Günlük hayatta karşılaştığımız pek çok stresli durumda, stres kaynakları ile başa çıkabilmek için öncelikle farkında olmadan bir değerlendirme yaparız. Bu değerlendirmede ilgili stres kaynağı ile başa çıkabilmek için sahip olmamız gereken kaynak ya da becerilerimizin neler olduğunu düşünürüz. Şayet stres kaynağı ile baş edebilecek kaynak ve becerilere sahip değilsek karşı karşıya kaldığımız bu durumu bir tehdit olarak algılamaya meylederiz. Dolayısıyla kendimizi söz konusu stres kaynağı ile başa çıkmamız gereken bir pozisyonda buluruz.
Başa çıkmayı, düşünce ve davranışlarımızı stres kaynağının bizden talep ettiği beklentileri karşılayabilecek şekilde ayarlamaya çalışmak şeklinde tanımlayabiliriz. Örneğin bir şirkette sahip olduğunuz becerilerden fazlasını gerektiren bir pozisyon için başvuru yaptığınızı düşünün. Bu durumda mülakata çağrıldığınızda yapacağınız görüşmeyi fazlasıyla stresli olarak algılamanız beklenen bir sonuç olacaktır. Çünkü bu pozisyona kabul edilmek için daha fazlasını yapmış olmanız gerektiğini düşünmektesiniz.
Farkında olduğunuz bu eksikliği mülakata çağrıldığınız tarihten görüşme yapmaya gittiğiniz zamana kadar telafi edebilecek türde çalışmalar yaparsanız görev yönelimli başa çıkmayı uyguluyorsunuz demektir. Elbette her zaman için bu mümkün olmayabilir.
Bazen de karşı karşıya kaldığımız bu gibi durumlarda beklentileri karşılayamayacağımızı anladığımızda duygularımızı yönetip bu konuda yeterli olmadığımızı kabul etmeyi tercih ederiz. Şayet bu yöntemi uyguluyorsanız duygu yönelimli başa çıkma ile stres kaynağına karşı mücadele ediyorsunuz demektir.
Hangi türden başa çıkma mekanizmasını kullanırsak kullanalım ilk olarak yaptığımız şey, durumun bizden talep ettiği beceri ya da kaynağı değerlendirmektir. Bu değerlendirme süreci temel olarak üç aşamada ele alınabilir. İlk değerlendirmede algıladığımız tehlikenin boyutunu ve bu tehlikenin olası sonuçlarının bizim için önemini ele alırız. Bunun sonucunda da kaynaklarımız ya da becerilerimizin, durumun bizden talep ettiği beklentileri karşılayıp karşılamadığını belirlediğimizde ikinci bir değerlendirme yapmış oluruz.
En nihayetinde sıkıntılı duruma ya da beklentileri karşılamaya yönelik verdiğimiz tepkide de başa çıkma noktasında herhangi bir adım atmamızın gerekli olup olmadığı ile ilgili bir yeniden gözden geçirme sürecine gireriz. İşte buna da üçüncü değerlendirme diyebiliriz
Zihnimizden geçirdiğimiz tüm bu değerlendirme süreçlerinin bize gösterdiği en önemli nokta şudur: Stres, biz bir durumu tehlikeli olarak algıladığımızda meydana gelmektedir. Bu algımızı, bizim için stres yaratabilecek herhangi bir durumla karşılaştığımızda hemen oluştururuz. Daha sonra bu tehlikeli durumla etkili bir şekilde başa çıkabilecek kaynaklarımız olup olmadığını gözden geçiririz. İlgili tehlikeyle nasıl başa çıkarsak çıkalım başa çıkma yöntemimizin etkili olup olmadığını değerlendirir, eğer olmadığını düşünürsek de farklı bir yöntem seçeriz.
İçinde bulunduğunuz durumu etkili bir şekilde yönetebilme becerisi aslında sizin kendinize ne derece güvendiğinizle de ilişkilidir. Çünkü düşüncelerinize ya da davranışlarınıza güvendiğiniz ölçüde ilgili durumla başa çıkabilmenizi sağlayacak adımlar atabilirsiniz. Şayet kendinize güvenmezseniz işe yaramayacağını bile bile neden harekete geçesiniz ki?
O halde karşılaştığınız stresli bir durumla başa çıkabilmek için hem kullandığınız yöntemin etkililiğine hem de kendinize inanmalısınız. Tüm bu süreçlerin bizi getirdiği noktada stresli bir durumla başa çıkabilmenin öğrenme süreçleriyle de ilişkili olduğunu gördük. Nitekim hangi yöntemleri ne şekilde kullanacağınızı en doğru şekilde ancak uzmanlardan yardım alarak öğrenebilirsiniz. Doğru yöntemleri uyguladıkça günlük hayatta karşılaştığınız her bir stresli durumda en uygun şekilde en uygun tepkiyi verebilirsiniz. Bu da düşünce ve davranışlarınıza olan güveninizi artıracağı için gittikçe stresle kendinizden daha emin bir şekilde başa çıkabileceksiniz. O halde stres kaynakları ile daha etkili bir şekilde mücadele edebilmek ve kendimize olan güvenimizi tazelemek için bizi doğru bilgiye ulaştıracak kaynakları tercih edelim ve uzmanlardan destek almayı ihmal etmeyelim.
