Doğum sonrası depresyon yeni doğum yapmış annelerde görülür. Hamilelik ve sonrasında anne olma hissi birçok kadın için önemli ve özel bir durumdur. Fakat hamilelik sürecinin zor olduğu kadar doğumdan sonraki dönem de kadınlar için oldukça zorlu geçer. Hormonların hızlı bir şekilde artması ya da azalması anneyi etkiler. Diğer yandan anne olmanın verdiği sorumlulukla birçok kadında doğum sonrası depresyon yaşar. Bazen bu durumu uyum sağlamakta güçlük olarak algılarız. Ancak yeni aile üyesine ve yeni yaşama alışmanın dışında belirtilerle bu durum ortaya çıkar. Hormonlarda var olan ani değişim kadınları da bazen olumsuz etkiler.
İnsanların hayatlarını büyük bir şekilde etkileyen olaylar vardır. Anne olmak da kadınlar için büyük bir yaşam olayıdır. Hamilelik sürecinde başlayan değişim bebek dünyaya geldikten sonra da devam eder. Anne olmanın getirdiği sorumluluğa, inişli çıkışlı hormonlara bazı anneler uyum sağlayamaz. Doğum sonrasında kadınların %70’inde annelik hüznü (baby blues) dediğimiz küçük bir duygu durum bozukluğu yaşanır. Genel olarak depresyon belirtileri gibi görünse de depresyondan daha hafif ve daha kısa süreli atlatılan geçici bir durumdur. Sebebi ise hamilelikte yükselmiş bazı hormonların doğumdan sonra ani düşüşüyle vücudun uyum sağlamaya çalışmasıdır. Bu yüzden annelik hüznü normal olarak kabul edilir. Annelik hüznünün geçici olduğunu söylemiştik. Fakat bazı anneler bu durumu geçici sürede atlatamaz. Belirtilerinin daha ağır olduğu ve daha uzun süren bu bozukluğa ise doğum sonrası depresyon (postpartum) denir. Doğum sonrası depresyon doğumdan sonraki 1 yıl içinde görülür. Anne kendisini, kaygılı, tedirgin, mutsuz, çaresiz ve yalnız hisseder. Bu dönemde annede kendine, bebeğe ya da çevresine zarar verme düşünceleri ya da obsesyonlar ortaya çıkar. Ayrıca annenin günlük hayatındaki işlevselliğinde bozulmalar da meydana gelir. Bu yüzden doğum sonrası depresyon kesinlikle tedavi edilmesi gereken bir durumdur.
Doğum sonrası depresyonda diğer tür depresyonlara benzeyen belirtiler görülür. Yalnız doğum sonrası depresyonun da kendine özgü belirtileri bulunmaktadır. Majör depresif bozukluk dediğimiz depresyon; bireyin yoğun bir mutsuzluk hissettiği bir duygu durum bozukluğudur. Majör depresyonda temel işlevsel bozukluklar vardır. Bunlar; duygu durum bozuklukları, davranış bozuklukları, tutumlarda, düşüncelerde ve fiziksel olarak gerçekleşen değişikliklerdir. Duygu durum bozuklukları; üzüntü, keder, suçluluk, sinirlilik ve utanç olarak kendini gösterir. Birey bazen kendini yaşamaya değer olarak görmez. Mutsuzluğunun sebebi olarak kendini görür ve suçlar. Davranış bozuklukları; rahatsızlık, yerinde duramama, hareketlerde ve konuşmada yavaşlama gibi ortaya çıkar. Eskiden yapmaktan keyif aldığı şeyleri tekrar yapmak istemez. Yapsa bile kendini mutlu hissetmez. Tutumlardaki değişiklikler ise; değersizlik hissi, düşük benlik saygısı ve geleceğe dair olumsuz beklentileri vardır. Hiç mutlu olmayacağını ve depresyondayken hissettiği şeylerin hiçbirinin geçmeyeceğini düşünür. Düşüncelerdeki değişiklikler; kendini eleştirme, düşünmede yavaşlama, bilişsel çarpıtmalar, karamsarlık, konsantrasyon, hafıza ve karar vermede güçlükler yaşar. Son olarak fiziksel değişmelerde de; yeme içmede düzensizlik, uyku problemleri, baş ağrıları, mide bulantısı, yorgunluk, enerjinin azalması vardır.
