Hepimiz hayatımızın bir döneminde birdenbire başımıza gelen stresli bir durum karşısında dona kaldığımız, ağzımız kuruduğu için konuşamadığımız, hatta yutkunmakta bile zorluk çektiğimiz anlar yaşamışızdır. Sizce stresin tüm bu süreçlerle nasıl bir ilişkisi olabilir? Bu soruya daha net bir cevap verebilmek adına sindirim sistemimize kısaca bir göz atalım.
Herhangi bir yiyeceği ağzımıza aldığımız andan itibaren sindirim sistemimiz aktif olarak göreve başlar. Önce besinleri dişlerimiz yardımıyla çiğner ve tükürük salgımız yardımıyla da küçük parçalara ayırırız. Böylece bu besinler yemek borumuz vasıtasıyla midemize kolayca geçer. Midemizde bu besinleri çok daha iyi bir şekilde öğütmeye yarayan bazı maddeler vardır. Bu maddelerden en önemlileri hidroklorik asit ve protein parçalayan enzimlerdir. Daha sonra besin maddeleri ince bağırsağa geçerek biraz daha çözülmeye başlar. Bu noktada kullanılabilir besinler ince bağırsağın duvarlarından geçerek kana karışır ve vücudumuzun çeşitli bölgelerine dağıtılır. Kullanıma uygun olmayan besin maddeleri ise ince bağırsaktan kalın bağırsağa transfer edilir ve en nihayetinde de anüsten dışarı atılır.
Stresin sindirim sistemimizin belli bir düzen içerisinde çalıştığı bu süreç üzerinde pek çok etkisi vardır. Çünkü stres, ağzımızda bulunan tükürüğün miktarını azaltır. Daha önce herhangi bir sebepten ötürü topluluk önünde konuşmak için sahneye çıktığınız anı ya da bir sunum yapmadan hemen önce hissettiğiniz duyguları düşünün. Muhtemelen biraz sonra olacaklar hakkında oldukça endişeliydiniz ve hata yapmaktan korkuyordunuz. Şayet bu duyguları olması gerekenden fazla seviyede yaşadıysanız ağzınızın konuşamayacak kadar kuru olmuş olması muhtemeldir. Stres, yemek borunuzda bulunan kasların kontrol edilemeyen bir şekilde kasılmasına neden olur. Böylece ağzınızda bulunan tükürüğü yutmada sorun yaşamaya başlarsınız. Çünkü stres seviyeniz arttıkça midenizde bulunan hidroklorik asidin miktarı da artar. Ayrıca sindirim kanalınızda bulunan kan damarları da daralmaya başlar ve midenizi koruyan mukoza tabakasında küçülme gözlenir.
En nihayetinde de ülsere yakalanma ihtimalinizde ciddi bir artış olur. Tüm bunlara ek olarak stres, ince ve kalın bağırsağınızın ritmik hareketlerini değiştirebilir. Bu ritmik hareketlerin besin maddelerinin taşınmasında çok önemli bir rol üstlendiğini de burada hatırlatmış olalım. Şayet bu hareketler olması gerekenden daha hızlı meydana gelirse ishal, daha yavaş olursa da kabız olabilirsiniz. Stresin sindirim sisteminizle ilgili huzursuz bağırsak sendromu gibi daha da ciddi sonuçları olabileceğini de belirtelim. Stresli bir durumla karşılaştığınızda, stresin tüm bu olumsuz sonuçlarını yaşamak zorunda değilsiniz. Şayet stresle nasıl başa çıkabileceğinize dair gerekli becerileri öğrenirseniz hem fiziksel hem de psikolojik olarak sağlığınızı koruyabilmek için önemli bir adım atmış olursunuz. Bunun için de uzmanlardan psikolojik destek almayı ihmal etmemelisiniz.
Sindirim sistemimizde bulunan kaslarımız, stresten olumsuz olarak etkilenen tek kas grubumuz değildir. Stres vücudumuzda dışarıdan da gözlemlenebilen pek çok kasımızın gerilmesine sebep olabilir. Daha önce herhangi bir yolda yürürken yanlışlıkla birisine hafifçe çarptığınızda birdenbire sizi ittiği ya da normalden fazla tepki verdiği bir durumla karşılaştınız mı? Bazı kişiler kendilerini her an savunmak için hazırda bekliyor gibidirler. Öyle ki beklenmedik en ufak bir hareketle karşılaştıklarında farkında olmasalar da vücutlarındaki kaslar olması gerekenden çok daha fazla ve sert bir şekilde tepki verir. İşte kaslarda böylesine bir gerginliğin olması pek çok rahatsızlığa kapı aralayabilir. Örneğin stres kaynaklı baş ağrısı ya da sırt ağrısı çekmek bunlardan bazılarıdır. Uzun ve yorucu bir zihinsel aktivite gerektiren herhangi bir durumla başa çıktıktan sonra “Omuzlarımda inanılmaz bir yük hissediyorum” dediğiniz oldu mu? Ya da daha önce kaç defa etrafınızdaki kişilere gergin olduğunuzu söylediniz? Aslında bu gerginlik çoğu zaman kaslarınızın uzun bir süre olması gerekenden fazla kasılmış olması ile ilgilidir.
