişilerin pek çok alanda uygunsuz düşüncelere sahip olması mümkündür. Örneğin çok dindar bir çevre içinde yer alır ancak kendi fikirleri dindarlık ile bağlantılı değildir. Bu durumda da düşüncelerinin ayıplanacağından, bu konuda cezalandırılabileceklerinden şüphe duyabilirler. Uygunsuz görülen düşüncelerin cinsellik ya da cinsel tercih alanında da görülmesi mümkündür. Özellikle de fazla dindar toplumlarda eşcinsel olduğu konusunda kanı sahibi olan kişiler bunu açık etmek istemezler çünkü ayıplanmaktan ve alay edinmekten çekinirler. Bu durumda gösterilen obsesif kompulsif davranışlar ise yine kişilerin kaygılarına yönelik gösterdikleri korumacı davranışlardır. Kişiler kimi zaman cinsellik konusunda da uygunsuz düşüncelere sahip olabilirler. Örneğin yakın bir arkadaşları ile cinsel ilişki içinde olmayı düşünebilirler ancak bu düşünceyi ayıplanacakları güdüsü ile dışa vurmazlar. Bu nedenle de düşüncelerini başkalarına açık etmemek için büyük çaba harcarlar.
Hemen hemen herkesin inandığı, gerçek olup olmadığını bilmese de kendini bu şekilde daha rahat hissettiği batıl düşünceler vardır. Örneğin merdiven altından geçmenin, siyah bir kedi görmenin ya da tuz dökmenin uğursuzluk getirebileceği konusundaki batıl inanışlar oldukça yaygındır. Bunların haricinde türbeleri ziyaret ederek bez bağlama ya da şeker bırakma gibi ritüeller de Türkiye’de sıklıkla görülmektedir. Bu durumların tamamı batıl inanışlardan kaynaklanır. Bu davranışlar zararsız olsa da obsesif kompulsif bozukluğa sahip olan kişilerde abartılı batıl davranışlar gözlemlenir. Örneğin bir kedi gördüğü zaman kötü şansa sahip olacağına inanıp dua etme ve ağlama, yalnızca tek ya da çift sayılı olacak şekilde işleri gerçekleştirme davranışları bu batıl inanışlara örnektir. Ellerini üç kez yıkamadığı takdirde hasta olacağına inanma, dua ederken belli sayıda olacak şekilde tekrarlama durumu da batıl inançlara dahildir. Batıl inançlar genellikle yaşanılan kültürün içerdiği ögelere bağlı şekilde görülür. Her kültürde görülen bu batıl inançlar bir olmayabilir. Türkiye’de genellikle dini ögelere bağlı olarak batıl inançlar gözlemlenmektedir. Başka ülkelerde ise bunların farklı alanlara yönelik olması mümkündür.
Obsesif kompulsif bozukluğun laboratuvar ortamında teşhis edilmesi için uygulanan bir test mevcut değildir. Rahatsızlığa sahip olan kişinin gösterdiği çeşitli belirtiler dikkat alınarak kişiye özel testler uygulanabilir. Örneğin hangi durumlara karşı obsesyonların gösterildiği, bu durumlarda kompulsiyonların nasıl meydana geldiği testler yardımı işe teşhis edilebilir. Günlük hayatta hemen hemen herkes “Kapıyı kapattım mı?”, “Ocağın altı açık mı kaldı?” gibi düşüncelere sahip olabilir ve elbette ki emin olamadığı durumlarda eve geri dönebilir. Ancak bu durum ileri düzeyde kendini gösteriyorsa ve farklı alanlarda da benzer düşünceler hakimse obsesif kompulsif bozukluğun teşhis edilmesi olanaklıdır. Düşüncelerin, duyguların, davranışların ve çeşitli semptomların incelenmesi alanında uzman psikiyatristler tarafından sağlanabilir. Kişiler kendilerinde obsesif kompulsif bozukluk olduğunu düşündükleri durumda psikologlara ya da psikolojik danışmanlara başvurabilir. Bu durumda gerekli yönlendirmeler uzmanlar tarafından sağlanacaktır ve gerek görülürse psikiyatri desteği alınması için yönlendirme yapılabilecektir. Duyguların, mevcut davranışların, rahatsızlık yaratan düşüncelerin göz önünde bulundurulması ile tanı sağlanabilir. Sağlıklı bir tanı konabilmesi, tedavinin etkili şekilde devam edebilmesi için kişilerin sahip olduğu tüm rahatsızlık uyandıran düşünceleri, buna yönelik olan davranışlarını da dile getirmesi gerekir. Tedavi kesilmezse ve olması gereken şekilde devam ettirilirse kısa sürede bu rahatsızlık uyandıran düşünce ve davranış ikililerinden uzaklaşmak mümkün olabilecektir.
