Ev içi şiddet, çocukların ve gençlerin en çok etkilendiği olaylardandır. Bu olaylar çocukları küçük yaştan itibaren etkileyerek tüm yaşamlarında derin bir iz bırakabilir. Ev içi şiddet gibi olaylar çocukların şiddete yatkın olmasına, saldırgan davranışlara sahip olmasına, her olaydan çok korkmasına ya da farklı pek çok psikolojik rahatsızlığa sahip olmasına neden olabilir. Bu nedenle de ev içi şiddeti tamamen bitirmek ve çocukların huzur dolu bir ortamda büyümesine katkı sağlamak tüm ebeveynlerin görevidir. Bunu en iyi şekilde yerine getirmek isteyen ebeveynlerin ve bireylerin de aynı şekilde sağlıklı bir ruh hali içinde olması gerekir, aksi takdirde ev içi şiddetin yanında görülebilen ani duygu durum değişiklikleri de çocukların etkilenmesine neden olabilir.
Ev içi şiddet; bir kişinin eşine, anne ve babasına, çocuklarına, kardeşlerine ya da yakın akrabalarına uyguladığı şiddettir. Bu şiddet yalnızca eylem olarak gösterilen davranışlar olmak zorunda değildir.
Sözlü şekilde de ev içi şiddet uygulanabilir. Örneğin yalnızca çocuklarına fiziki şiddet uygulamak ev içi şiddet değildir. Aynı zamanda çocuklarını, eşini ya da aile içindeki bireyleri sözlü şekilde şiddete maruz bırakan bireyler de aile içi şiddete birer örnektir.
Fiziki şekilde uygulanan şiddet; zor kullanma, bireye zarar verme, dövme, yaralama gibi pek çok farklı şekilde olabilir. Bu şiddetin en somut halidir ve hem şiddet uygulanan bireyi hem de buna şahit olan ev sakinlerini ciddi psikolojik rahatsızlıklara sürüklemektedir. Günümüzde hala çeşitli şehirlerde yaşayan ailelerde görülebilen bu fiziki şiddetler, çocukların psikolojik durumlarını ve düşüncelerini ciddi anlamda etkiler.
Sözlü şekilde uygulanan şiddet aşağılama, hakaret, argo, tehdit gibi davranışları da içerebilir. Ayrıca bireyin elinden ekonomik özgürlüğünün alınması ya da zorla evlendirilmesi, okuma ve öğrenme özgürlüğünün elinden alınması gibi durumlar da ev içi şiddete girmektedir.
Bu gibi durumlar ülkemizde sıklıkla görülen ev içi şiddet örnekleridir ve çocukların gelecek yaşantılarına da bu şiddet büyük ölçüde etki etmektedir.
Bireyler ilerleyen yaşlarda bu şiddetin sonucuna göre olumsuz durumlar ile karşılaşabilir ya da aynı durumları kendi çevrelerindeki bireylere uygulamaya başlayabilir.
Bunların olmaması için de bireylerin ev içi şiddetten mümkün olduğunca uzak olması ve ebeveynlerin de bu konuda mümkün olduğunda dikkatli olması şarttır.
Sınırlayıcı şiddet de ayrıca fiziki ve sözlü şiddet kadar etkilidir. Bu şiddet türü fiziki şiddet kadar somut olmasa da hem şiddete maruz kalan hem de şiddete tanık olan bireylerin tamamını etkilemektedir.
Bireyin ailesi, arkadaşları ya da yakın çevresi ile görüşmesinin yasaklanması, mahremiyetinin kısıtlanması, evden dışarı çıkmasının yasaklanması ya da kısıtlanması sınırlayıcı şiddetin en belirgin örnekleridir ve özellikle de eşlere ya da çocuklara uygulanan bu şiddet türü genellikle “iyi niyetle” yapıldığı düşünülen şiddetlerdir. Bireyler bu şiddeti uygularken şiddet gören kişinin psikolojik durumlarını gözetmezler.
Cinsel şiddet; bireylerin eşiyle dahi olsa cinsel anlamda zorlanması, cinsel anlamda aşağılanması, başkaları ile cinsel ilişkiye girmeye zorlanması, cinsel içerikli mesaj ve benzeri taciz içeriklerinin devamlı olarak göz önünde olması, cinsel organlara zarar verilmesi gibi pek çok farklı durumu içerir. Bu şiddet türü aile içinde uygulandığı zaman çocuklar bu durumdan ciddi anlamda etkilenebilir ve gelecekteki romantik ikili ilişkileri ile aile yaşantıları da buna bağlı olarak sağlıklı bir gelişim göstermeyebilir.
Ev içi şiddet, çocukların psikolojik ve fiziki anlamda etkilenmesine neden olur ve gelecekteki yaşantılarına da büyük ölçüde etki eder. Çocukları fiziki, sözlü, cinsel ve sınırlayıcı şiddetten çok farklı şekillerde etkilenebilirler.