Pek çoğumuz gün içerisinde yaptığımız hareketlerde kaslarımızı ne derece gerdiğimizin farkında olmayız. İşin ilginç tarafı bu, en basit hareketler için bile geçerlidir. Bir dahaki sefere arabanızı sürmek için şoför koltuğuna oturduğunuzda ellerinizle direksiyona ne kadar baskı uyguladığınıza dikkat edin. Muhtemelen uyguladığınız kuvvetin sadece yarısının direksiyonu kavramak için yeterli olduğunu fark edeceksiniz. Üstelik trafik sıkışıklığının olduğu bir zaman diliminde bunu hatırlarsanız, çok daha sert bir şekilde direksiyonu tuttuğunuzu göreceksiniz. Ya da başınıza gelen kötü bir olayı yazmak için kalemi elinize aldığınızı düşünün. Olması gerekenden çok daha sert bir şekilde kalemi kavrayacak ve baskı uygulayacaksınız. Kaslarınızın zaman zaman bu şekilde normalden fazla kasılması herhangi bir problem yaratmayacaktır. Fakat eğer bunu çok sık bir şekilde tekrarlarsanız sağlığınız açısından zararlı sonuçlarla karşılaşabilirsiniz. Daha da kötüsü, bunu bir alışkanlık haline getirdiğinizde stresli olmadığınız zamanlarda da kaslarınız sürekli gergin olacaktır. Dolayısıyla herhangi bir stresle karşılaştığınızda zaten gergin halde olan kaslarınıza daha da kuvvet uygulamaya başlayacaksınız. Bu durum da iskelet kaslarınızın çok daha erken bir zamanda deforme olmasına sebep olacaktır.
Vücudumuzdaki diğer bir kas çeşidi de düz kaslardır. Düz kaslar iç organlarımızdaki kasılmaları kontrol eder. Stresli bir durumla karşılaştığımızda iskelet kaslarımız gibi düz kaslarımız da kasılmaya başlar. Örneğin bir stres kaynağı ile karşılaştığınızı ve yaşadığınız bu durumu stresli olarak algıladığınızı düşünün. Bu durumda hipofiz bezinden salgılanan oksitosin ve vazopresin hormonları kan basıncınızın artmasına sebep olacaktır. Peki ama nasıl? Elbette kan damarlarının duvarlarında bulunan düz kasların kasılması nedeniyle! Şayet uzun süre bu duruma maruz kalırsanız kronik olarak yaşadığınız bu stres hipertansiyona neden olacaktır. Stresli bir durumla karşılaştığınızda midenize kramplar girdiği hiç oldu mu? Evet, stres mide duvarlarında bulunan düz kasların da kasılmasına neden olduğu için midenizde uzun süren bir ağrı hissedebilirsiniz. Aynı şekilde bağırsaklarınızda bulunan düz kasların da normalden farklı bir hızla kasılmasının ishal ya da kabız ile sonuçlanabileceğinden bahsetmiştik.
Son olarak stresten en çok etkilenen bir diğer kasımızın da kalp kası olduğunu vurgulamalıyız. Uzun süre bir stres kaynağına maruz kalmak kalp kasındaki hücrelerin ölümüne sebep olabiliyor. Bu ise kalbin kasılabilir olma özelliğine çok ciddi zarar veriyor. Dahası, kalp fonksiyonundaki bu geri döndürülemez bozulma en nihayetinde de ölümle sonuçlanabiliyor. Gördüğünüz üzere stres sadece psikolojik değil aynı zamanda çok ciddi biyolojik ve fiziksel sorunlara da sebep olabiliyor. Öyleyse günlük hayatımızda en sık deneyimlediğimiz durumlardan biri olan stres kaynaklarına etkili bir şekilde tepki verebilmek için doğru bilgileri öğrenmeye özen gösterelim. Bu konuda uzmanlardan destek alabileceğimizi de unutmayalım.