Obsesif kompulsif bozukluğa sahip olduğunuzu düşünüyorsanız öncelikli olarak psikolog desteği alarak belli tanı yöntemlerinin uygulanmasını sağlamanız gerekir. Bu sayede çeşitli testler, terapiler ve görüşmeler ile obsesif kompulsif bozukluğa sahip olup olmadığınızı kolayca anlamanız mümkün olacaktır. Kimi zaman psikolojik rahatsızlıklara sahip olan kişiler destek almaktan, rahatsızlığını kabullenmekten çekinir. Bu durum da aslında tedavinin sağlanamamasına, görülen belirtilerin ise günlük hayatı daha da zorlaştırmasına neden olur. Kimi zaman kişiler bir psikolojik rahatsızlığa sahip olup olmadıklarını düşündükleri zaman internet üzerinden edindikleri bilgiler ile ya da buldukları testler ile kendilerine teşhis koyabilirler. Bu tamamen yanlıştır. Bir psikoloğun ya da psikiyatristin değerlendirmesi olmadan psikolojik bir rahatsızlık hakkında teşhiste bulunmak kesinlikle doğru olamaz. Yine de obsesif kompulsif bozukluğa sahip olduğunuzu düşünüyorsanız elbette ki konu ile ilgili bilgi edinmek, belirtilerin neler olduğunu öğrenmek, tedavi ve tanı yöntemleri hakkında bilgi almak yanlış değildir. Bu, konu hakkında bilgi sahibi olmayı sağlar. Ancak yine de böyle bir kanıya vardığınız zaman psikolojik destek alarak teşhis konulmasını sağlamanız mümkündür.
Tanı sonrasında uygulanacak olan tedavi; bilişsel davranışçı terapi ile birlikte yürütülen ilaç tedavileridir. Bu iki tedavi yöntemi birlikte ve düzenli şekilde uygulanırsa kısa sürede rahatsızlıktan kurtulmak da mümkün olabilecektir. Bilişsel Davranışçı Terapi genel anlamda meydana gelen abartılı ve takıntılı düşüncelerin, bunlara yönelik olarak gerçekleştirilen davranışların bir bütün halinde incelenmesini içerir. Bu terapiler sırasında rahatsız edici olarak görülen düşüncelerden bahsedilir ve bunlara yönelik olarak hangi davranışların yapıldığı belirtilebilir. Bu durumda psikiyatrist tarafından rahatsızlığa yönelik olarak ilaç takviyesi de sağlanabilmektedir. Kimi durumlarda kişilerin obsesif kompulsif bozuklukları ileri düzeyde olmadığında ilaç takviyesi tercih edilmeyebilir ya da ilaç takviyesi kişinin rahatsızlık düzeyine göre farklı şekillerde psikiyatristler tarafından ayarlanabilir. Davranış terapileri obsesif kompulsif bozukluğu olan kişilere, kaygıları ile yüzleşmeleri ve üstesinden gelmeleri için büyük ölçüde destek sağlar. Bu terapiler sayesinde obsesif kompulsif bozukluğa sahip kişilerin rahatsız edici düşüncelerine uygun davranışlar göstermeleri sınırlandırılabilir. Bu terapiler temelde kişilerin yaşadığı rahatsız edici düşünceleri ortadan kaldırmak, bu düşünceler nedeniyle yaşamı zorlaştıran davranışların da bu sayede yapılmasının önüne geçmek amacını taşır. Uygulanan ilaç tedavisi sırasında kaygının azalmasına yönelik olarak çeşitli ilaçların kullanılması mümkündür. Rahatsız edici düşüncelerin oluşturabileceği kaygı ve benzeri durumların önüne geçmek için ilaç tedavisinin ve davranış terapilerinin birlikte olacak şekilde yürütülmesi önemlidir. Tedavi, psikiyatristin gerek gördüğü müddetçe devam ettirilmelidir. Erken dönemde bırakılan, yarıda kesilen tedavilerin rahatsızlığın tedavisi için katkısı olmadığı gibi semptomlarda ani gelişmelere neden olması da mümkündür.