Fiziki şiddet çocukların yalnızca fiziki anlamda zarar görmesi anlamına gelmez. Fiziki anlamda şiddet uygulanan ya da aile içinde bir başkasına fiziki şiddet uygulandığına tanık olan çocuklar hayatları boyunca bunu bir travma olarak kabul edebilirler. Bir travma olarak kabul edile fiziksel şiddet, çocukların pek çok durumdan korkmasına neden olabilir. Örneğin bireyler ilerleyen yaşlarda bir kavga gördüğü zaman aşırı korku gösterebilir, kavgaya girmekten korkabilir ya da şiddet göreceği düşüncesi ile paranoya durumuna sürüklenebilir. Herkesten korkacak derecede travma geliştiren çocuklar günlük hayatlarına da adapte olmakta, iş ve okula odaklanmakta zorlanırlar. Durum böyle olduğunda ise bireylerin psikolojik anlamda destek alması ve fiziki şiddet uygulanan ortamdan uzaklaşması şarttır. Çocuklar ayrıca fiziki şiddet sonucunda aşırı baskın tutum da sergileyebilir. Özellikle de gençlik döneminde olan çocuklar ergenlik nedeniyle de benliklerini ortaya çıkarma ve kendini kanıtlama amacı ile fiziki şiddete başvurabilirler. Bunun sebebi ise fiziki şiddete maruz kalan bireylerin kendilerini ön plana çıkartmak istemesidir. İlerleyen dönemde bireyler etraflarındaki herkese karşı da aynı şiddet eğilimini göstermek durumundadır çünkü kendi benliklerini bu şekilde ortaya çıkarabileceklerini düşünebilirler. Ayrıca bunu bir savunma mekanizması olarak da kullanabilirler ve her durumda şiddete başvurur hale gelebilirler. Bu da gelecekteki arkadaşlık, iş, okul, ikili romantik ilişkilerinin tamamını olumsuz şekilde etkileyebilir.
Sözlü şiddet özellikle de aşağılama ve hakaret olarak kendini gösterir. Çocukların küçük yaştan itibaren bu durumla karşılaşması da kişilik olarak kendilerini tanıyamamalarına ve geliştirememelerine neden olabilir. Çocuklarda görülen özgüven eksikliği, paranoya ve saldırgan davranışlar da sözlü şiddetin en önemli etkileridir. Bireyler sözlü şiddet sonrasında sağlıklı ilişkiler geliştiremeyebilirler ve çevrelerindeki herkese de aynı şekilde davranabilirler.
Sınırlayıcı şiddet bireyin sosyal özgürlüğünün ve ekonomik özgürlüğünün elinden alınmasına neden olur. Bununla beraber eğitim ve benzeri pek çok konuda da şiddete maruz kalabilen bireyler sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda verimli şekilde gelişemeyebilir. Bu da ilerleyen yaşlarda bireylerin sosyal anlamda eksik ilişkiler geliştirmesine neden olabilir. Ayrıca bireyler eğitimden ya da ekonomik açıdan da eksik kalabileceği için ilerleyen yaşlarda iş ve okul hayatına da kolay kolay adapte olamayabilirler. Bu şiddet bireylerin sosyal anlamda yetilerinin azalmasına ya da oluşmamasına da neden olacağı için çocuk yaşta görülen sınırlayıcı şiddet, sağlıklı ilişkilerin geliştirilmesine de büyük bir engel oluşturur.
Cinsel şiddet, çocuklara uygulandığı zaman yıkıcı travmatik etkilere neden olabilmektedir. Bu şiddet türü çocukların büyük psikolojik sorunlara sahip olmasına yol açar. Şizofreni ve benzeri psikolojik rahatsızlıklar cinsel şiddete bağlı olarak ortaya çıkabilir ve bu nedenle de çocuk yaşta cinsel şiddete maruz kalan bireylerin ilerleyen yaşlarda sağlıklı bir gelişim göstermesi için psikolojik destek alması şarttır. Cinsel şiddete maruz kalmak yerine cinsel şiddete tanık olan çocuklar ilerleyen dönemde cinsellikten korkan, cinselliği bir şiddet çeşidi olarak gören bireylere dönüşebilirler. Bu nedenle de ikili ilişkilerde başarısız ve korkar durumda olabilirler. Bunun yanında bireyler cinsel şiddete tanık olduğu için ailelerinin yanında da huzursuz olabilirler ve paranoya gibi rahatsızlıklar ile karşılaşma ihtimalleri de yüksektir, aile içi iletişimleri minimum seviyede olabilir.
Bu gibi durumlarla karşılaşmamak ve çocukların ruhsal anlamda sağlıklı şekilde gelişmesine katkı sağlamak için ev içi şiddeti tamamen yok etmek ve çocukları da bu tür ortamlardan uzak tutmak şarttır.
Ev içi şiddete maruz kalmış ya da ev içi şiddete tanık olmuş çocukların, gençlerin ve bireylerin ise psikolojik destek alması ve bu durumu günlük hayatlarına yansıtmayacak derecede minimize etmesi gerekir.