Her birimiz hayatımızda pek çok zorluk ve sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Geçmiş yaşantılarınızda aynı sıkıntıya maruz kalmasına rağmen farklı duygusal tepkiler veren insanları düşünün. Farklı şekillerde tepkiler vermelerine sebep olan şeyin ne olduğunu hiç merak ettiniz mi?
Bu sorunun cevabını en temelde farklı kişilerin olayları farklı şekillerde yorumlaması ile ilişkili olarak verebiliriz. İşte buna bilişsel değerlendirme diyoruz. Burada dikkatinizi çekmek istediğim nokta söz konusu bilişsel değerlendirmelerimizin kontrol edilebilir olmasıdır. Örneğin bazılarımız hayatımızda değer verdiğimiz bir kişinin ölümünü korkunç bir durum olarak görüp bunu aklımızdan çıkartamayız. Bazılarımız ise bunu üzücü bir durum olarak algılasak da sevdiğimiz kişiyle geçmişte yapıp ettiklerimizi ve anılarımızı düşünerek teselli bulmaya çalışırız. Her iki durumda da başımıza gelen olaya adapte olmamız gerekir fakat bu stresin oluşması için yeterli değildir. Stresin oluşabilmesi, ilgili durumun stresli olarak algılanmasını da gerektirir.
Peki bu algı vücudumuzda ne türden değişimlere sebep olur? Öncelikle duygusal diyebileceğimiz bir uyarılma gerçekleşir. Kendimizi sinirli, güvensiz, bunalmış, korkmuş ve mutsuz hissedebiliriz. Bu duygular da fizyolojik olarak uyarılmamıza neden olur. Kaslarımız daha çok kasılır, kan basıncımız artar, bağışıklık sistemimizin etkinliği düşer. Eğer bu fizyolojik uyarılma uzun süre devam ederse bu süreç hastalıkla sonuçlanabilir. Stresin sağlığımız yanında iş performansımız ve insan ilişkilerimiz gibi hayatımızın birçok farklı alanında da etkisi vardır.
Şimdi algılarımızı kontrol ederken sırasıyla düşünmemiz gereken yol haritasına bakalım. Bu yolun pek çok noktasında bireysel olarak strese müdahale edebiliriz. Çünkü bahsettiğimiz yol belli aşamalardan meydana gelmekte ve her bir aşama, bir öncekinin tamamen gelişmesi ve adeta yolun belli bir kısmının geçilmesi ile karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla bir aşamadan diğer aşamaya geçişi engellemek de bizim elimizde. Yolun sonunda ise stresin etkilerini ve sonuçlarını görüyoruz.
Örneğin karşılaştığınız stresli bir olay ya da sıkıntılı bir duruma karşı adaptasyon geliştirmeniz gerektiğinde, bu durumla bir sonraki aşama olan, ilgili durumu stresli olarak algılama, arasına bir barikat kurabilirsiniz. Bu barikat doktorunuz tavsiye ettiği bir ilaç, hobilerinize zaman ayırma ya da bu olayı stresli ve rahatsız edici olarak algılamama konusundaki ısrarınız olabilir. Son ihtimali seçtiğinizde başınıza gelen olayın pozitif taraflarına odaklanmak size yardımcı olabilir. İlgili barikat, olayı algılama aşaması ile duygusal uyarılma gösterdiğiniz aşama arasında da kurulabilir. Rahatlama tekniklerini kullanmak duygusal tepkilerinizin uzun süreli fizyolojik uyarılmayla sonuçlanmasını engelleyerek sizi stresin zararlı sonuçlarından koruyabilir. Şayet fizyolojik uyarılma meydana geldi ve yolun bu kısmına kadar herhangi bir barikat da kuramadıysanız fizyolojik uyarılmanın sizi stresin olumsuz sonuçlarına götürmemesi için hala yapabileceğiniz bir şeyler var! Fiziksel uyarılma esnasında vücudunuzun savaş ya da kaç tepkisine hazırlandığını hatırlayın. Spor yapmak, fiziksel uyarılma sonucu vücudun stresli duruma karşı oluşturduğu tepkiyi atarak bu durumun sağlığınızın bozulmasına sebep olmasını engeller. Son olarak stres yönetimi konusunda daha kapsamlı ve kişiselleştirilmiş beceriler kazanabilmek için uzmanlardan yardım alabileceğimizi de unutmayalım.