Bireyin majör depresyon tanısı alması için bu belirtilerin birçoğunu en az 2 hafta boyunca yaşaması gerekir. Kadınlarda bu duygu durum bozukluğu erkeklere oranla 2 kat daha fazla görülür. Doğum sonrası depresyonda da bu belirtiler bulunur. Doğum sonrası depresyonu majör depresyondan ayıran belli belirtiler vardır. Bunlar şu şekildedir:
Annenin bebekle ilgilenemediğini düşünmesi: Anne bu dönemde yeni bir anne olduğu için kendini yetersiz hisseder. Yetersizlik duygusunun yanında suçluluk hissi de eşlik eder.
Sürekli ağlama ya da ağlamaklı halde dolaşma: Bu dönemde annelerde hormonların da etkisiyle ruhsal dalgalanmalar yüzünden ağlama davranışları görülür.
Suçluluk ve yetersizlik duygusu yaşama: Yeni anne olmuş kadınlarda anne olmanın getirdiği sorumluluk fazla gelir. Hem kendini hem de bebeği ihmal ettiğini düşünür. Bu yüzden kendini hem yetersiz hem de suçlu hisseder.
Dikkatini toplamada güçlük yaşama: Daha önce rahatlıkla yaptığı kitap okuma, film izleme gibi aktiviteleri bu dönemde yaparken dikkatini odaklamada problemler yaşar.
Çabuk sinirlenme: Birçok duruma karşı hemen öfkelenme görülür. Yaşadıklarının sorumlusu olarak başkalarını suçlama eğilimindedir. Özellikle eşine karşı sinirlenme durumu vardır. Babanın bebekle ve kendisiyle yeterince ilgilenmediğini dile getirerek tartışmalar başlatır.
Bebeğe veya kendine yönelik zarar verme düşünceleri: Bebeğe yönelik zarar verme düşünceleri vardır. Bu düşüncelerini gerçekleştirmekten korkan annenin düşünceleri daha fazla artar. Düşüncelerinden korktuğu için de kendini suçlama durumu içindedir.
Geceleri uyuyamama ve gün boyu uykusuzluk yaşama: Doğum sonrası depresyon döneminin ilk belirtilerinden biri uyku düzeninin bozulmasıdır. Yeni bebek sahibi olmuş anne bebeğin uyku uyanıklık durumundan dolayı eski düzenini koruyamaz. Bu da daha önceki günlük planlarının bozulmasına ve depresif belirtilerin görülmesine yol açar.
İştahsızlık veya aşırı yemek yeme: Depresyon dönemindeki birçok insanda yeme problemleri görülür. Doğum sonrası depresyon döneminde de annede aşırı yemek yemeyle kilo alımı ya da iştahsızlık dolayısıyla belirgin kilo kayıpları görülür. Eve kapanma ve insanlardan uzaklaşma isteği: Majör depresif bozukluğun başlıca belirtilerinden olan insanlardan uzaklaşma isteği doğum sonrası depresyonda da görülür. Anne bu dönemde kimseyle vakit geçirmek istemez. Daha önce severek yaptığı aktivitelerden keyif almaz. Eve kapanma ihtiyacı duyar. Kişisel bakımına dikkat etmeme: Anne daha önce dikkat ettiği kişisel hijyenini ve bakımını ihmal eder. Üstüne başına, giyimine özen göstermez.
Cinsel isteksizlik yaşama: Bazen gebeliğin sonundaki hormon düşüşlerinden cinsel isteksizlik yaşama söz konusudur. Bazen de kendi düzeninin bozulmasının sebebini eşi olarak görür. Bu yüzden eşinden soğuma görülür. Eşinin cinsel istekleri kadına işkence gibi gelir. Eğer eş anlayışlı biri değilse bahaneler bularak kaçınma davranışları gösterir. Eşten uzaklaşır.