OKB tedavisinde aile ve arkadaş desteği büyük öneme sahiptir. Obsesif kompulsif bozukluk kimi zaman tetiklendikçe daha fazla semptom gösteren bir rahatsızlıktır. Bu nedenle de obsesif kompulsif bozukluğa sahip bir arkadaşa ya da aile bireyine tetikleyici hareketlerde bulunmamak gerekir. Örneğin temizlik ve titizlik konusunda ciddi özen gösteren birinin arkadaşlarının da tedavi süreci boyunca bu konuda daha dikkatli olması, pis olduğu düşünülebilecek ya da hastalığa neden olabilecek davranışlardan kaçınması gerekir. Aile bireylerinin de ev içinde bu konulara dikkat etmesi önemlidir. Yakın çevre kişinin bilişsel yapısını doyuracak ya da onaylayacak davranışlardan kaçınmalıdır. Örneğin: Sağ koluma üç kere dokunursan başıma bir şey gelmeyecek, lütfen sağ koluma üç kere dokun diyen birinin bu isteği yerine getirilmemeli. Tetikleyicilerin kişiden tedavi süreci boyunca uzak tutulması büyük katkı sağlar. Ayrıca destek vermek için kişinin rahatsızlığının anlaşıldığının ve kişinin adeta “deli” olmadığının gösterilmesi önemlidir. Bu rahatsızlık çeşitli kaygılardan kaynaklanır ancak kişiye adet deliymiş gibi davranmak, rahatsızlığın daha çok tetiklenmesine neden olacaktır. Bundan uzak durmak gerekir ve onu aşağılayacak, küçük düşürecek, rahatsız edici düşüncelerinin alay konusu olmasına neden olabilecek davranışlardan uzak durmak gereklidir. Terapiye devam eden danışanın yaşamında meydana gelen olumlu yöndeki değişimler sosyal çevre tarafından fark edilmeli ve kişiye söylenmelidir. Yakın çevrenin desteğini almak pek çok rahatsızlıkta büyük öneme sahiptir. Obsesif kompulsif bozukluk durumunda da kaygıların yakınlar ile paylaşılması dahi aslında önemli bir destek sağlar. Bu nedenle de çevre, obsesif kompulsif bozukluğa sahip olan kişilere destek olmalıdır. Onların rahatsızlığı ile alay edilmemeli, tetikleyecek davranışlardan uzak durulmalı, gerekirse kendilerini daha rahat hissetmeleri için kaygıları paylaşılmalıdır. Bu sayede aslında obsesif kompulsif bozukluğun tedavisinde katkı sağlanması mümkün hale gelebilmektedir.
Obsesif kompulsif bozukluğun tedavi edilmemesi özellikle de günlük yaşamı ve ilişkileri ciddi anlamda etkileyebilir. Kişiler kimi zaman sosyalleşmekten kaçınır hale gelebilir, bir ilişki yaşamaktan korkabilir ve ilişki içinde olduğu zaman kirlendiğini bile düşünebilir. Bu nedenle de bir romantik ilişki içinde olması, arkadaşları ile sosyal aktivitelerde bulunması ya da sosyal ortamlarda yer alması pek mümkün olmaz. Kişiler sosyal anlamda zorluk yaşamanın yanı sıra sürekli olarak yaptıkları işleri defalarca kontrol ettikleri, sayarak işlerini yaptıkları için de günlük yaşamlarında sürekli geç kalır, işlerini zamanında yapamaz ya da odaklanmakta problem yaşarlar. Bu durumda bir işe düzenli olarak gitmek, okula zamanında yetişmek, evdeki işleri düzenli olarak gerçekleştirmek de mümkün olmaz. Örneğin evden çıkmadan önce ocağın kapatıldığını, kapının kilitlendiğini, camların kapandığını, ışıkları ya da kombiyi kapatıp kapatmadığını onlarca kez kontrol eden biri elbette ki her gün bunu yaptığı için işe de geç kalacaktır. Bu durumda da düzenli bir işe sahip olmak, okulda devamlılığı sağlamak da pek mümkün olmaz. Obsesif kompulsif bozukluk tedavi edilmediği zaman bahsedilen tüm durumların etkisini arttırarak kendini ortaya koyması mümkündür. Bu durumda kişilerin evden çıkmak istememesi, eve misafir almak istememesi, sosyal ortamlara girmemesi, kendini eğlenceli olabilecek ortamlardan uzak tutması ya da bir ilişkiye sahip olmaktan korkması mümkün olabilir. Erken dönemde teşhis edilen OKB ise düzenli şekilde sağlanan terapiler, ilaç desteği ve yakın çevrenin de desteği ile kısa sürede tedavi edilebilmektedir.
Obsesif Kompulsif Bozukluğun tespit edilmesi için farklı testlerin uygulanması mümkündür. Bu testler genel anlamda farklı konularda kaygıların ve bunlara bağlı olarak da farklı rahatsız edici düşünceler nedeniyle meydana gelen davranışlarını tümünü ölçmeyi içerir. Bu testler sayesinde tanı konulması daha kolay hale gelebilir. Ancak yine de kişilerin bu testlerde yer alan sorulara ve cevaplarına bakarak kendilerine OKB tanısı koyması mümkün değildir. Bu nedenle de uzman desteği alarak OKB testlerinin uygulanmasını ve test sonuçlarının da nitelikli şekilde değerlendirmesinin yapılması oldukça önemlidir. OKB testlerinde genellikle bir ifade verilir ve bu ifadenin 1 ile 5 arasında değerlendirilmesi istenir.
Bu testlere internet sitelerinden ulaşmak da mümkündür. Genel olarak OKB testlerinin şu ifadeleri içerdiği söylenebilir:
• İşleri zamanında tamamlayamadığım için çoğu zaman geç kalırım.
• Her gün yaptığım basit işlerde bile işleri doğru yaptığımdan emin olamam.
• Aklıma gelen ve hoş olmayan düşünceler beni rahatsız eder.
• Temizlik konusunda aşırı titiz davranırım.
• Ortak kullanım alanlarında bir yere tutunduğum zaman ellerimi yıkama ihtiyacı hissederim.
• Bazı şeyleri tekrar tekrar kontrol etmek bana zaman kaybettirir.
• Reklamlarda gördüğüm çikolata gibi önemsiz şeyleri bile sayma alışkanlığım var.
• Önemsiz işleri gerçekleştirmeden önce bile birkaç kez düşünürüm.
• Günlük işlerimi belli bir programa göre yaparım.
• Evimin ve çalıştığım alanın sürekli olarak belli bir düzende olması için çabalarım.
• İşlerimi aşırı titizlikle gerçekleştirmeme rağmen defalarca kontrol etme ihtiyacı hissederim.
• Pis tuvaletlere girmem.
• Dışarıdan eve geldikten sonra duş alma, yıkanma ya da temizlenme ihtiyacı hissederim.
Yukarıda bahsedilen farklı ifadeler gibi onlarca farklı ifade kullanılarak bu testlerin uygulanması mümkündür. Bu testler genel anlamda kaygıların durumunu ve davranışların günlük yaşama olan etkilerini incelemek için yapılabilir. Bu sayede mevcut kaygıların günlük yaşamı nasıl etkilediği kolaylıkla saptanabilmektedir.