Doğum sonrası depresyonun nedeni tam olarak bilinmese de genel olarak biyolojik, psikolojik ve sosyokültürel faktörlerinin etkili olduğu bilinmektedir.
Beyindeki nörotransmitter seviyelerinin farklılaşmasıyla meydana gelen beyin biyokimyasındaki değişmeler depresyona yol açar. Hamilelik sürecinde ve hamilelikten sonraki dönemde serotonin, asetilkolin, dopamin, GABA gibi nörotransmitterlerin salınımındaki düzensizlikler depresyonu tetikler. Gebelikte nörotransmitterler ile birlikte bazı hormonlarda da değişiklikler olur. Hamilelik boyunca östrojen ve progesteron hormonları yükselir. Fakat doğumdan sonra bu hormonlarda ani bir düşüş yaşanır. Bu da doğum sonrası depresyonu tetikleyen biyolojik nedenler arasında yer alır.
Birçok toplumda anne olmak ile ilgili toplumun getirdiği bir baskı vardır. Toplumun dayattığı bu baskı sonucunda kadın istemediği halde çocuk sahibi olabilir. İstenmeyen gebelik sonucunda yeni doğum yapmış kadın anneliğin getirdiği sorumluluklarla baş edemez. Özellikle batı toplumlarında oluşmuş iş sahibi ve bağımsız konumda bulunan kadınlar zamanla geleneksel kadın tipine bürünür. Yeni bir kimlik durumuna alışamayan bu kadınlarda doğum sonrası depresyon daha güçlü görülür. Kadının çocukluğunda yaşadığı aile içindeki travmalar da doğum sonrası depresyonu artırır. Hamilelikle birlikte beden imajı değişen kadın yeni bedenine uyum sağlayamazsa doğum sonrası depresyon ihtimali yükselir. Hamile kadınların kendi anneleriyle olan ilişkileri, aile içindeki boşanma, ölüm gibi büyük olaylar, aile bireyleriyle yeterli düzeyde yapılmamış özdeşimler de doğum sonrası depresyonun nedenlerinde önemli bir faktördür. Geçmiş aile öykülerinde doğum sonrası depresyon yaşanması da doğum sonrası depresyon yaşama riskini artırır. Ayrıca kadının eşiyle ve aile içi ilişkileriyle ilgili yaşadığı problemler, gebeliğin riskli veya istenmemiş olması ya da depresyon yaşamış olması doğum sonrası depresyonun sebeplerindendir
Bazı toplumlarda belli istekler vardır. Özellikle ataerkil toplumlarda erkek çocuk yüceltilir. Arap ülkeleri, Hindistan, Japonya ve Türkiye başta olmak üzere erkek çocuğun önemli olduğuna dair inanışlar vardır. Bu gibi toplumlarda bebeğin cinsiyetinin kız olmasıyla anne sosyal baskı altına girer. Bu baskı sonucunda doğum sonrası depresyon yaşanır. Birçok kültürde anne ve bebeğin birbirine alışma süresi 40 gün civarıdır. Bu dönemde anne birtakım desteğe ihtiyaç duyar. Yalnız annenin ihtiyaç duyduğu sosyal destek sağlanmadığında anne yalnızlık duygusu yaşar. Bu yalnızlık duygusu da doğum sonrası depresyon olasılığını artırır.
Doğum sonrası depresyon mutlaka yardım alınması gereken bir durumdur. Öncelikle bir uzmana başvurulmalıdır. Depresyon için genel olarak ilaç tedavisi tercih edilir. Yalnız hemen hemen her ilaç anne sütüyle bebeğe geçebildiği için bebeğe yan etkisi çok etki etmeyecek ilaçlar kullanılır. Ama öncelik ilaçsız tedavilerdir. Psikoterapi gibi yöntemler doğum sonrası depresyon için çok önemli bir yöntemdir. Ayrıca anneyi bu dönemde yalnız bırakmamak, destek sağlamak, anlayış göstermek çok önemlidir. Doğum sonrası depresyon anneler için çok önemli bir sorundur. Tedavi edilmediğinde hem anne hem de çocuk için çok tehlikeli olabilir.